PROTESTOLAR

Vatandaşın canı burnunda…

Haliyle gün geçmiyor ki eylem ve protesto yapılmasın…

Herkes her fırsatta sokağa iniyor, yaşadığımız yoksulluğun sembolü haline gelen elektrik ve doğal gaz faturaları yakılarak, tencere tava çalınarak tepki koyuluyor.

Önceki gün de DEVA Partisi Serdivan İlçe Başkanlığı AKM önündeydi.

Vatandaşın sesi oldular, elektrik ve doğalgaz zamlarının geri çekilmesi talebini yinelediler.

Gittim izledim.

DEVA yeni bir parti ve mensupları da amiyane tabiriyle eski kulağı kesiklerden oluşmuyor. Hemen hepsi siyasette yeni yüzler.

Ama eylem ve söylemlerine bakınca hiç de tecrübesiz gibi durmuyorlar.

Dün de öyleydi ve beni bir kez daha şaşırttılar.

Eylem disiplini, katılım ve içerik anlamında başarılıydılar.

Açıklama da doyurucuydu. Neredeyse bütün ilçe başkanları da söz alarak katkı sağladılar.

Açıklamayı Serdivan İlçe Teşkilatı adına Yılmaz Yiğit sesendirdi;

“Saygıdeğer, sevgili halkımız;

Sizleri Demokrasi ve Atılım partisinin umuduyla selamlıyorum.

Bugün burada toplanmamızın sebebi kısılmış seslerimizi birleştirip yükseltmek, bükülen belimizi birbirimize destek olarak doğrultmaktır.
Bizler, yani esnafıyla, öğrencisiyle, kadınıyla, çocuğuyla bu hayat pahalılığının mağdurları olan tüm halkımız ile bu soygun düzenine “dur” demek istiyoruz.

Tarafsızlık üzerine sahte yeminler edilmiş, tek kişinin bütün yetkileri bir ilahi güç gibi kullandığı, adalet ve hukukun esamesinin okunmadığı bu partili başkanlık sistemi ile günlük hayatımızda kullandığımız kelimler dahi değişti; artık “Merhaba, nasılsın?” demek yerine “Senin doğalgaz faturan ne kadar geldi? Benim elektrik faturam uçmuş.” gibi kalıplar oluşmaya başladı.

Sanmayın ki bu pahalılık ve zamlar sadece enerji sektöründe yapıldı, iğneden ipliğe hayatın her alanında inanması güç zamlardan dolayı, ihtiyaçların talep edilmesi imkansız hale geldi.

Bu söylediklerimiz çok uzaklarda değil sizde, bizde, herkeste, hemen hemen her evde sevgili vatandaşlar.

Örneğin esnaf öğlen saatlerine kadar ışıklarının büyük bir kısmını kapalı halde tutar hale gelmiş,
Öğrenci yol parası için uzun mesafeleri yürür duruma düşmüştür.

Kadınlarımız evlerinde doğalgaz korkusundan battaniye ile oturma düzenine geçmiştir. En acı olanı ise küçük çocuklarımızın yeterli besinlere ulaşmada problem yaşayıp sağlıksız bir gelecek oluşturmasıdır.

Burada verdiğim örnekler temel ihtiyaçlarımızın örnekleridir. Vatandaşımızın bir eve sahip olabilme umudu kalmamış, bir araç alabilme hevesi kursağında kalmıştır. Bizi burada dinleyen halkımıza, takip eden basınımıza sesleniyorum:

Sizce koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin güzel insanları bu zorlukları mı hak ediyor? Ben hepinizin adına yüksek sesle haykırıyorum “Hayır!” diyorum.

Dünyanın dört nala ilerlediği, bazen temposunu düşürse dahi kesinlikle durmadığı bir zamanda mevcut hükümet yerinde durmayı bile becerememiş ülkemizi 3 haneli enflasyon canavarının, yüksek döviz kabusunun yol arkadaşı yapmıştır. Bu tersine yolculuğu durduracak bir çözüm var, bu çözümün adı DEVA Partisidir. Lakin ele geçirilmiş yandaş medya ve satın alınmış mürekkep balıkları (Kim mi bu mürekkep balıkları? Daha düne kadar Sayın Ali Babacan ve ekibinin ekonomik başarılarını yalakalık uğruna kendilerine kalkan olarak kullanıp bugün Ali Babacan hiç var olmamış gibi yazan kalemşörlerden bahsediyorum) işte bunlar çözümün adını bile zikretmekten korkar hale gelmiştir.

