Sevgili okurlar,
Bu köşeden sürekli olarak,”birlik ve beraberlik” vurgusu yapan yazılarımı hatırlayınız.
Hatta daha da ileri giderek,” başka Türkiye yok,kavgayı bırakalım” dediğim de çoktur..
Türkiye üzerinden objektiflerimizi dünyaya çevirdiğimizde,”radikalizmin” ne kadar mesafe kat ettiğini ve canlara kaydığını, insanları ayrıştırdığını, ötekileştirdiğini görmemek için, gözlerimiz kör, kulaklarımızın sağır olması ve duygusuz olmamız gerekir!
Bu mübarek Cuma sabahı, Yeni Zelanda’dan gelen şok haber ile sarsılmadık mı?
Evet, ajanslara o acı haber düşmedi mi? “Yeni Zelanda’nın Christ Church ilçesindeki iki camiye silahlı saldırı düzenlendi. Saldırgan, acımasız saldırıyı sosyal medyada canlı yayınla paylaştı.
Cuma namazı sırasında düzenlenen saldırının ardından, bölgede okullar tatil edildi, halkın camilerden uzak durması istendi.
Saldırıya ilişkin üçü erkek, biri kadın, 4 kişi gözaltına alındı.” Kısacası,olayda şu ana kadar 49 kişinin hayatını kaybettiği ve iki Türk vatandaşının da saldırıda hafif bir şekilde yaralandığı duyuruldu..
Maalesef, saldırının arkasında olanların ellerindeki veriler, materyaller ve canlı yayın yapmaları, korku salmaları, Müslümanları ve camileri hedef almaları düşündürücüdür..
Dikkat ederseniz, bu işin altından da “İslamofobik” düşünceler ötesinde, “Türk düşmanlığı , Türklerin Anadolu’dan ve İstanbul’dan atılması, İstanbul’da camilerin yıkılması ve yerine kiliselerin yapılması..” gibi bilgiler de paylaşılmaktadır..
Son derece üzücü elbette!
Bu olayı tüm dünyada yükselen ve gittikçe barışı, sevgiyi, saygıyı, paylaşımı, birlikte yaşamı tehdit eden, ‘radikalizmin” ayak sesleri, bu sefer, taa Yeni Zelan’da dan geldi..
21.Yüzyılda, hala “din ve ırk” üzerinden orta çağ kafası ile sürdürülen bir mücadele ve mücadele ötesinde bir savaş ve bu savaşın, mücadelenin tarafları ve taraftarları var..
Bu taraflara,”menfaat’ konusunu da eklediğimizde dehşete kapılmamak elde değil..
Bu saldırı sıradan bir saldırı değildir?..
Dediğimiz gibi, bu saldırının arkasında da “uluslar arası çıkar” çeteleri ve ülkeleri vardır..
Hatırlayacağınız gibi Norveç’te de buna benzer bir cinayet gerçekleştirilmişti..
72 Kişinin hayatına kasteden cani ve sonrası süreci hep beraber izlemedik mi?
“Terörün Arka Bahçesi” adlı kitabımda yazdığım gibi,” Bu yüzyıl terör olaylarına gebe! Artık ülkeler, birbirleri ile doğrudan savaşmak yerine, küçük grupları, kümeleri kullanarak, bunlara,” savaşçı, gerilla, özgürlük savaşçısı, militan..”gibi sıfatlar vererek, belli ülke ve çıkar noktalarında eylemler gerçekleştirmelerine katkı sunuyor, masum insanların ölümüne neden olabiliyor” ifadelerine sıkça yer vermiştim..
Evet, Yeni Zelanda’daki bu olay masumane bir, iki, üç kişinin gerçekleştirdiği bir saldırı değildir..Bu işin arkasında da ülkeler, uluslar arası çıkarlar vardır..
Olayı iyi anlamak ve irdelemek için bölgeye, bölge çıkarlarına iyi bakmak ve anlamak gerekir..
Bu olayı sadece kin ve öfkeye, İslam karşıtlığına bağlamak bizleri yanıltır..
İşin altındaki gerçekleri bilmemiz, bu yönde kafa yormamız ve “aklımızı peynir ekmekle yememek” için ülke içindeki gelişmelere, atışmalara, söylemlere, sataşmalara da bakmalıyız..
Türkiye’nin yanı başındaki Irak, Suriye ve az ötede Afganistan, Kafkasya’daki gelişmeler bize acı gerçekleri göstermiyor mu?
Ama kaçımız, üzerimize doğru gelen ve adına “radikalizm” denen terörün farkındayız?
İşte İstanbul’da, kadınların “hak ve hukuk” arayışlarının üzerine denk gelen, getirilen “ezan” ve sonrasında koparılan kızılca kıyametin, ülkede yaşattığı travmayı anlamalıyız..
-Halkının yüzde 99’ü Müslüman olan bir ülkede, “ezan karşıtlığı” yaratmak, kime, kimlere, hangi siyasi cenaha fayda sağlar?
-İnsanlarımızı, kin ve öfke ötesinde dini söylemler ve eylemlere ayrıştırmak kime, kimlere yarar getirir?
Şurada Türkiye bir yerel seçim arifesinde, siyasilerin söylemleri, gelecek adına hepimizi korkutmuyor mu?
Nedir bu “İllet ve zillet” ayrıştırması?
Nedir bu “beka” söylemleri?
Nedir bu dini ayrıştırmalar?
Kim, kimden daha Müslüman?
Kim, kimden daha vatansever?
Bu değerleri kim, nasıl ölçebiliyor ki?
Böyle bir alet mi keşfedildi de, bizim haberimiz mi yok!
İnsanlık bu kavramlardan çok çekti!..
Çok acılar yaşandı!..
Milyonlarca insan öldü..
Geleceği, kin ve öfkenin, ayrıştırmanın üzerine bina etmek mümkün mü?
Başta siyasiler olmak üzere, bu kin ve öfke kusan, ayrıştıran siyasi kültürün yerine, daha sevecen, daha hoş görülü, daha kucaklayıcı bir dili tercih etseler kıyamet mi kopar!
Tüm bu oyanları daha önce görmedik mi, yaşamadık mı?
Yeni Zelanda’da hain saldırıyı gerçekleştiren zihniyetin yayınladığı video da, hainlerin bu iş için eğitildiği, eğitim aldığı açık ve net görülmüyor mu?
O nedenle, etki ajanlarına, bizi ayrıştıran dile, içimize kin ve öfke düşürenlere dikkat etmeliyiz..
Karanlık düşüncelere, karanlık ellere, bize kurulan tuzaklara, hainliklere dikkat edelim, bu tip olaylara pirim vermeyelim, oyuna gelmeyelim, uyanık olalım..
Hele de birbirimizi suçlayarak, düşman görmeyelim, başkaların çıkar savaşlarına ortak olmayalım..
Güya” ezanı savunarak”, yollara düşen provokatörlere dikkat edelim..
Dini korumak, ezanı savunmak, bu zavallı güruha kalmışsa vay halimize?
Bunu anlamak için, Allah herkese akıl ve fikir vermiş!
Lütfen,” sevelim, sevilelim, bu dünya kimseye kalmıyor” diyen sese kulak verelim!..
Hele de bizi taraf olmaya zorlayan söylemlere, baskıya, iradeye dikkat edelim..
Oyuna gelmeyelim!
Bu vahşeti şiddetle kınıyorum!