Bırakın siyaseti, şucu-bucu, sağcı-solcu kimliklerinizi atın bir tarafa da bir-kaç dakikalığına insan olun, insan gibi düşünün!

“Alo baba, Hatay’da deprem oldu baba! Apartman çöktü baba! Annem, kardeşim enkaz altındayız. Kurtar bizi baba!” diye yalvaran kızın babası yerine koyun kendinizi.

Eşiniz, evlatlarınız enkaz altında, siz uzakta ve ailenizi kurtarması beklenen devlet ortada yok.

Ne hissedersiniz?

Sanatçı Orhan Aydın mesela, onun yerine koyun kendinizi. Kızınızın yıkılan binanın tonlarca molozu altında olduğunu biliyor, enkazın başında çaresizce bekliyorsunuz.

Ne hissedersiniz?

Binlerce insan bu durumdaydı. Devlet 3 gün ortada yoktu.

Hatırlarsınız, deprem sonrası anında müdahale etmek için koşturup gelen yerli ve yabancı kurtarma ekipleri günlerce bekletildi, organize edilmedi.

Hatırlarsınız, bu konuda hazır kıta olarak bekleyen ve her türlü donanıma sahip Silahlı kuvvetler saçma sapan saiklerle bekletildi.

Düşünsenize yakınlarınız enkaz altında üstelik internet yoluyla haberleşiyor feryatlarını, yardım çığlıklarını duyuyor ama çaresizce bekliyorsunuz.

O ara internet kesiliyor, bant daraltılıyor, iletişiminiz bile isteye kesiliyor. Ne hissedersiniz?

Uzaklardasınız, haberi aldınız ama ne kara ne hava yoluyla bir türlü deprem bölgesine ulaşamıyorsunuz, ne hissedersiniz?

Ha, illaki siyaset mi yapacağız, hadi yapalım…

Ben ve benim gibiler yazdıkça ‘ya siyaseti bırakın, acının siyaseti olmaz’ dediniz. Ama asıl siyaseti yapan, depremin ilk anından itibaren siyasi gelecek kaygısına düşen, acıyı dindirmek yerine itiraz edenleri ve muhalefeti susturmanın derdine düşen kimdi?

O günlerde de yazdım; Biz bu ülkeyi yönetenlere ‘depremi neden engellemiyorsunuz’ demiyoruz. Depremin, ilahi bir programın gereği olduğunu biliyor ama sonuçlarının kulların çabalarına bağlı kılındığını hatırlatıyoruz.

Her türlü afet, bela ve musibet mutlaka ve amenna Yüce Mevla’nın takdiridir o başka ama doğal afetlerin, insanlara düşen tedbir ile ilgili kısımları da vardır.

Dolayısıyla ‘evet deprem İlahi ama sonuçları siyasidir’ derken bunu kast ettik.

Uyarılara rağmen gidip sel yatağına bina kondurursanız, uyarılara rağmen deprem fay hatları üzerine dev binaları dikerseniz, sonucunda kader diye ağlamak en başta Yüce Mevla’nın kanunlarına hakaret olur.

Japonya bir deprem bölgesi, en son 2011 depreminde yanlış hatırlamıyorsam 1550 kişi öldü. Ama ölenlerin çoğu deprem sonrası oluşan tsunami sebebiyle.

Ve o depremin büyüklüğü 9.1 idi.

Demek ki bazılarına göre imansız o Japonlar, bizim önce tedbir sonra tevekkül şiarımızı benimsemişler ama biz imanlılar bir türlü o tedbir kısmını kavrayamamışız.

Kaldı ki deprem bir felaket değildir yahu! Deprem bir nimettir. Deprem kaplıcadır, ılıcadır, doğalgazdır, petroldür. Deprem dengedir, düzendir...

Bunu bir felakete çeviren sizsiniz, oy verdikleriniz, sizi yönetenler yani yönetim şeklinizdir.

Dik başlı, uyarılara kapalı, dediğim dedik bir iktidarımız var.

Uyarılmadılar mı? Uyarıldılar…

Uyarıcılardan bir tanesiydi Prof. Dr. Naci Görür…

11 Nisan 2022’de Zonguldak’ın Ereğli ilçesi açıklarında 4,4 büyüklüğündeki depremin ardından Doğu Anadolu Fayı'na dikkat çekmişti.

Doğu Anadolu Fayının 20’nci yüzyılda hemen hemen hiç deprem üretmediğini belirterek “Doğu Anadolu Fayı üzerinde bundan sonraki depremleri Erkenek, Çelikhan, Kahramanmaraş Türkoğlu yörelerinde olacağını düşünüyorum” demişti.

Aklı başındaki yer bilimciler bu depremin göz göre göre geldiğini aylar, yıllar öncesinden söylediler.

Deprem evet Takdiri İlahi. Amenna! Ama depremin sonuçları takdiri siyasi derken kastımız buydu.

Bu uyarılara karşılık hükümet imar afları çıkardı. Ve deprem bölgesinde yıkılan evlerin büyük bir çoğunluğu o imar affından istifade eden binalar…

O günlerde danışmanlığını yaptığım DEVA Partisi de uyarmıştı mesela…

Ali Babacan, depremden 5-6 ay önce Kahramanmaraş il kongresinde; “Uzmanlar “Doğu Anadolu Fayı’nın Maraş bölümünde 500 yıldır birikmiş enerji var” diyorlar. Maraş’ın birçok ilçesi ve özellikle merkezinin güneyi alüvyonal zemine sahip. Burada ‘sıvılaşma ’denilen ciddi bir tehdit daha var. Bölgeyle ilgili bir “deprem acil eylem planı”nın derhal oluşturulması gerektiğini düşünüyoruz. Bu işin şakası yok. Bu işin “sonra bakarız”ı yok. Kahramanmaraş’ın kentsel dönüşüme acil ihtiyacı var. Hem konut sorununun çözülmesi için hem de afetlere karşı önlem alabilmek için kentsel dönüşüme ihtiyacı var” demişti.

Depremde o kongrenin yapıldığı bina yerle bir oldu.

Tekrar ediyorum; Deprem evet Takdiri İlahi. Amenna! Ama depremin sonuçları takdiri siyasi…

Ama o siyasiler sorumluluğu Allah’a atıp, sorumluluklarını gizlemenin telaşındalar.

Olup biten bu…