YAD TEMSİLCİLİĞİ’NİN İYİPARTİ ZİYARETİ

Mensubu olduğum Yeniden Aydınlanma Derneği Sakarya Temsilciliği olarak İYİ Parti Adapazarı İlçe Başkanlığını ziyaret ettik. Yeniden Aydınlanma Derneği Sakarya İl Temsilcisi Adem Arı ve üyelerimizden Hamza Kaya ile birlikte…

Öncelikle nazik kabullerinden dolayı ve hoşsohbetlerinden dolayı İYİ Parti Adapazarı İlçe Başkanı Serdip Dokumacı ve Yönetim Kurulu üyesi arkadaşlara teşekkür ediyorum.

Yeniden Aydınlanma Derneği, 42 ilde örgütlü. Genel Merkezimiz Yalova’da, Başkanımız da emekli eğitimci Halil Konuşkan…

Yeniden Aydınlanma Derneği, Türkiye'nin ve Türk milletinin içinden geçtiği kritik süreçte dipten gelen toplumsal tepkinin seslendirilmesi, söze dökülmesi, proje ve faaliyetlerle desteklenmesi amacıyla kuruldu.

Profili bilim insanları, eğitimciler, çeşitli meslek gruplarının mensup ve yöneticileri ile idealist öğrencilerden oluşuyor.

Varlığını ülkemizin sorunlarına çözüm getirecek düşünce ve projeleri üretmek üzerine inşa eden bir hareket…

Düşünce ve proje üretmek için ihtiyaç duyulan iklim, düşünce ve fikir özgürlüğünün olduğu, insanların ve sivil toplum kuruluşlarının kendilerini rahatça ve açıkça ifade edebildikleri bir ortam.

Son olarak Suriyeli sığınmacılar konusunda Abant İzzet Baysal Üniversitesi Öğretim Görevlileri ve derneğimizin İstanbul temsilciliğinin birlikte hazırladıkları ve 22 ilde uygulanan anketi gerçekleştirdik.

Sonuçlarını İstanbul, Bursa, Gaziantep Bolu Kocaeli illerinde   sunumlarla değerlendirip Türk kamuoyu ile paylaştık.

Yine geçtiğimiz hafta “Türk Milli Eğitiminin Problemleri ve Çözüm Önerileri” programı başlatıldı. Milli Eğitim Politikaları ve Mankurtlaşma konulu konferansı düzenlendi.

Ziyaret esnasında Dernek olarak düşüncemizi , il temsilimiz Adem Arı ifade etti;

“Yeni sığınmacı göçleri, hükumetin kabullenici yeni tutumu karşısında sığınmacı anketimizi güncelledik. Ben öğretim görevlisiyim. Bu sivil toplum kuruluşunda bir aydın olmanın ötesinde tarihçi kimliğimin verdiği sorumluluk bilinci ile yer alıyorum. İngilizlere millet kimliğinin mimarı Şekspir; “Milletleri hakkında çok şey bilenler mahzun kişilerdir” diyor. Ben tarihçi olarak çok şey biliyorum ve ülkemin bekası için milletimi aydınlatma görevini yerine getirmeye çalışıyorum. Hatay Büyükşehir Belediye başkanının tedirginliğini çok iyi anlıyorum. Selçukluları İranlılar, Osmanlıları Araplar yıktı. Tedbir almazsak Türkiye Cumhuriyeti’ni de sığınmacılar ve onlarla potansiyel işbirlikçileri yıkacaktır.

Başı derde girenin sığındığı ülkemizde başımız dara düştüğünde valizimizi toparlayıp gidecek başka ülkemiz yok. Türkiye, Türk ve İslam dünyasının sigortasıdır. Biz biliyoruz ki Türkiye çöktüğünde Türk Dünyası çöker, İslam Dünyası çöker. Milli Mücadelemizi biz dünya Türklüğü adına İslam adına yaptık. Çünkü şair; Galib et, çünkü bu son ordusudur İslam’ın” diyordu.

Diğer gündemimiz tarımdı.

İlçe Başkanı Serdip Dokumacı da başta tarım olmak üzere ülkenin sair sorunlarına ve parti çalışmalarına değindi;

“Parti olarak ekonomi ve kalkınma panelleri yapıyoruz. Maalesef ülkemizde çiftçilik yapanların yaş ortalaması 62’ye çıktı. Tarımla uğraşmayı ve tarımsal üretimi geliştirmeyi amaçlıyoruz. Biz uzman çalışma guruplarımızla hazırız. Tarım temalı kongreler yaptık. Projelerimiz hakkında özellikle çiftçilerimizi bilgilendirme ve bilinçlendirme toplantıları yaptık. İlçemizde Korucuk hariç bütün mahallelerimizde esnafımıza dokunduk. Korucuk mahallemizi de gezip ilçemizde dokunmadık esnaf bırakmayacağız. Halkımıza yönelik “SÖZ SENDE ADAAPAZARI”, İKTİDAR YOLUNDA TEŞKİLAT SAHADA” projelerimizi uyguluyoruz. “MİLLETİN EVİNE HOŞGELDİNİZ” üyelik kampanyamızı başarı ile yürüterek 900 ilçe içinde 25. sırayı aldık.”

