BASIN, aslında bir ülkenin aynasıdır. Alın elinize üç beş adet gazeteyi, başlayın sayfalarını karıştırmaya… Gördüklerinize, okuduklarınıza şaşıracaksınız. Türkiye’nin içinde bulunduğu durum üç aşağı beş yukarı böyledir…
Cinnet haberleri mi istersiniz…
Cinayet haberleri mi…
Hırsızlık, yolsuzluk…
Tecavüz, suistimal…
Rüşvet alıp, verme…
Adam kayırma…
Hileli gıda…
Uyuşturucu madde ticareti…
Yerüstü ve yeraltı çete hareketleri…
Mafya yapılaşmaları…
Kaçırma, göçürme, dağı, taşı aşırma…
Ne isterseniz, hangi tür haberlerden hoşlanırsınız; tekmili birden…
ŞU BAŞLIKLARA BAKAR MISINIZ?
Hapisten şartlı salındı, ayrılmak isteyen işini katletti.
Eşini, kayınpederini, baldızını öldürdü; intihara kalkıştı.
Trafik canavarları iş başında.
300 kiloluk uyuşturucu madde yakalandı…
Çete lideri kıskıvrak yakalandı…
Suç makinesine suçüstü…
15 suçtan aranan kişi, kumarhanede yakalandı…
26 suç dosyası bulunan kişi karakoldan kaçtı, kendini takip eden bir polis memurunu şehit etti…
Katiller aramızda…
Narin cinayetinde cevap bekleyen sorular…
2 yaşındaki bebeğin sır ölümü…
Yaşlı kadını evinde öldürüp, ziynet eşyalarını çaldılar…
Aylığını ATM’den çeken yaşlı adam, cebine koymadan hırsıza yakalandı.
Hırsızlar, bu sokakta oturanları hayatından bezdirdi…
Her türlü cinayetin ve vakanın kol gezdiği semtten kaçış başladı…
Daha neler neler… İnsanın okudukça keyfi kaçıyor. VE bunun için gazetelerin cinayet sayfalarından oldum olası nefret ederim…
BU NASIL BİR MÜSLÜMAN ÜLKESİ?
Ülkede tam anlamıyla bir Diyanet ordusu var ve Müslümanlık can çekişiyor… Her gün, her saat, bir Müslüman ülkesine yakışmayacak yüzlerce, hatta binlerce olay yaşanıyor bu ülkede…
Her türlü hırsızlık, arsızlık, çalma, çırpma, öldürme, talan, yalan, üçkâğıtçılık, tefecilik, suistimal ve cinayet oyaları artarak devam ediyor…
Diyanetimize maşallah!
Ülkede tüm bu olaylar her gün, her saat ve her dakika yaşanırken, hala insanlıktan, Müslümanlıktan örnekler vermek için 14 buçuk asır öncesine gidiyor; örneklemelerini oradan yapıyor…
Yahu ortalığı sular seller götürürken, ceza evleri dolup taşarken, haksızlık, despotizm, riya ve şiddetin her türlüsü alıp başını giderken, sen hala asırlar öncesi yaşanan olaylardan kıstaslar sunuyorsun…
Ve bu cahil insanların bir kulağından giriyor, öbür kulağından çıkıyor…
EĞİTİMİN ÖNEMİNİ ANLADINIZ MI?
Bir profesörün, “Ben okumamış, cahil insanların ferasetine inanıyorum” demeci ortalıkta duruyor… Oysa, kutsal dinimiz Kur’an-ı Kerim’in ilk emridir “Oku… Allah’ın adıyla oku…” ayeti.
Bir başka anlı şanlı (!) profesörümüz, “Üniversiteler fuhuş yuvası” tarzında bir açıklama yapıyor…
Biz ise özellikle kız çocuklarımızı, eğitim yuvaları yerine, tarikat yurtlarına veriyoruz; onları daha küçük yaşlarda bilimin, ilimin ışığından mahrum bırakıyoruz…
Oysa ki, eğitim sistemini oturtan ülkeler, -örnek, meselâ Japonya- çocuklarına küçük yaşlarda öncelikle doğru ve dürüst, vicdanlı ve hakkaniyetli insan olmayı öğretiyor…
Bu “kutsal” eğitimi, yani insanlığın temel mayasını alan çocuklara, daha sonraki aşamada güçlü ve tamamen bilimsel eğitim veriliyor.
İşte onun için, Kocaeli Körfezi’ndeki Osmangazi Köprüsü’nün inşaatı aşamasında halatının çıkmasıyla, “Ben insanların ölümüne neden olabilirdim” diye intiharı seçiyor Japon mühendis…
Oysa bir kişinin burnu dahi kanamamıştı…
İşte onun için, küçük bir hatada ve ihmalde, devlet ya da insanlar zarar görüyorsa, “istifa” müessesesini işletiyor elin gâvuru! Ya da Japon gibi intiharı seçiyor.
Bizde ise, bir depremde yerle bir olan, en az 50 bin kişinin öldüğü 11 şehirde binlerce yapıya “haksız yere” ruhsat veren hiçbir yönetici istifayı düşünmüyor.
Onlar gayrimüslim… Yani bizim hocalarımızın deyimi ile “gâvur”, bizimkiler ise Müslümanlığı kimseye bırakmayan insan güruhu…
Bilmem anlatabildim mi?
*************
ANLAMLI SÖZ
“Yalan zekâ işidir, dürüstlük ise cesaret… Eğer zekân yetmiyorsa yalan söylemeye; cesaretini kullan da dürüst olmayı dene…”
VİCTOR HUGO
**************