Azarbeycan-Ermenistan Savaşı’na dair hamaset yüklü bir paylaşıma yaptığım yorum ortalığı karıştırdı.
Yorum şuydu; “Gaza gelme kardeş! Gerek Türkiye ve gerekse Azerbaycan, Rusya ve ABD’nin izin verdiği ölçüde savaşır, onların izin verdiği kadarıyla sevişiriz. Karabağ sadece Ermenileri ilgilendiren bir işgal değil, Türkiye-Azerbaycan sınır ilişkisini kesmesi bakımından ABD ve Rus emperyalizmi için stratejik öneme haizdir.”
Maalesef ki hamasetle yönetilen ülkelerde, yokluğun, yolsuzluğun, başarısızlığın, her türlü ekonomik ve sosyal krizlerin ilacı dini ve milli duyguları harekete geçirici bir takım operasyon ve manipülasyonlardır.
Biz de savaştır mesela…
Bir savaş söz konusu oldu muydu sosyal ekonomik bütün sıkıntılar unutulur, iktidarla kavgalar ertelenir, sosyal medya ’Allah Allah’ nidalarıyla askerliğini bedelli yapan ama sosyal medyada hazır asker pozu veren kahramanlar türer, falan…
Neyse biz işimize bakalım.
Azerbaycan’ın güvenliği ve bekası, dolayısıyla Dağlık Karabağ’ın durumu bizi çok yakından ilgilendirir Çünkü biz “Bir millet, iki devletiz” kardeşiz ki orada yaşananlardan, Can Azerbaycan’ın, işgal altındaki topraklarını kurtarabilme ve hele hele Karabağ’ın geri alınıp tekrar sınır komşusu olabilmemiz ihtimalinden heyecan duymamız ve destek vermemiz kaçınılmazdır.
Ama dediğim gibi gaza gelmemek, hayale kapılmamak ve daha önemlisi bütün bunlar bahanesiyle unutturulmak istenenleri ‘unutmamak’ şartıyla…
Yönetenlere düşen de nasıl davranacağını, nerede duracağını bilmek, vatandaşı gaza getirerek iç politikada alkış ve oy almak uğruna dış politikayı heba etmemektir.
Elbette çok istediği halde, halen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni resmen tanıyamadığı göz önüne alınırsa, Azerbaycan’ın ne kadar bağımsız olduğu tartışmalıdır. Sovyetlerin dağılmasıyla oluşan devletlerin henüz Rusya’dan kopamadıkları herkesin malumudur.
Bunları bilerek beklenti içinde olmalıyız ki sonra hayal kırıklığı yaşamayalım.
Peki Türkiye? Çok mu bağımsız? Son yıllarda Rusya ile ABD arasında savrulan, Rusya sıkıştırınca S400 alıp, ABD bastırınca depoya kaldıran ve her ikisini de memnun etmeye çalışan Türkiye, öyle iç politikada yutturulmaya çalışıldığı gibi güçlü, sözü geçen, oyun kuran bir ülke değildir, anlayın artık ve bu acı gerçekle yüzleşin…
Rusya sesini çıkarmadıysa, bir nevi yol açtıysa ve izin verdiyse, bu ne Türkiye’den çekindiği için ve ne de Azerbaycan’ı sevdiği için değildir.
Tarih boyunca emperyalist hedefleri için Ermeniler lehine Türkler ve Müslümanlar aleyhine tutum sergileyen Rusların, politikalarında kısa vadeli bir değişiklik yapmaları, Azerbaycan Türkünün ve bizim kara kaşımız kara gözümüz için değildir.
Ruslar için sorun Ermeniler ve Ermenistan bile değil, direk Paşinyan’dır.
Rusya gözüyle, Soros destekli bir nevi iç ayaklanma ile iktidara geldiğinden bu yana kıçı başı oynayan, Rusların politik çıkarlarına aykırı hareket eden ve bu sebeple cezalandırılması gereken Paşinyan…
Dolayısıyla Rusya bu çatışmalardan, Azerbaycan sopasıyla Paşinyan’ın terbiye edilmesinden ve hizaya getirilmesinden oldukça memnun…
Ama bu memnuniyetinin bir sınırı olduğunu ve bu sınırın da muhtemelen Karabağ’ın tekrar sahibinin eline geçmesi olduğunu ileride mutlaka göreceğiz.
Yani açıkça söylemek gerekirse acı gerçek şudur ki Azerbaycan Rusya’nın izin verdiği kadarıyla savaşır ve o kadar sevişir. Birbirimizi kandırmayalım… Gaza gelmeyelim…
Peki, ABD niye sessiz?
Birincisi ABD kendi derdine düştü, seçimleri var.
Diğer sebeplere gelince bu konuda Emekli Oramiral Türker Ertürk’ün görüşlerine sonuna kadar katılıyor ve paylaşıyorum;
“ABD bu vesile ile Türkiye ve Rusya’nın birbirine girme ihtimalinden dolayı sessiz.
Bir de ABD için Azerbaycan Türklerini küstürmemek de önemli!
Çünkü bu gelişmeleri dikkatle izleyen İran Azerbaycan’ı var! İran’ın belki yarısı, belki yarısından biraz fazlası Türkçe konuşuyor ve Fars değil! ABD’nin İran’a yönelik rejim değişikliği operasyon planları içinde İran’ın bu fay hattı ve özellikle Tebriz başkentli Güney Azerbaycan çok önemli bir yere sahip!
Ama ABD’nin sessizliği bir yere kadar sürer. Seçimler var ve Ermeni oyları önemli!
ABD’nin kısmi rahatlığı da Rusya’nın belli bir kırmızı çizgiye kadar müsaade edeceği, onun ötesinde Azerbaycan’ın harekâtını engelleyeceği yönündeki değerlendirmesinden kaynaklanıyor. Aksi takdirde aynı Gürcistan gibi Ermenistan da Rusya’dan tamamen kopar.”
Şimdi anlaşıldı mı Vehbi’nin kerrakesi…?
Türker Ertürk’ün şu uyarısı da çok önemli;
“Haklı Dava Kirletilmemeli!
Türkiye dikkatli olmak zorundadır! Çok sayıda cephede angaje pozisyondadır.
Azerbaycan’a yardım etmelidir ama asla ve kat’a Suriye’den radikal unsurları Azerbaycan’a taşımak ve vekâleten savaştırmak gibi bir delilik yapmamalıdır. İhtimal vermem ama böyle bir seçenek Azerbaycan’ın haklı davasını kirletir, Rusya başta olmak üzere tüm dünyayı karşımıza alırız ve harekâta rıza gösteren göreceli sessizlik de biter.”
Son söz; Atatürk’ün açtığı yolu terk eden bir Türkiye ve hayatı boyunca Atatürk’ü örnek alan Merhum Elçibey’in kadrini ve kıymetini bilmeyen bir Azerbaycan bu gidişle, bu coğrafyada pek gün yüzü göremeyecektir diye düşünenlerdenim.
Bilmem katılır mısınız?