Başlıktan da anlaşılacağı üzere konu seçim rüşvetleri…

E, konu buysa bunu en iyi ifade edecek olan da meşhur Temel fıkrasıdır.

Malumunuz Temel, son derece lüks aracıyla kırmızı ışıkta beklerken bir fahişe yanaşır, benimle hoş vakitler geçirmek ister misin yakışıklı, der. Temel, gel hele, önce biraz konuşalım, tanışalım, deyince hatun araca biner.

Bak, der Temel; İstediğin paranın iki katını veririm ama pis bir huyum var, fena döverim.

Bunu bir fantezi olarak algılayan hatun tamam, istediğin kadar dövebilirsin, sorun yok dese de, Temel ısrarla bak öyle böyle değil, fena döverim diye üsteler.

Eee tamam dedik ya, der fahişe, hem ne kadar döversin ki?

Paramı geri alıncaya kadar, der Temel…

İktidar kesenin ağzını açtı.

Öyle böyle değil, ancak muhalif partilerin bol keseden atabileceği ve hatta attığı vaatleri gerçekleştirmeye bile hazırlar.

Olay makarnadan, kömürden direk nakite döndüğüne göre, demek ki önümüzdeki seçim iktidar adına pek rahat geçmeyecek, öncekilere benzemeyecek ve demek ki artık şapka koysak kazanırız ihtimalleri kalmadı ki seçim rüşvetleri dağıtmak zorunda kaldılar.

Vatandaş da sevinçli tabi, oy veren de vermeyecek olan da aman yeter ki gelsin anlayışındalar.

Gelsin, gelsin de sonu Temel fıkrasında ki gibi olacak, verdikleri seçim rüşvetlerini döve döve geri alacaklar, pestilimizi çıkaracaklar desek de nafile, halk istiyor!

Mehmet Şimşek, pek öyle popülist politikacılardan değildir aslında. Ketumdur, mali disipline çok ama çok önem verir, doğrusu da budur.

Ama gel gör ki bir süresidir Reis’le de arasını açan uyarıları dikkate alınmadı, alınmayacak da…

Şimdi ben dalga geçme anlamında söylemiyorum ama vatandaş dalgasını geçmeye başladı.

Malumuz bu iktidarın en önemli özelliklerinden bir tanesi de amiyane tabirle tükürdüğünü yalaması, sürekli ani ve sert dönüşler yapması ve bütün bunları yaparken de alay konusu olmasıdır.

Nitekim bu emekliye ikramiye olayı da epey alay konusu yapıldı.

Halk olarak hafızamız zayıftır ama internet denen sanal zeka hiçbir şeyi unutmuyor, unutturmuyor ve pat diye karşınıza koyuyor işte.

CHP, emekliye yılda iki kere ikramiye olayını gündeme getirdiğinde bakın ne demiş Mehmet Şimşek;

“Nereden kısıntı yapacaklarını, bunları yapmayacaklarsa ‘kimden borç para alacaklarını’ cari açığı patlatmadan Türkiye’yi bir krize götürmeden ‘bu taahhütleri nasıl yerine getireceklerini’ açıklasınlar, Nobel ödülünü hak ederler…

Abartmıyorum, samimi olarak söylüyorum. Bütün bunları yapsınlar, kaynak göstersinler sadece şapka çıkartmam yani ben samimi olarak söylüyorum derim ki: Ben de CHP’ye oy vereceğim… 11 milyona yakın emeklimiz var. Çarpın bir bakayım… Yani bir kalemde bütçe açığını yüzde 70 arttıracak, gerçekçi değil. Biliyorsunuz toplumda bir söz var; Bekara karı boşamak kolay…”

Şimdi vatandaş soruyor haliyle;

Ey Mehmet Şimşek, hani bekâra karı boşamak kolaydı?

Ve haklı olarak talep ediyorlar, oyunu CHP’ye vereceksin, değil mi?

EKONOMİ NİYE BATSIN Kİ?

İlginç olan, bir ülke çalışanına ve emeklisine, en azından asgari yaşam düzeyinde bir maaş vermeye kalktığı zaman, aman ekonomi batar savunmaları ve kaynak nerede sorularının gündeme getirilmesidir.

Oysa bu ülkenin kaynak sorunu yoktur.

Bu ülkenin adil paylaşım sorunu vardır.

Hani derler ya, Dünyadaki açlık ve sefaletin nedeni yoksulları doyuramamak değil, zenginleri doyuramamaktır!

Bizimkisi de öyle. Zenginleri doyuramıyoruz, doymuyorlar.

Şairin “Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul, Kurt yapmaz bu taksimi kuzulara şah olsa!” dediği gibi, bu ülke milli gelirinin yüzde 60’ını, ülke nüfusunun yüzde 20’lik dilimi alıyor.

Hani derler ya; milli gelirimiz şu kadar arttı. Siz de kalkıp cebinize bakarsınız öyle bir şey yok, maaşınıza bakarsınız, artmamış…

İşte onun sebebi, yüzde 20’lik dilime girememiş olmanızdır.

Bu bozuk gelir dağılımının sebebi de rüşvet, eş-dost kayırmacılığı, yolsuzluk ve talan zihniyetine dayalı yönetim sistemidir.

Bunu en iyi siz hissedersiniz,

Kaldırın kafanızı, bakın çevrenize, etrafınızda yahu bu adam bu kadar parayı nereden buldu diye dedikodusunu yaptığınız bir sürü insan vardır.

Bütün bunların aynı partili olması da tesadüf olmasa gerek, değil mi?

Şimdi, yahu bu ülkenin bu kadar kaynağı satıldı, nereye gitti bunca para, benim milli gelirden almam gereken pay nerede diye de sormayın, nereye gittiğini siz de ben de çok iyi biliyoruz.

Dolayısıyla emekliye ikramiye vermekle bu ülke batmaz, yeter ki vatandaş payından değil, kendi paylarından versinler.

Yeter ki, biraz daha az yesinler, biraz daha az çalsınlar…