Dün alamadığımız ve artık alamayacağımız F35’in özelliklerini aktardım.

Ve ekledim; Biz bunların sadece müşterisi değildik, birlikte, dokuz ortağından biriydik.
3.400 adet üretilecekti, ilk etapta bunların 100 tanesini biz alacaktık.
Ama maalesef, saçmaladık, Rusya’dan S400 satın alarak, bir çuval inciri berbat ettik.
F35 ortaklığından ve müşterisi olma hakkından bile atıldık.
hakkımız da yandı, paramız da ki 1 milyar 400 milyon dolar ödemiştik.
Dahası ABD’nin F16’larımızın modernizasyonu için bize çıkardığı fatura yedi milyar dolar!
Yani, 1 milyar 400 milyon dolara F35’leri alamıyor, üstüne de 5 milyar 600 milyon dolar daha verip sözde modernize edilmiş F16’ları alıyoruz.

Ve buna da diplomatik zafer diyoruz.

Bu duruma nasıl düştüğümüzü, düşürüldüğümüzü hatırlatayım; Hatırlarsınız, bir Rus savaş uçağını, sınırlarımızı ihlal ettiği gerekçesiyle düşürdük.

Milletçe coştuk, sokaklara döküldük, havai fişekler fırlattık.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu bu büyük başarıyı(!) paylaşamadılar. Biri dedi emri ben verdim, öteki dedi hayır ben verdim diye hava attılar.

Şimdi de inkar ediyor, vallahi ‘fetöcüler’ yaptı diyorlar.

Bizimkiler bu olay üzerinden kahramanlık destanı yazarken Rusların gıkı bile çıkmadı.

Çıkmaz çünkü güçlü ve kendinden emin ülkeler amiyane tabirle ‘havlamazlar’, konuşmaz ama mutlaka gereğini yapar yani vakti saati geldiğinde direk ısırırlar.

Biz, işte o Ruslar gereğini daha fazla yapmasınlar diye önce özür yarışına girdik. Putin’in kapısında bekletildik. Akkuyu Atom santrali dahil onlarca taviz verdik. Yetmedi Rusların S400 kazığını yedik, kullanamayacağımızı bile bile…

Nitekim kullanamadık, kuramadık, hangara kaldırdık.

Bu sefer, bunun için de ABD’ye tavizler vermek zorunda kaldık.

Dün kendi kanalında Yılmaz Özdil’i izledim. Gördüm ki zararımız sadece yukarıda ve bir önceki yazıda aktardığım kadarla sınırlı değil.

Bağımsızlığımızdan verilen tavizlerle, verdiğimiz ekonomik imtiyazlarla da sınırlı değil…

Yılmaz Özdil’den aktarayım:

“F35’lerin ortağı olarak, F35’lere parça üretiyorduk.
Özel sektör, devletin talimatıyla bu işe girmişti, milyonlarca dolarlık yatırım yapmıştı, F35 için fabrikalar kurulmuştu. Hepsi çöp oldu.
Devletin talimatıyla bu işe girişen sanayicilerimiz, ortada kalakaldı.
Başka? F35’lerimiz Malatya Erhaç’ta konuşlanacaktı.
Tee 2017 yılında, 7’nci Ana Jet Üs Komutanlığı’nda özel tesisler inşa etmek üzere, Nurol İnşaat’la 430 milyon liralık anlaşma imzalanmıştı.
O günkü döviz kuruyla 125 milyon dolar ediyordu.
Bu para da haybeye harcanmış oldu mu, oldu.
Şimdi daha sıkı durun lütfen...
F35’in A versiyonu, karadaki pistlere inip kalkıyor.
F35’in B versiyonu ise, kısa mesafeli kalkış özelliğine sahip.
Yani? Landing Platform Dock tabir edilen “havuz platformlu çıkarma gemileri”ne iniş kalkış yapabiliyor.
Normalde sadece helikopter taşıyabilen bu tür havuzlu çıkarma gemileri, F35’ler sayesinde uçak gemisi haline geliyor.
Peki bundan bize ne derseniz?
Türkiye şu anda TCG Anadolu adıyla, tarihteki ilk havuzlu çıkarma gemisinin inşaatını sürdürüyor.
232 metre boyundaki geminin burnunda “ski jump” adı verilen 12 derece eğimli rampası var.
Türkiye ilk etapta 100 adet F-35A alacaktı. Hemen peşinden, 32 adet F-35B alacaktı.
Yani? TCG Anadolu, Türkiye’nin ilk uçak gemisi olacaktı.
Asrın liderimiz bu yüzden “yerli uçak gemisi yapıyoruz” demişti.
Bunu söylediğinde kimse anlam verememişti.
Aslında, uçak gemisi yapmıyorduk. Kastettiği TCG Anadolu’ydu.
Havuzlu çıkarma gemisini F35’ler sayesinde uçak gemisi olarak kullanacaktık.
Ancak... F35 projesinden atıldık.
TCG Anadolu ancak helikopter taşıyabilecek.
İspanya hava kuvvetlerinde F35 yok. Ama, Harrier uçakları var.
Harrier uçakları dikey iniş kalkış yapabiliyor. Bu yüzden, Juan Carlos gemisine Harrier uçaklarını yerleştirdiler, uçak gemisi olarak kullanıyorlar.)
(İtalya donanmasının Giuseppe Garibaldi adıyla uçak gemisi var.
Sadece 174 metre boyunda. Yani bizim TCG Anadolu’dan 58 metre daha küçük. Ama uçak gemisi.
Çünkü, İtalya hava kuvvetlerinde Harrier uçakları var.
Bu yüzden, İtalya da bizimkinden çok daha küçük gemiyi uçak gemisi olarak kullanabiliyor.)
Özetle... S400’leri satın alarak, sadece F35’leri kaybetmekle kalmadık. Uçak gemimizi de kaybettik.
Bütün bunlara hangarda çürüttüğümüz S400’leri de ekle.

Hayaldi gerçek oldu diyorlar.
Aslında... Gerçekti hayal oldu.”

İşte diplomatik zafer dedikleri, bu.