ARADA bir, siyasetin eski versiyonlarından kısa videolar düşüyor önüme… Büyük bir özlemle izlemeye başlıyorum… Doğrusu pişman da olmuyorum; dakikaların nasıl geçtiğinin farkına bile varamıyorum…
Siyasi programları, yani eski liderleri buluşturan programları genellikle eskinin köklü gazetecileri, Uğur Dündar, Reha Muhtar, Mehmet Ali Birand, Ali Kırca ve Can Okaner gibi isimler yapıyor.
Programlar gayet heyecanlı, çekişmeli ve eğitici geçiyor… Hiçbir lider, bir başka lideri kırıcı, örseleyici, küçük düşürücü bir tavır sergilemiyor.
Dolayısıyla, böylesine programlar, moderatörleri pek zorlamıyor…
Zaten onlar da zamanı eşit kullandırmada, liderlere aynı mesafeden yaklaşmakta oldukça adaletli ve hakkaniyetli davranıyorlar…
KATILIMCILARA BAKAR MISINIZ?
En son izlediğim bir videoda, programı yöneten rahmetli Mehmet Ali Birand, konuşmacılar ise şimdi aramızda olmayan rahmetli Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Alpaslan Türkeş ve Necmettin Erbakan’dı…
Söz sırası Prof. Dr. Necmettin Erbakan’a gelmişti. Erbakan, yaklaşık 10 dakika süren konuşmasında mealen şöyle diyordu:
“Kıymetli Başbakan Sayın Süleyman Bey, kendi açısından, ülkenin ekonomik durumunu anlatıyor. Lakin biz Milli Selamet Partisi olarak, ekonominin bu şekilde rayına oturacağına ihtimal vermiyoruz.
Çünkü küresel güçler ve Siyonizm senin ilerlemeni, güçlenip toparlanmanı istemiyor. Bunun için, partimizin de programında olan “milli” politikalarla ekonomiyi, sanayi hamlelerimizi kendi imkanlarımızda ortaya koymalıyız. Bizim sorunumuz, kendi kaynaklarımızdan uzaklaşıp, egemen güçlerin istediği şekilde bir oluşumun içine girmek… Bunlar bizim için çözüm olsaydı, şimdiye kadar biz de bir Almanya gibi olurduk… Bütün katılımcıları saygı ve muhabbetle selamlıyorum…”
HER BİRİ DE NEZAKET ABİDESİ!
Sonra Bülent Ecevit konuşuyor… O da son derece düzeyli… Sonra Alparslan Türkeş konuşuyor, o da son derece dikkatli. Ve devrin Başbakanı Süleyman Demirel, tekrar söz istiyor;
“Ama sayın yönetici… Her birimize 10’ar dakika verdiniz. Ama ülkenin Başbakanı bendenizim. Dolayısıyla sayın konuşmacıların her biri eleştiri oklarını bana yöneltmiş oldular… Müsaade ediniz de bir 10 dakika daha konuşup, cevap vereyim…”
Mehmet Ali Birand, tebessüm ediyor; biraz da gülüyor ve son sözü Başbakan Demirel’e veriyor…
Rahmetli Başbakan da çıkıyor… Siyasette rakipleri olan parti liderlerinin söylemlerini gayet usturuplu ve nezaket içinde cevaplamaya çalışıyor…
Velhasıl, program böyle sonlanıyor…
BİR DE ZAMANIMIZA GELELİM!
Yine aynı eskide olduğu gibi herhangi bir kanalda bir siyasi program olsun… Ve bu programı -söz gelimi- İsmail Küçükkaya, ya da Fatih Portakal yönetsin…
Konuşmacılar ise AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Özgül Özel, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İYİ Parti Genel Başkanı Musavat Dervişoğlu ve DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatipoğulları olsa…
DEM Parti Eş Genel Başkanını aynı masaya getirmekten vazgeçtim!
Masada sadece Erdoğan, Özel, Bahçeli ve Dervişoğlu olsa…
Acaba eskiden olduğu gibi düzeyli, saygılı ve izleyenlerin ağzında lezzet bırakacak bir program olur muydu?
Hani hayal etsek…
Evimizde, ekranın karşısına geçsek ve şöyle çaylarımızı yudumlarken, bu dört lideri bir masanın etrafında tartışırken, -pardon- sohbet ederken bir görebilsek!
HAYALİ BİLE GÜZEL DEĞİL Mİ?
İçinizden, “Böyle bir şey mümkün olabilir mi?” diye düşünmektesiniz…
“Çok da güzel olur…” demektesiniz…
“Tüm Türkiye bu programa kilitlenir” diye düşünürsünüz…
İşte, geldiğimiz nokta budur…
Artık o hayal ettiğimiz şeyler çok gerilerde kaldı… Şimdilerde iki lider bir araya geldiğinde basın açıklaması bile yapılmıyor… Her biri kendi yönetimince olayı değerlendiriyor ve farklı demeçler veriyor…
Birkaç gün sonra yine “eski tas, eski hamam” misali karşılıklı yüklenmeler, salvolar, sert demeçler kaldığı yerden devam ediyor…
Yani bir anlamda şimdinin politikacıları şiddet dilini kullanıyor ve bundan medet umuyor… Oysa bilmiyorlar ki, artık hangi partiden olursa olsun, hiç kimse bu dilden hoşlanmıyor…
İnanın, televizyonlarda, bırakın politikayı, yüksek volümlü ve tartışmalı spor programları dahi görsem, hemen kanal değiştiriyorum…
Kavga, münakaşa ve karşılıklı hakaretler kimseyi ve hiçbir kurumu bir yerlere taşımaz… Aksine, toplumun güvenini yavaş yavaş kaybetmeye başlarsınız…
Bunu mu istiyorsunuz?
Biz eski programların benzerleri izlemekten, hayal etmekten bile vaz geçeriz; siz yeter ki kavga etmeyin…
:::::::::::::::::::::::::::
ANLAMLI SÖZ
“Hiçbir insan, hiçbir zaman tamamen adaletli olamaz… Ancak adalet arayışı ve çabası asla sona ermeyecek bir süreçtir…”
BÜLENT ECEVİT
::::::::::::::::::::::::::