Söylemiştim; İktidar asgari ücret sürecini manipüle ediyor, hedefi saptırıyor, algı operasyonundan medet umuyor.
2018 yılı asgari ücret belirleme sürecinde sayın Erdoğan şöyle demişti;
"Dün açıklanan asgari ücreti beyefendiler beğenmiyor. 2002 yılında hükümete geldiğimizde asgari ücret neydi biliyor musunuz? 184 liraydı. Biz bunu geçen yıl 1.404'e çıkarmıştık, şimdi ise 14,3 artışla 1.603 TL'ye çıktı. Eline diline dursun, ya nereden nereye...”
Nereden nereye geldiğimizi net bir şekilde ortaya koymak için rakamların artıp eksilmesine değil, alım gücünün eksilip artmasına bakmamız lazım.
Bahsettikleri artış rakamlar üzerinden bakılınca elbette ki büyük artış değil mi? Hatta muhteşem…
Peki, bu 21 yılda en temel tüketim malları ne kadar artmış?
Haliyle paranın miktarı değil satın alma gücü önemlidir.
Asgari ücretin değeri ve ederi rakamlarda değil, 21 yıl önceki asgari ücret örneğin kaç ekmeğe denk geliyordu, bugün kaç ekmek ediyor sorusunun cevabında gizlidir.
Biz bugün bu hesabı gelin 200 lira üzerinden yapalım;
2009 yılında en büyük kupürlü paramız olan 200 liralar piyasaya sürüldü.
Hala bu 200 liraları kullanıyoruz, henüz daha büyük kupürlüsü basılmadı.
Bu paranın çıktığı 2009’da asgari ücret net 527 liraydı.
Bugün ise 11 bin 440 lira.
2009’da en büyük kupürlü para olan 200 lira ile 4.83 gram altın alabiliyorduk.
Bugün sadece 0.11 gram altın alınabiliyor.
200 lira 129 dolara karşı geliyordu, şimdi 6.8 Dolar alabiliyoruz.
500 ekmek alıyorduk 200 lira ile 2009’da, şimdi 20 ekmeğe düştük.
E daha ne olsun?
Ülkemizde hayat pahalılığına endeksli olarak geçim sıkıntısı gittikçe artıyor.
İktidar, merak etmeyin ücretliyi enflasyona ezdirmeyeceğiz diyor ama nasıl inanalım?
Belki önümüzdeki yerel seçimlerin hatırına bu kez iyi bir artış da yapabilirler ama MTV’yi ikinci kez alan bir iktidarın seçimlerin akabinde 3 ya da 4 kez almayacağı, yine vergi, harç ve zamlarla ekonomik enkazı ücretlinin sırtına vurmayacağı ne malum?
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ücret artışlarının hedeflenen enflasyona göre yapılacağını açıkladı. İyi de bu iktidar son yıllarda enflasyon hedefini hiç tutturamadı ki…
Üstelik gerçeğinin neredeyse yarısını gizleyen bir iktidarın, enflasyonu açıklarken bile ücretlinin ücretinin yarısından çalan bir iktidarın bu sözüne nasıl inanacağız.
Bakın, ENAG’a göre bugün yıllık enflasyon yüzde 121, TÜİK’e göre yüzde 63…
İktidar yüzde 63 zam yapsa bile alın terinizin karşılığının yarısı gitti demektir.
Şimdi yılda bir kez ama yeterli bir zam yapacağız diyorlar ki bu bile tek başına seçimlere endeksli bir artış yapıp, seçim sonrası bu oranı kat be kat eriteceklerinin göstergesi…
Haliyle bu tek sefer kısmına gerçek sendikalar tepkili…
Diyorlar ki; Asgari ücretin bu oynak ortamda üç ayda bir artırılması gerekir. Aksi halde asgari ücret sürekli açlık sınırının altında kalır ve hatta açlık ücretine dönüşür.
Çok haklılar. Her gün her şeye zam gelen pardon fiyat ayarlaması yapılan bir ülkede, asgari ücretin de yılda hiç değilse 4 kere düzenlenmesi gerekir.
Asgari ücretle ilgili söylenecek çok şey var.
TÜİK verilerine göre 2016’da işçiler milli gelirin yüzde 40’ını alırken bu oran 2020’de yüzde 38’e, 2022’de ise yüzde 25’e geriledi.
Şirketlerin aldığı pay ise aynı yıllarda sırasıyla yüzde 41, yüzde 42 ve yüzde 54 oldu.
TÜİK verilerine göre işçilerin milli gelirden aldığı pay her yıl düşerken ücretlere hedeflenen hayali enflasyon oranında ve yılda bir kez zam yapmak çalışanları ve ailelerini açlığa mahkum etmektir.
Türk-İş’in Kasım ayı verilerine göre yoksulluk sınırı 45 bin 686 TL. Kasım ayı esas alınsa bile sendikaların asgari ücret talebi 23 bin TL’yi buluyor.
Eurostat verilerine göre 1 Aralık 2023 tarihi itibarıyla 27 Avrupa ülkesi arasında Türkiye, Arnavutluk’un ardından en düşük asgari ücreti veren ikinci ülke oldu. Türkiye’de asgari ücret sekiz yıl önce Arnavutluk’un dört katıydı.
Türkiye’de çalışanların yüzde 60’na yakınının asgari ücret aldığı düşünülürse emek sömürüsünün boyutları daha iyi anlaşılır.
Aynı sorun emekliler için de geçerli.
En düşük emekli aylığı 7 bin 500 lira. Dul yetim aylığı 6 bin lira civarında.
Evi olmayan ve çalışmayan bir emeklinin bu parayla aybaşına ulaşması mümkün değil. Emekliler yaşları ve sağlıkları uygunsa çalışmak zorundalar. Uygun değilse ancak ailelerinin yardımıyla geçinebilirler.
Dolayısıyla asgari ücreti hafife almamak ve iktidarı bu konuda sıkıştırmak gerekiyor.