Sevgili okurlar,
Tüm dünyada, kaygı ile takip edilen bir “Ukrayna-Rusya savaşı”, acı ve yıkımları ile sürerken, memleketimizde ise iktidar, “iktidarda kalmak” için “seçim yasasını” değiştirirken, “zamların sesinin çok uzaklarda duyulduğu” ve mübarek Ramazan ayının, kapımıza dayandığı şu günlerde, sizlere “Belçika’daki Türklerden, İslam’dan” söz etmemin elbette bir manası var!
İşte, içte olanlar kadar, dışta olanlar da bizi yakından ilgilendiriyor?
“Eğer içte olanlar kadar, dışta olanlara kafa yormazsak, o zaman bu ülkeye daha büyük ihanet etmiş, vurdumduymaz, nemelazımcı bir anlayışın esiri” oluruz!
Elbette bu yazılarımda, “Avrupa, dünya perspektifi” içinde, sadece “Belçika ölçeğinde olup, bitenleri” sizlerle paylaşıyoruz..
“Türkiye’nin dışta temsiliyeti kadar, dışarıda yaşayanlarımızın içinde bulundukları durumlar” sizleri hiç mi ilgilendirmiyor?
“-Diplomatik atamalar, temsiliyetler,
-Yurtdışı holdinglerin yağmalamaları,
-Diyanet’in yurtdışı yapılanmasındaki olup,bitenler,
-Vatandaşlarımızın yaptığı yardımların,nerelere,kimlere gittiği,
-Yurtdışı atamalarda, yapılan kayırmalar,bölgecilik ve yandaş zihniyet,
Gri ve yeşil pasaportluların, ballı, kaymak seyahatleri ve gittikleri ülkelerde kalmaları,
-FETÖ Yapılanması sırasındaki işbirliği ve işbirlikçiler,
-Deniz Feneri soygunu ve daha neler, neler?”
“Açma kutuyu, söylerim doğruyu” misali, hiçbir zaman yurtdışı gerçeklere, ülke gerçeklerinden fırsat bulup gelemedik ki?
Şimdi sizlere tanıklık ettiğim, bizzat yaşadığım olayları bir kenara itip, “Akyazı, Hendek, Karasu, merkez ve büyükşehir belediyeleri ile diğer belediyelerdeki durumu yazmamızı mı” istersiniz?
Haksızlık etmeyelim, her türlü baskıya, müdahaleye rağmen “bunları yazan, hem de adam gibi yazan” arkadaşlarımız var!
İsim vermek istemiyorum ama, “yazılarını, röportajlarını, video kayıtlarını” ilgi ile takip ettiklerimize selam olsun!
Bunlar yanında, “ballı, börek belediyelerden ayrıcalık” görenlerde var elbet!?
Devir bu ya, yiyelim, içelim, neşelenelim!
Şair öyle söylüyor ya,”Çeşme-i Nev Peydadan!”
“Yürü gidelim dostum Sad’a A bad’a!”
Doğrusu, ironi yaptım..
Ünlü Lale Devri Şairi Nedim, şöyle ifade ediyor:
“Gidelim serv-i revânım yürü Sa'd-âbâd'a.
Gülelim oynayalım, kâm alalım dünyâdan.
Mâ'-i Tesnîm içelim Çeşme-i Nev-peydâdan!”
Oh ne ala memleket!
Ülkede, yokluk, yoksulluk, hırsızlık sürerken, Nedim’in ifade ettiği tarzda, yeni bir yaşam biçimi içinde olanların varlığını, söylememe gerek var mı?
Vay be memleket!?
Manda yoğurdu, kestane balı, Medine hurması, biraz yulaf!
Yi, baba, yi!
Yi, haşmetlum, yi?
Devir bu ya?
Köprüden geçiş 200TL ‘cik!?
Yan yolu sorma?
Belçika’dan söz edecektik ya, bir ara yol bizi buralara kadar getirdi..
İnşallah, anlayan, kafası “dank” eden, hatta “elim kırılsaydı” diyenleri çıkar, ülkemin?