Sadece Demokrasi ve Atılım Partisi’ni zikretmekten değil halkın sorunlarını dile getirmekten münezzeh bir güruhla karşı karşıyayız. Hatta ve hatta kendi seçmeni ile bile dalga geçebilen bu yapı ülkemizde zamlar yaşanmamış, döviz arşa çıkmamış, eğitim yerlere düşmemiş, sağlık can çekişmemiş gibi davranmaktan ve halkı da bu düşünceye sevk etmekten utanmaz haldedirler. Biliyoruz ki bu kara propaganda emri tek adam ve sarayda bulunan liyakatsiz kadrolardan çıkmaktadır, halktan uzaklaşmış mevcut hükümet ikametgahını alice harikalar diyarında pembe panjurlu sarayına taşımıştır.

Türk halkının karşısına bu zalim yönetim sizlere bir simit ve bir çayı fazla görüyor diyerek gelenler bugün Türk halkına kaf dağından bakarak abartmayın yaygara koparmayın diyor.

Evet sevgili vatandaşlar;

Koskoca Türkiye Cumhuriyeti’ni soktukları durum budur.
Siz saygıdeğer vatandaşlarımız yapacağı tek bir şey vardır: Seçim günü geldiğinde seçim sandığında lüzumsuz yanan bu ampulü söndürmektir.

Hepinizi aydınlık günlerde refah içindeki bir Türkiye’de buluşmak dileğiyle saygı ve sevgiyle selamlıyor, katıldığınız için teşekkür ediyorum.”

AHMET ÖZKAN; UZLAŞMA İN KUTUPLAŞMA OUT!

Eylem öncesi, eski eğitimci yeni siyasetçi DEVA Partisi Adapazarı Merkez İlçe Başkanı Ahmet Özkan’ı köşeye sıkıştırıp(!) liderler buluşması konusunda görüş istedim.

12 Şubat akşamı Ahlatlıbel’de gerçekleşen genel başkanlar görüşmesini değerlendirdik.

Fotoğrafı biliyorsunuz, oldukça samimiydi. Oradan yola çıkarak sordum;

Hayırdır kardeşim! Bu ne samimiyet? Siz rakip değil misiniz?

Tabii ki toplantıya gerçekleştiren bütün siyasi parti liderleri ve partileri birbirinin rakibi ama düşmanı değil. Şöyle düşün, hepimiz farklı takımlar oluşturduk ama top oynayacak, maç yapacak alanımız yok. Ne yapmak lazım? Haliyle önce bu rekabetin centilmenlik sınırları içerisinde yansıyabileceği, etik ve demokratik kurallar çerçevesinde birbirimizle mücadele edebileceğimiz bir alan yani saha gerekiyor. İşte o saha yok ülkemizde…

Şu anda, siyasi partilerin adil bir rekabet içerisinde birbirleriyle yarışması için bir demokrasi alanı yok.

Dolayısıyla önceliğimiz el ele verip demokrasinin oyun alanını beraberce inşa etmekti.

Liderler bugün bu çabanın içindeler.

Saha dediğiniz demokratik sistem öyle mi?

Elbette ki siyasetin yapılabileceği alandan kastımız demokratik bir ortam ve demokratik bir sistem.

Ortada cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi adlı bir ucube varken, bu sistem keyfi ve kural tanımaz bir halde sürdürülürken, herkesin ilk hedefi bu sistemden kurtulmak olmalıdır.

Ülkeye kutuplaştırma değil, uzlaştırma kültürü hakim olmadan, demokrasimiz ve ülkemiz hukukun üstünlüğü rotasına sokulmadan, takım kurmanın da maç yapmanın da bir anlamı yok?

Liderlerin önceliği de budur.

Bundan sonra ne olacak?

Güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüş ile her bir vatandaşımızın doğuştan gelen temel hak ve hürriyetleri güvence altına alınacak, ifade özgürlüğünün ve inandığımız gibi yaşamanın tadına varılacaktır.

Eşit ve özgür bireyler olarak hayatımızı sürdürdüğümüz, müreffeh bir Türkiye’ye birlikte kavuşacağız inşallah. Her vatandaşımızın Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği normları çerçevesinde, huzura ve istikrara kavuştuğu bir Türkiye hayaline ulaşacağız.