Son olarak Yeniden Aydınlanma Derneği Genel Merkezimizce hazırlanan Rusya’nın Ukrayna Saldırısına bakışını içeren bildirimizi Sakarya kamuoyu ile de paylaşmak istedik.

İYİ Parti teşkilat mensuplarının da harfiyen katıldığı o bildiri şöyle;

“Dünya ile birlikte, 24 Şubat 2022 tarihinden beri Rusya'nın Ukrayna'yı işgalini izliyoruz. Rusya, saldırıları sonlandırmak için Ukrayna'nın Kırım ve Dombas bölgelerinin ilhakının tanınmasını, Ukrayna'nın silahsızlaştırmasını ve tarafsız olmasını talep ediyor.
Dünya ve Türkiye kamuoyunda savaşla ilgili ortaya çıkan çeşitli yaklaşımlardan biri de ABD ve NATO tarafından çevrelenmesi sonucunda Rusya'nın meşru bir işgale kalkıştığının savunulabilmesidir.

Öncelikle şu hususun bilinmesini istiyoruz, ABD'nin haksız işgalleri ve NATO'nun yeraltına çekilmiş örgütler gibi uygulamalarının her zaman karşısında olduk. Aynen bugün Rusya'nın Ukrayna işgaline karşı olduğumuz gibi...
Bilinmelidir ki Rusya'nın haksız işgaline karşı olmak kimseyi NATO'cu yapmaz, fakat Rusya'nın yanında yer alanları Rus işbirlikçisi yapabilir.
Rusya'nın Ukrayna işgaline elbette insanlık adına karşıyız. Türk bakışı ile baktığımız zaman da bu işgale karşı olmamızı gerektirecek bazı soruları kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz:
1. Rusya 2014 yılında tek taraflı olarak tarihi Türk yurdu Kırım'ı ilhak etmiştir. Stalin döneminde Yerli Kırım Tatarları trenlere doluşturularak Sibirya'ya sürülmüşler ve Kırım'a Ruslar yerleştirilmişlerdir. Kırım Türkleri Ukrayna'da kalmak istediklerine göre bizim Rusya'nın bu oldu bittisine karşı olmamız gerekmez mi?
2. İşgalden hemen önce Rusya iki Donbass Rus devletçiğinin bağımsızlığını tanıyarak Ukrayna'ya federasyon haline gelmesini, Donbass devletçiklerini de Özerk yapı olarak kabul etmesini dikte etmeye kalkmıştır. Bir devletin canı istedi diye başka bir devletin üniter yapısının değiştirilmek istenmesi kabul edilebilecek bir istek midir? Allah korusun! Yarın başka bir ülke güneydoğu Anadolu'yu işgal etse ve canı üniter yapımızın değiştirilmesini istese bu isteği hadsiz bulmaz mıyız?
3. Rusya'nın işgale Ukrayna'nın Azak ve Karadeniz sahilini kesme yönünde devam ettiği anlaşılmaktadır. İşgalin bu seyri, Rusların, Moldavya'dan tek yanlı bağımsızlık ilan eden Transdinyester Rus devletçiği ile sınırdaş olmasını, başka bir tarihi Türk yurdu Bucak bölgesinin de Rus işgaline girmesini sağlayacaktır. Moldavya'da ki Gagavuzyeri Özerk Cumhuriyeti ile de aramıza Ruslar girmiş olacaktır. Rusların Ukrayna'nın Karadeniz'e çıkışını kapatması durumunda bize karşı daha çok alan elde etmiş olacak ve Karadeniz'de şartlar Sovyet dönemi şartlarına dönmüş olacaktır. Bu durum stratejik çıkarlarımız açısından da Rusya'nın illegal işgaline karşı çıkmamızı gerektirmez mi?
4. Rusya NATO'nun kendisini çevrelediğini iddia etmektedir. Fakat Türkiye'de, ülkemizin Rusya tarafından çevrelendiği pek dile getirilmiyor. Rusya Gürcistan'a girdi. Abhazya’yı ve Güney Osetya'yı fiilen kendine bağlayarak bize yaklaştı. Gürcistan'ı da baskı altına aldı. Ermenistan'ın Türkiye sınırını zaten Rus askerleri koruyor. Suriye'ye müdahale etti ve tarihi emeli olan sıcak denizlere indi. Suriye'nin hava sahasını Rusya koruyor. Füzelerini ülkemize istediği an çevirebilir. Ayrıca İran ile müttefiklik ilişkisi var. İran ise Irak iç siyasetinde Şii nüfus üzerinden etkili durumda. Şimdi soruyoruz; Rusya Türkiye'nin etrafını çevrelemiş durumda değil midir? Türk vatandaşları olarak bu durumdan kaygılanmamız gerekmez mi?
5. Rusya tarihi boyunca tehdit, kışkırtma, işgal, nüfuz altına alma, ilhak ve sürgünler uygulamış bir devlettir. Son 15 yılda tekrar bu yola, girdiği açıkça görülmektedir. Bu yol yarın Türk Cumhuriyetleri için de aynı tehlikeyi içinde barındırmaktadır. Bu sebeple Rusya'nın bugün Ukrayna'da durdurulması gerekmez mi?
Bütün bu şartlar altında Türk milliyetçilerinin üzerine düşen Rusya'nın karşısında konumlanmaktır. Varsın ismi milliyetçi olanlar Kırım'ı ağızlarına bile almasınlar. Varsın sözde yerli ve milli olanlar milli çıkarlarımızı dikkate almayıp, Rusya'ya karşı caydırıcı bir tutum sergilemeyi düşünmesinler.
Bu önemli dış politika gelişmesine yaklaşımımız her zamanki gibi Türk bakış açısından olacaktır.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.”

