BARIŞ/MURAT/HÜLYA TAHLİYE EDİLDİ

Dün demokrasi, hukuk ve basın özgürlüğü anlamında bir kabus gibiydi.

Gazeteci arkadaşlarımız Barış Pehlivan, Murat Ağırel ve Hülya Kılınç hapse atılacaktı.

Barış ve Murat Silivri’ye, Hülya ise Manisa Cezaevine gönderildiler. Ardından serbest bırakıldılar.

Bu nasıl bir trajedidir ki hukuki gerekçelerle değil salgın hastalık sebebiyle serbest bırakıldılar.

Barış ve Murat Salı gecesi, Hülya da Çarşamba sabah, denetimli serbestlik kapsamında özgür kaldılar.

Bunlar katil değildi, mafya değildi, kaçma, delil karartma imkan ve ihtimalleri yoktu. Davaları AYM safhasında olup henüz yargılanmaları da tamamlanmamış olduğu halde, yasal süreç beklenmeksizin içeri alındılar ve salgın hastalık gerekçesiyle serbest kaldılar.

Yani hukuk bir kez daha sınıfta kaldı.

Tahliyenin ardından “Bu da özgürlük pozumuz” notuyla şu resmi paylaştılar.

paylaştılar.

Ardından da bir televizyon programına çıkarak susmayacaklarını ve kamusal misyonlarını sürdürecekleri mesajı verdiler.

Murat Ağırel, Silivriye girmeden önce son yazısını yazmış süreci aktarmıştı;

“Gazetecilik garip bir meslek... Bazen yeri geliyor, cezaevine gireceksiniz diye oturup yazı hazırlıyorsunuz.

Şayet bu yazıyı okuyorsanız, ben cezaevindeyim demektir.

Biliyorsunuz Libya şehitlerimiz için attığım bir tweet nedeniyle mahkûm edilmiştim. İstinaf Mahkemesi bizim başvurumuzu reddettikten sonra cezaevine belirli bir süre gireceğimiz kesinleşince köşede hazır dursun dedim.

Ne kadar içeride kalacağımız belli değil o yüzden bir şey diyemiyorum. Türkiye'de yaşıyoruz neticede.

Hukukun, siyasetin emrinde olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Olur ya bir gece yarısı gelip tutuklarlar diye yazı hazır olsun istedim. Ama bunu beklemeden gidip teslim olacağım.

E tabii bizlerin "uslanması" lazım!

Uslandırmak için de bir suçlama lazımdı.

MİT personelinin ifşası, casusluk...

Ne güzel torba değil mi?

Doldur doldurabildiğin kadar. Tetikçi medya da hazır. Yalan manşetlerle "Vatan, Millet, Sakarya" edebiyatı yaparak kendi sahte milliyetçiliklerini kabarttılar.

Dün FETÖ finansörü dedikleri Birleşik Arap Emirlikleri'ni yarın açın "Orta Doğu'nun parlayan yıldızı" diye sunacaklar.

Casus değilmişim. Bu suçlamadan beraat verdiler.

Peki, ne yapmışım?

Libya'da şehit olan vatan evlatlarına şahadet dilerken istihbarat personelini ifşa etmişim.

Nasıl yapmışım?

Şehitlerimizin her yerde özellikle şehidin memleketindeki muhtarın Facebook sayfasında bile günler önce paylaşılan fotoğrafı paylaşarak! Ha bir de "meslek memuru" demişim. Yani Dışişleri Bakanlığı'nda çalışan!

Ve bunu ilk ben yapmışım. Suçum bu.

7 aya yakın tutuklu kaldım. Ceza verildi. Hiçbir delil olmadan ceza aldım. Üstelik şehitlerimizin fotoğraflarının muhtarın sayfasında paylaşıldığını, meslek memuru ibaresinin Dışişleri Bakanlığı resmî personeli olduğunu kabul etmelerine rağmen.

Gerekçeli kararda dahi yazıldı. Ama her ne kadar öyle olmuş olsa da "Murat Ağırel bu niyetle yaptı" dediler ve ceza verdiler. Casusluk suçlaması için sundukları delil "Yabancı haber ajansı ile görüştü" iddiasıydı. O da Sputnik Radyo'da Ahu Özyurt ile yaptığımız telefon röportajıydı. Bugün hâlâ YouTube'da var, "suç" ama kaldırılmadı, dinlemenizi öneririm.

Bir de "Organize eylem" dediler. Sanıkların, yani bizlerin hiçbirinin birbiri ile HTS kaydı olmamasına rağmen ceza verdiler. Yani benzer konularda tweet filan atarsanız bir anda organize eylemlere girmiş olarak bulabilirsiniz kendinizi.

Çok uzatmayayım...

Şimdi cezaevine tekrar gidiyoruz. Denetimli serbestlikten yararlandırırlar mı?

Bilmiyorum. Ne yazık ki ben hukuka güvenimi kaybettim.

Bizler Libya'da vatan uğruna şahadet şerbetini içen aslan parçalarını andığımız için cezaevine giriyoruz. Ne acı tesadüftür ki evlatlarımızı şehit eden darbeci Hafter, yakın zamanda Türkiye'ye gelirse şaşırmam. Sıra sıra dizilen bürokratlar şehit kanı bulaşan o eli sırıta sırıta sıkacaklar.

Hafter'e silah, bomba, füze veren Birleşik Arap Emirlikleri'ni ise Türkiye'de turkuaz halılarda karşıladık. Şimdi de Cumhurbaşkanı gitti ve bağlarımızı güçlendiriyoruz.

İyi de o vatan evlatları böylesine ikiyüzlü bir politika için mi şehit oldu?