Cumhuriyetimizi, Aziz Atatürk’ün çizdiği hedef doğrultusunda muasır medeniyetler seviyesinin en üstüne taşıyacağız. Yarının Türkiye’sini hep birlikte inşa edeceğiz.

Türkiye’mizi krizlerin ülkesi değil, çözümlerin, adaletin, barışın ve fırsatların ülkesi haline hep birlikte getireceğiz.

Ama çekemeyenler var! Değil mi?

Doğrudur. Sistemin devamından yana olanlar bu görüntüyü pek hazmedemiyorlar. Toplantıyı sabote etmenin yollarını arıyorlar.

Altı kıymetli liderin güçlendirilmiş parlamenter sistem görüşmesi sonrası, iktidar partisi mensupları her zamanki gibi çirkin algı operasyonlarından geri durmadı. Türkiye’yi yönetmeyi bırakıp algıyı yönetmeyi şiar edinen bir iktidardan başka bir şey bekleyemezdik. DEVA Partisi, aziz milletimizin iradesiyle TBMM’de temsil edilen her siyasi partiye eşit mesafededir. Millet iradesinin temsilcisi ve yasal zeminde siyaset yapan her siyasi partiyle görüşür.”

Mesela bir AKP yöneticisi fotoğrafı Pervin Buldan mı çekti diye sormuş. Vallahi kimin çektiğini bilmiyorum ama kimin çekemediği gayet açık.

Çekemeyenlere ve hazmedemeyenlere maden suyu öneriyorum.

Fiziki saldırılar da başladı sanki, Kocaeli’nde sıkıntı olmuş.

Partimizin Kocaeli il binasında elektrik, akaryakıt ve doğalgaz başta olmak üzere art arda gelen zamlara dikkat çekmek için asılan afişlerimiz kesildi ve yakıldı.

Bu tarz saldırılarda bulunanlar, DEVA Partisi kadrolarını korkutabileceklerini, yıldırabileceklerini sanıyorlarsa, bu büyük bir yanılgıdır.

Umuda dair söyleyecek sözü olmayanlar, baskı ve yıldırma politikalarıyla netice alamazlar.

İktidara sesleniyoruz: Sizler ahlaki üstünlüğünüzü kaybettiniz. Siz kötülükle kaybedeceksiniz, bizler sevgiyle kazanacağız.

DEVA Partisi Kocaeli teşkilatına geçmiş olsun dileklerimizi bir kez daha tekrarlıyorum.

İnşallah devamı gelmez. İnşallah inşa edilmeye çalışılan siyasi istikrar ve demokratik siyaset ortamına halel gelmez.

ÖZGÜR BASINA HUKUK(!) DARBESİ

Dün sabah sabah ülkeme dair bütün umutlarım kırıldı yine…

Murat Ağırel ve Barış Pehlivan bugün yine hapse tıkılacaklar.

Bilahare daha geniş aktaracağım, şimdilik not düşeyim.

Malumunuz, şehit MİT mensubu haberi nedeniyle yargılanmışlardı.

Yerel mahkemenin kararı İstinaf Mahkemesi’ne taşınmış, İstinaf da kararı onamıştı.

Dün İnfaz savcılığına başvuru için, yanlarında bavullarıyla gittiler ki muhtemelen içeri atılacaklar.

Sabah murat Ağırel’i izledim, içim acıdı.

Diyor ki;

“Dün avukatlarımız Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararı kesinleştirdiğini ve infaz savcılığına gönderdiğini bildirdi bize. Prosedür olarak infaz savcılığı bizim hakkımızda yakalama kararı çıkarıp, bizimle ilgili de müddetname hazırladıktan sonra cezaevine teslimimiz yapılması gerekiyor. Biz de savcılarımıza yardımcı olmak için, ‘bizi yakalama kararı çıkarmanıza gerek yok. Biz gelip teslim oluyoruz’ dedik. Silivri’ye cezaevine gideceğiz. Süreci hep birlikte göreceğiz.”

Süreç bitmedi, AYM’ye başvuruldu ama onlar süreci içine tıkıldıkları Silivri’den takip etmek zorunda kalacaklar gibi görünüyor. Allah yar ve yardımcıları olsun.