FATİH ALTAYLI; SAYILAR FAŞİST OLABİLİR Mİ?

Sığınmacılar konusu gündemimize Fatih Altaylı’dan bir katkı yapalım;

Hatay Belediye Başkanı Lütfü Savaş, olay yerinden son derece önemli bir uyarıyı, olabildiğince insani bir biçimde yapmaya çalıştı ve dedi ki, “Tanju Özcan gibi birtakım uygulamalar yapma taraftarı değilim. Bu sorunla ilgilenmek Türkiye’yi yönetenlerin işi ama herkesin haberi olsun ki, böyle giderse 12 sene sonra Suriyeliler burada çoğunluk olacaklar. Hatay’ı Suriyeli bir belediye başkanı yönetir, Atatürk’ün Türkiye’ye kazandırdığı bu toprak elimizden gidebilir.”

Bu son derece yerinde ve olabildiğince “milli” uyarının karşılığı ne oldu?

Tabii ki her zaman ki gibi, “faşistlik suçlaması”.

Peki Lütfü Savaş’ın ardından açıklama yapan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın verdiği sayılara ne diyeceksiniz!

Bugüne kadar Türkiye’deki Suriyeli göçmenlere;

- 97 milyon poliklinik hizmeti verilmiş.

- 2,6 milyon ameliyat yapılmış.

- 3 milyon yataklı tedavi hizmeti uygulanmış.

Ve sıkı durun;

- 760 bin Suriyeli bebek doğmuş.

Ama bu iyimser bir resmi sayı.

Çünkü Türkiye’de 10 yaşın altındaki Suriyeli sayısı 1 milyon 68 bin.

Şu anda Türkiye’deki resmi Suriyeli göçmen sayısı ise 3 milyon 700 bin.

Burada bulundukları süre içinde neredeyse yarı yarıya artmışlar anlamı çıkıyor bu sayılardan.

Türkiye’nin ortalama nüfus artış hızı yüzde 1,1.

Suriyeli göçmenlerin ortalama yıllık nüfus artış hızı yüzde 5.

Hemen hemen 5 katı.

Savaş'ın sözlerinden değil, kendi Bakanınızın ve kurumlarınızın verilerinden yola çıksanız bile durumun vahametini hesaplamanız, birkaç on yıl içinde ülkenin nereye gideceğini görmeniz mümkün.

Bırakın şimdi faşistlikle suçladığınız eski AK Partili, yeni CHP’li Lütfü Savaş’ın açıklamalarını, kendi kurumlarınızın verdiği resmi sayılara bakın ve gerçeği artık görün.

Ortada çok ciddi bir sorun var.

Bakın paradan puldan bahsetmiyorum.

Suriyeli göçmenlere verilen 97 milyon poliklinik hizmetinin, 2,6 milyon ameliyatın, 3 milyon yataklı tedavi hizmetinin bu ülkenin fakir vatandaşlarına yüklediği milyarlarca dolarlık faturadan, vatandaşlara verilen sağlık hizmetinin kalitesini düşürmesinden söz etmiyorum.

Bu ülkenin demografisinin değişmesinden, geleceğinin riske girmesinden söz ediyorum.

Hem de yönettiğiniz devletin resmi rakamları ile.

Kendi verdiğiniz sayılar ile.

Geçmişte, kürsülerden, sahnelerden Türkiye’ye davet ettiğiniz Fetullah Gülen Örgütü ile ilgili yaptığımız tüm uyarılar karşısında bizi din düşmanlığı ile suçladınız.

Uyarıları dinlemediniz.

Sonra “Kandırıldık” diye işin içinden çıktınız, af istediniz.

Şimdi yine uyarıyoruz, “Faşist” diyorsunuz.

Yarın yine “Kandırıldık” diyecek, af isteyeceksiniz.

Seçmen üç paket makarna, iki paket kömüre affedecek belki.

Ama tarih emin olun ki affetmeyecek.

GÜNDEMİN KARİKATÜRÜ