BU toprakları özgür bir vatan yapmak için çok ağır bedeller ödendi. Malumunuzdur lakin, yine de anlatalım;

 Sadece Çanakkale’de 250 bin şehidimiz var… 13 farklı cephede savaşan Osmanlı İmparatorluğu, en az 1 milyon civarında kayıp verdi.

Sonrasında Osmanlı’nın küllerinden, genç bir Cumhuriyet doğdu…

Hepimiz bu ülkenin eşit statüde vatandaşlarıyız… Aradan hepi-topu bir asır geçti; fakat etrafımızda ve hakkımızda kötü senaryolar yazılmaya çizilmeye başlandı.

Oysa tam 100 yıl önce Atamız uyarmıştı bizleri… Fakat bu uyarıları dikkate alan kim!

Bu kadim ülkemiz nerede ise bir asırdır tam bir kuşatma altında!

Şimdi, ABD yeni başkanını seçti ya; ekrandaki tüm yorumcular yeni yeni senaryolarla bu tabloyu daha da karartıyor. Oysa ki, bu ülkenin vatandaşları o sınavı yıllar önce başarı ile verdi.

Yedi devlete karşı savaştı, can verdi lakin bir karış toprak vermedi; şimdi de vermeyecek…

GENÇLİĞE HİTABE, REHBERİMİZ OLSUN!

Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi adlı şaheseri birkaç satır nakledeyim;

“…Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fak-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”

Motivasyona bakar mısınız?

“Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!” diyor aziz Atamız. Bir millet için bundan daha büyük bir motivasyon daha ne olabilir?

BU DA BİLGE KAĞAN’DAN

Göktürk Anıtları’ndaki Bilge Kaan ve Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi hangi lider kendi milletine böylesine anlamlı ve kapsayıcı bir “öğüt” bırakmış?

Bilge Kaan’dan da bir alıntı yapalım;

“Önce kardeşlerim, çocuklarım! Sonra bütün soyum. Güneydeki Şatlar, Apalar kuzeydeki Tarkanlar buyruk beyleri Otuz Tatar,
Dokuz Oğuz Beyleri...
Milletim: Bu sözümü iyice işit... iyice dinle...
 Milletimin adı yok olmasın; Töre yok olmasın diye, gündüz oturmadım gece uyumadım. Gözden yaş gelse önleyerek, gönülden çığlık gelse geri çevirerek düşündüm. İyice düşündüm. Milletimi kalkındırayım, besleyeyim diye kuzeye, güneye ve doğuya on iki büyük sefer yaptım, savaştım.
Ondan sonra Tanrı bağışlasın; talihim ve kısmetim var olduğu için Ötüken'i il tuttum. Açları doyurdum, çıplakları giydirdim. Yoksul milleti zengin kıldım. Az milleti çoğalttım. Artık kötülük yok.
...Ve Türk Kağanı Mukaddes Ötüken Ormanında oturdukça ülkede sıkıntı olmayacak, töre yaşayacak…
Üstte Gök Basmasa Alta Yer Delinmese Senin ilini ve Töreni Kim Bozabilir?
EY TÜRK, TİTRE ve KENDİNE DÖN!”

MİLLET OLMA ŞUURU ÇOK ÖNEMLİ

Evet… Bölgemiz, yani içinde bulunduğumuz bu coğrafya tam anlamıyla bir ateş çemberi… Her ülkenin, kendi tarihi içerisinde bir hedefi ve misyonu var…

Başka ülkelerin, başka başka hedefleri…

Esasen, Kudüs’ü, zalim İsrail’in başkenti ilan eden Donalt Tramp’lı Amerika, tam anlamıyla emperyalizmin tetikçisi konumunda…

Düşünsenize, NATO’daki müttefikiniz ve savunma ortağınız, sizin topraklarınızda verdiğiniz üslerden, (PKK, PYD, YPG gibi) her türlü düşman istihbarat ve silah desteği veriyor.

PYD ve YPG’ye teslim ettiği ağır silahlar, bir orduyu donatacak nitelikte!

Zalim İsrail, -her halde uykuda kıçı açık kalmış- “Vadedilmiş Topraklar” rüyası ile Güneydoğu bölgemizdeki 11 şehri de içine alan bir imparatorluktan bahsediyor.

Ve belki de bunun için, 2000’li yılların başında Suriye ile aramızda bulunan 800 kilometrelik “mayınlı alanı” temizleyip, tarım alanı olarak kullanmaya talipti İsrail.

Belki de bu alanda gizliden yapılanıp, gelecekteki hedeflerine bir basamak olarak kullanacaktı 100 metre genişliğindeki toprakları…

Planlı olarak düşman bellediği insanlara telefon satan ve bunu istediği anda patlatıp binlercesini birden öldürmeyi planlayan İsrail’den her şey beklenir…

Çok şükür… Bu sinsi plan Millet Meclisi’nden geri dönmüştü o yıllarda.

HÂLÂ MI BİRBİRİNİZİ YİYECEKSİNİZ?

Durum bu kadar açık iken, tehlike -adeta- “Tedbirini almazsan, ben geliyorum!” derken, Türkiye’yi yönetenler, yönetmeye talip olanlar hala oyunda ve oynaşta!

Partilerimiz tam anlamıyla bir çamur atma, kabahati başkasına yükleme, birbirlerini kötü gösterme yarışında…

Bir anlamda, “Ben iktidara geleyim, ben iktidar olmanın nimetlerinden faydalanayım, kadrolaşayım ve tüm müesseseleri kuşatayım da, ne olursa olsun…” anlayışı…

Türkiye’yi yöneten beyler! Bu yol bizi, bu aziz ülkeyi aydınlığa çıkarmaz!

Bu yol bizi sonu gelmeyen karanlık tünellere sokabilir!

Bu yol, bizi geçmişte yaşadığımız, büyük sıkıntılara itebilir…

Bu yol, emperyalizmin uşaklarını cesaretlendirip, yine topraklarımıza karşı birlikte saldırı cesareti verebilir!

Merhum Akif, “Toplu vurdukça sineler, onu top sindiremez…” diyor lâkin, sineler toplu vurmuyor ki! Her kafada, her mahfilde, her ortamda farklı çatlak sesler ülke birliğine, dirliğine ve güvenli geleceğine derin yaralar açıyor…

Hâlâ farkında değil misiniz?

Türkiye’nin her alanda ve freni bozulmuş bir kamyon gibi uçuruma doğru ilerlediğini sağır sultan biliyor, görüyor; sizler hâlâ post kavgasındasınız…

Bilge Kağan’ın asırlar önceki sözü ile bitirelim;

Ey aziz milletim, size sesleniyorum!

“TİTRE VE KENDİNE DÖN!”

****************

ANLAMLI SÖZ

“Sahipsiz olan memleketin batması haktır.

Sen sahip çıkarsan, bu vatan batmayacaktır…”

MEHMET AKİF ERSOY

****************