Bu topraklar uğruna can veren her yurttaş ne görev yaparsa yapsın biz onların şahadetini yüceltmeye devam edeceğiz.

Analar bu kadar ağlarken, insanlar bunca ekonomik sıkıntı, dert, tasa çekerken bizim cezaevine girmemiz çok da önemli değil.

Yine araştırır yine yazarız.

Siz susmayın, korkmayın, alışmayın yeter.

Kalın sağlıcakla...

Neyse ki artık aramızdalar, tekrar hoş geldiler…

ELEKTRİK KAZIĞINI KİMDEN YİYORUZ?

Kimine göre dış güçler atıyor bize bu kazığı kimine göre bizzat hükümet…

Tartışmalar sürüp giderken 21 elektrik dağıtım şirketi adına Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği'nden (ELDER) bir savunma geldi.

Açıklama şöyle;

"Enerji maliyetlerindeki yükselişin en büyük sebebi ithal edilen, uluslararası fiyatlara ve dövize endeksli doğalgaz ve kömür alım maliyetlerindeki ciddi artışlardır. Son 1 yıl içinde doğalgaz fiyatları 10 kata kadar, ithal kömür fiyatları ise 5 kata kadar döviz bazında artış göstermiştir. Elektrik üretim kaynaklarındaki bu maliyet artışı, fatura bedellerinin de yükselmesine neden olmuştur."

Ocak ayında maliyetlerin artmasındaki en büyük etken elektrik üretim maliyetlerinin ciddi şekilde yükselmiş olmasıdır.

Geçtiğimiz dönemde ülkemizde yaşanan kuraklık sebebiyle, elektrik üretimi içerisinde en yüksek paya sahip olan hidroelektrik santrallerinden sağlanan elektrik miktarı düşmüştür. Bu durum, elektrik üretiminde, ithal kaynaklar olan doğalgaz ve kömürün payını artırmıştır.

Enerji maliyetlerindeki yükselişin en büyük sebebi ithal edilen, uluslararası fiyatlara ve dövize endeksli doğalgaz ve kömür alım maliyetlerindeki ciddi artışlardır. Son 1 yıl içinde doğalgaz fiyatları 10 kata kadar, ithal kömür fiyatları ise 5 kata kadar döviz bazında artış göstermiştir. Elektrik üretim kaynaklarındaki bu maliyet artışı, fatura bedellerinin de yükselmesine neden olmuştur.

Elektrik tarifelerinde yıl başında yapılan fiyat artışının tüm vatandaşlarımıza, esnafımıza ve sanayicimize getirdiği yükleri biliyor, tepkilerini anlayışla karşılıyoruz. Faturalardaki artış karşısında vatandaşlarımızın yaşadıklarını, sürecin en yakından şahidi olan 100 bin kişilik elektrik dağıtım ailesi olarak bizler de hissediyoruz.

Ülkemiz için elektrik enerjisinin ne kadar hayati bir önemi olduğunu biliyoruz. Elektriğin yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin kullanımına sunulması için çaba gösteren bir sektörüz. Maalesef bu dönemde elektrik dağıtım şirketlerine karşı haksız ithamlarda bulunulduğunu, elektrik dağıtım şirketlerinin bu fiyat artışlarının gerekçesi olarak gösterilerek birçok eksik ve yanlış bilgiye dayanan yorumlar ve açıklamalar yapıldığını görüyoruz,

Lisans süreleri boyunca dağıtım şirketleri bu varlıkları işletmek, yeni yatırımlarla genişletmek ve tüketicilere kaliteli hizmet sunmaktan sorumludur.

Bu kapsamda Türkiye'deki 21 elektrik dağıtım bölgesi 14 farklı yatırım grubu tarafından işletilmektedir. Bu şirketlerin ve yatırım gruplarının bazıları halka da açık olup, ikisi uluslararası olmak üzere 20'den fazla yatırımcı bu sektöre yatırım yapmıştır.

Elektrik dağıtım şirketlerinin ve aynı yatırımcı grubunun altında bulunan ve aynı bölgede faaliyet gösteren görevli tedarik şirketlerinin faaliyetleri, özel sektör marifetiyle yürütülen kamu hizmeti niteliğindedir. Dağıtım ve görevli tedarik şirketleri yasal olarak birbirlerinden ayrışmışlardır.

Bu faaliyetler tamamen düzenlemeye tabidir. Elektrik dağıtım şirketlerinin gelirleri, elektrik tarifelerinden bağımsız bir şekilde EPDK tarafından, rasyonel maliyetleri hesaplanarak ve tüketici faydası gözetilerek şeffaf bir şekilde 5 yıllık dönemler için belirlenmektedir.

Özetle; elektrik tarifeleri ile ilgili Elektrik Dağıtım Şirketlerinin hiçbir belirleyici rolü yoktur."

Bilakis maliyet tabanlı kar marjından dolayı görevli tedarik şirketlerinin gelirlerini olumsuz etkilemektedir.

Açıklama böyle, yorumunu bilahare yaparız ama şimdilik şu kadarını söyleyeyim ki şirketler zammı kendilerinin yapmadıkları noktasında haklı. Kaldı ki biz vatandaş olarak ‘siz yaptınız’ demiyoruz, o kadar kafamız basıyor.

Görevlerini fedakarlıkla, büyük özveriyle yaptıkları noktasına gelince inanmam!

Tamam zamların sorumlusu iktidar ama dağıtım noktasındaki aksaklıklar tamamen sizin kusurunuz beyler. Topu taca atmayın!

GÜNDEMİN KARİKATÜRÜ