Uzatmayalım, Belçika’ya “işgücü” olarak gelen vatandaşlarımızın, çalışma koşulları konusunda, ilk harekete geçen devrin bakanlarından Bülent Ecevit’tir.. İyi bir anlaşma ile Belçika’daki “Türk işgücünün” geleceğini garanti altına alır..
Sonra, sıraya devrin siyasetçileri Süleyman Demirel ve diğerleri girer..
Bugün sayıları 300 Bine varan Belçika Türkleri, mutlu, refah içinde bir yaşam sürüyorlarsa, bu atılan temellerin, sağlamlığının bunda önemli rolü vardır..
Elbette Belçika’ya ayak basan Türk işgücünü bekleyen, uluslararası konularda beklemektedir..
Başta,”Kıbrıs Çıkartması”, bugünlere kadar peşimizi bırakmayan “sözde Ermeni soykırım iddiaları” ve Türkiye’nin başına bela edilen “PKK tarrörü” ve sol anlayış ile “Türkiyelilik” iddiası ile “Türkiye karşıtlığı” yapanların örgütlü çalışmalarını, işçimiz kucağında bulur!...
Birde bunlara, “Türkiyeile Avrupa Birliği” ülkeleri arasındaki gel-gitler eklenir!
Belçika’nın,İslam Dini’ne karşı hoşgörü ve tolarans anlayışı, 1974 Yılı itibari ile yeni bir ivme kazanır..
Bunu daha önceki yazılarımda irdeledim.
Kısaca Belçika, “1974 Petrol krizi” nedeni ile Suudi Arabistan’ın yardımlarına karşı, “İslam Dini’ni” resmen tanır..
Bunu sadece, salt maddi bir yardıma bağlamakta doğru değildir?
Zira, Belçika halklarını birbirine bağlayan en güçlü birliktelik, dindir!
İnanamayacaksınız ama, durum böyledir..
Kiliselerin boş olduğuna bakmayınız, kilise çanı çaldığında yine bu kutsal mekanlara hatırı sayılır insanlar koşuyor!
Kimsenin, dininden vazgeçtiği yok!
Ama, papazlara da o eski güven, olmadığı aşikar!
“Katolik Belçikalılar”, kendi inaçları gereği,başkalarına da saygıda kusur etmezler!
Ülkede yaşayan hemen her kesim, dini alanda büyük özgürlüklere sahiptir.
Hatta Belçika Devleti, dini kurum ve kuruluşlara vergi indirimi ve diğer kolaylıklarda sağlamaktadır..
Belçika Kralu merhum Baudouin, AB Uyum yasaları çerçevesinde “ Kürtaj Yasasını” imzalamak istemez?
Nedeni,” koyu Katolik oluşu ve bu günahı işlemek” istememesidir!
Siyasiler, bu duruma bir yol bulur ve Kral Baudouin, krallığından 48 Saatliğine feragat eder..
Sonunda Kürtaj Yasası, AB uyum yasaları çerçevesinde, meclisten geçer ve yasalaşır..
Sonra, “Kral Baudouin’in krallığı”, kendisine iade edilir..
Siyasi anlayışa ve ahlaka bakarmısınız?
Biz de iktidar, “iktidardan gitmemek üzere seçim yasası” değiştiriyor?
Ey vatandaş, uyan!
Düşünebiliyormusunuz, Belçika bile,” Kürtaj yasasına” Türkiye’den sonra imzalayarak, yasalaştırmıştır..
“Din anlayışı”, ülkeden, ülkeye, bireyden, bireye değişse de, “aldatmacalar, soygun, günah, haram, helal” konusundaki anlayışları, “suistimal edenler” değişmiyor!?..
Huşu ve huzur içinde bir Ramazan ayı geçirmenizi dilerim!..
Dünyanın binbir hali var, kendinizi üzmeye değmez!
İnanın, “1 Nisan şakası değil, sabır etmekten başka”, ne çaremiz var?
“Siyasilere, vekaleti veren biz, dini aldatmacalara maruz kalan biz?”
Müstehak değilmiyiz?
Afiyetler ve Ramazan ayınız hayırlara vesile olsun!
Yusuf Cinal yazıyor, 1 Nisan 2022 Brüksel
Müstehak değilmiyiz, Katolik Belçikalılar?
Yusuf Cinal
Bu içeriğe tepkiniz
Yorumlar