O bir yazar, o bir fenomen. Ama öyle sıradan değil, okuyucusu ve takipçisi olursanız inanıyorum ki yolunuza ışık olacak, güne iyi başlamanızı sağlayacak,  faydalı ve keyifli paylaşımlarından da haz duyacaksınız. Sosyal medya kullanılacaksa böyle kullanılsın, fenomen olursan böyle ol diyeceğiniz, yazılarında mutlaka size de dokunan cümleler bulacağınız bir kadın Nilgün Bodur. Çok güzel, çok yalın bir o kadar samimi bulduğum, noktasından virgülüne hem fikir olduğum, şu sıralar sosyal medya da çokça paylaşılan benimde sevdiğim güzel bir yazısını paylaşacağım sizlerle. O yazı ile farklı açılardan göreceksiniz biz kadınları.

Kadınsanız, güzel bir Pazar sabahında,  kadın oluşunuza farklı bir pencereden bakıp , en az bir cümlesinde kendinizi bulacaksınız. Erkekseniz eğer belki eşiniz ya da sevgiliniz, belki anneniz belki de sadece arkadaşınız olan kadın, bugün bir başka görünecek gözünüze...

YARANAMADIK MI  KİMSEYE…

‘’Sussa trip, konuşsa dırdır... Zeki olsa kaldırılmaz. Aptal olsa elinden tutup dosta akrabaya tanıştırılmaz. Eve kapansa adamın saygısı gitti, dışarda fink atsa namus elden gitti. Kariyer yapsa ne gereği var, yapmasa koca parası yemek nereye kadar? Bakımlı olsa boş vakti çok, bakımsız olsa bakanı yok. Sevgisini sunsa, kalbini açsa gurursuz, sunmasa soğuk nevale ve ruhsuz. Biraz sesli gülse yollu, suratını assa sorunlu... Kadın olmak kolay sanır erkekler. Para kazanmak, eline yüzüne bakılır olmak ve kadın tavlamak üçgenini tamamlamak yeter de artar onlar için. Biz kadınlar ise tavlanmayı bekleyerek ve el alem ne der diye delirerek kaybettik özgüvenimizi.(N.Bodur)

BİZ BİRBİRİMİZİ ANLAMAZSAK…

Ne zaman kendimize başkasının onaylaması olmadan değer vermeyi öğrenirsek durumu eşitleyeceğiz. Bu sebeple önce hemcinsimizi eleştirirken çok dikkat edeceğiz. Kadın kadını bu kadar acımasızca yargıladığı sürece, karşı cinsten saygı göremeyeceğiz. Her şey insanlar için. Hata yapan, farklı davranan, içine kapanan, ya da dışına taşan her kadını kabulleneceğiz. Biz asla böyle yapmayız demeyeceğiz. Büyük lokma yiyip, büyük laf etmeyeceğiz. Kadın kadının elinden tutmazsa, bozulur dünya. Kadın kadının halinden anlamazsa başlar kavga. Kadın kadının kuyusunu kazarsa çekilmez bu dünya. Kadın kadının düşmanı olursa valla erkeklere kalır yaşam denen bu rüya. Sonra ruhunuzu, bedeninizi, fikrinizi, kariyerinizi ve özgüveninizi takas edersiniz size alınan bir Gucci çantayla ya da bir çift louboutin ayakkabıyla. Yara almak için karşı cinsin kalleşliğini beklemeyin. Dünyanın tadı ne zaman kaçar biliyor musunuz? Kadın kadına çelme takarsa. Kadın  kadını yaralarsa.’’(N.Bodur)

 

Biz kadınlar ve hayatlarımız üzerine ne çok şey yazılır, ne çok şey söylenir. Ne çok yargılanırız nedensiz. Ne çok baskılanır, ne çok bastırılırız.. Önce ailenin kuralları ve istekleri, sonra eş ve çevre faktörü ve çocuklar gelir ardından. En çok yaptırımlar kadınlar üzerinde denenir ve uygulanır. İlişkiler nedense erkek kurallarıyla şekillenir. Çok az kişi bir kadının ne yaşadığı, o noktaya nasıl geldiği, nelerle sınandığı gibi ayrıntılarla ilgilenir mesela. Kadına bir bakılır, bir daha bakılır yine bakılır ama asıl görülmesi gerekenler hiç görünmez onda. Cuma gecesi, İstanbullu gelin adlı TV dizisini izlerken, düşündüğüm ama bir türlü cümlelerimi bir sıraya koyup da yazıya dökemediğim bir ince detaya ilişkin, diyalog izledim. Üşenmedim yazdım…Siz de üşenmeyin ve lütfen okuyun. Bir paragraf ne de çok şey anlatıyor aslında…

Şöyle diyordu arkadaşı Can,  İstanbullu gelin Süreyya’ya;

Erkekler için mekanizma biraz farklı çalışıyor. Yani bir kadını görüyorlar, etrafına ışıklar saçan bir kadın, herkesi kendine hayran bırakan bir kadın, adam ona hayran  oluyor. Tek düze hayatını renklendireceğini düşünüyor. Şansı varsa kadında ona aşık olur. Sonra düşünür, bu kadında benim gördüğümü herkes görüyor mu? Herkes etkileniyor mu acaba, ya benim hatunun aklıda kayarsa, diye diye kendini  bitirir. Sonra kadına arızalar çıkarmaya başlar. Ve kadın aşıktır ve kadın vericidir çoğu zaman. Sevgilisinin huzursuz olmasını da istemez ve toplumda ona şöyle der iyi ol edepli ol bu yüzden hep diken üstünde olur. Sonra ne olur biliyor musun? Kadın yavaş yavaş sevdiği şeylerden uzaklaşır, en yakın arkadaşlarından, en sevdiği aktivitelerden mesela. Sonra ne olur biliyor musun ?Ben olmadan biz olan ilişkilerde eriten de eriyenden vazgeçer….