HARP Okulu öğrencilerinin mezuniyet törenine damga vuran “kılıçlı yemin” sonrası Yüksek Disiplin Kurulu’na sevk edildiği hepimizin malumu… Bildiğim kadarıyla 25 Kasım Pazartesi günü (bugün) toplanacak olan Yüksek Disiplin Kurulu, nihai kararını verecek.
Ülkenin tüm muhalefet partilerinin ve ailelerinin çığlığına rağmen, bu eyleme katılan lider öğrencilerle birlikte komutanlarının da ihraç edileceği yazılıp çiziliyor.
Ne demişti teğmenler;
“Mustafa Kemal’in askerleriyiz…”
Hangi birimiz değiliz ki…
Kılıçlarını sallamışlar ve birileri bundan vazife çıkarıp, “O kılıçları kime salladılar? Hesaplarını verecekler!” diye açıklayınca, kızılca kıyamet de o zaman kopmuştu.
Hükümet yanlısı tüm basın kuruluşları, yorumcular, siyasetçiler, analistler tekmili birden harekete geçip, 22 yaşındaki o genç çocukların meslekten tardı için kuyu kazımaya başladı…
Ülkenin durumu malum…
Ben ümitsiz değilim lâkin bazı analistler “freni kopmuş” bir kamyona benzetiyor bu gidişatı!
Enflasyon, hayat pahalılığı, işsizlik, ülkeyi istila eden yabancılar, etrafımızdaki ateş çemberi ve III. Dünya Savaşı’nın ayak sesleri çoktan ayyuka çıkmışken, 86 milyonluk koskoca Türkiye, bu 22 yaşındaki çocuklara kafayı fena takmış durumda!
BAŞKA BİR FORMÜL BULUNAMAZ MI?
Biliyorsunuz daha birkaç gün önce Milliyetçi Hareket Partili 3 milletvekili partilerinden istifa ettirildi. Sebep olarak, milletvekili dokunulmazlığı zırhına bürünüp, gümrüğün VIP kapısından külliyatlı bir miktarda altın geçirmeleri…
Yani altın kaçakçılığı… Ve üstelik bu eylemi kaç kere yaptıkları henüz belli değil.
Olayın vahametine bakar mısınız?
Bu ülkenin, tüyü bitmemiş garip gurebanın verdiği paralardan yüksek düzeyde bir aylık alacaksınız, yetmedi; Meclis Lokantası’nda bir çorba fiyatına karnınızı doyuracaksınız… Yetmedi, lojmanlar, asistanlar…
Yediğiniz önünüzde, yemediğiniz arkanızda… Ve siz bu şartlarda altın kaçakçılığına soyunacaksınız…
Olay büyük suç… Büyük günah ve yüz karası bir durum…
Şimdi sormak lazım, bu ülkenin yargıçları, savcıları nerede?
Çalmalar, çırpmalar, aşırmalar, taşırmalar… Yetmedi, Devleti sömürenler…
Yedmedi, Yenidoğan Çetesi… Yetmedi kadın cinayetleri, çocuk suiistimalleri, çeteleşmenin her bir türlüsü tekmili birden…
Manzara böyleyken, siz işinizi gücünüzü bırakın ve 22 yaşındaki bu gençleri, sırf kılıçlarını çekerek “Atatürk’ün askerleriyiz!” diye bağırdıkları için “kesin ihraç” talebiyle Yüksek Disiplin Kurulu’na sevk etmek!
Olacak iş mi bu?
MEHMET SARI OLAYINDA NEREDEYDİNİZ?
Türk Ordusu’nda bundan önce de birçok nümayiş yaşanmıştı. Bunlardan ilk akla gelen ise Oramiral Mehmet Sarı’nın 2021 nisan ayında sarık, takke ve cübbe ile bir tarikat yapılanmasının içinde fotoğraf verdiğinde neden sesinizi çıkarmadınız?
Üstelik altında devletin kendisine verdiği “amiral flamalı” resmi makam aracı vardı.
Üstelik bu Mehmet Sarı, bir Harp Okulu mezunu değildi?
Üstelik kurmay değildi lakin amiralliğe kadar yükselmişti?
TSK’ya yıllar önce “sözleşmeli subay” statüsünde alınmış. Sivil üniversite bitirmiş bir kişi çeşitli Yüksek Askeri Şura kararlarıyla amiralliğe kadar yükselmişti…
Ve 2021’de yaşanan bu sarık, takke ve cübbe olayından sonra -nedense- harekete geçmeyen Yüksek Disiplin Kurulu, -adeta- amiralin emekli olmasını bekledi. Sonrasında ise emekli olan amiral Mehmet Sarı, sessiz sedasız köşesine çekildi.
ŞİMDİ Mİ AYRANINIZ KABARDI?
Ve siz Yüksek Disiplin Kurulu üyeleri, tüm bu olaylar ve daha niceleri Türk Ordusu’nda yaşanırken sessizdiniz… Sıra bu gençlere gelince ayranınız kabardı ve “vicdan” yaptınız.
Ve daha önce Türk Ordusu’nun Genel Kurmay Başkanlığı makamında oturan şimdinin Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler de, bu çocuklara sahip çıkmak yerine parmak sallayanlar arasında yerini aldı.
Yahu bu ülkenin genlerinde hiç “af etme” içgüdüsü yok mu?
Daha dün, eli kanlı terörist başını Gazi Millet Meclisi’ne davet etmediniz mi?
Daha dün çocuk katili iken, bugün yine Milletin Meclisi’nde “sayın” kelimesiyle anarak milletin kanayan yarasını deşmediniz mi?
Ne çabuk unuttunuz 40 bin masum vatandaşımızın haksız yere katledilişini?
Diyelim ki, terörist başı Meclis’e geldi ve PKK’lılara silah bırakma çağrısı yaptı ama iplemedi bu çağrıyı, o zaman ne yapacaksınız?
Siz önce Dolmabahçe’nin, Oslo’nun, Megri Megri’lerin, devletin hâkimini, savcısını teröristlerin ayağına götürmenin hesabını verin; ondan sonra da -illa da gerekiyorsa- “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” diye bağıran bu genç teğmenleri gerçek adalet süzgecinden geçirin.
Kendi adıma söylüyorum; bu durumda ses çıkaran karaktersizdir…
Evet… Dün 24 Kasım Öğretmenler Günü idi… Bugün ise o elleri öpülesi öğretmenlerin eğittiği o genç teğmenleri yargılama günü…
En azından, onların hatırına, onları affedin…
**************
ANLAMLI SÖZ
“Küçücük bağışlamalarla büyük mutluluklar kazanmak, büyüklüğün bir ayrıcalığıdır..."
FRİEDRİCH NİETZSCHE
**************