Emperyalist ülkeler stratejilerini ‘dostluk-düşmanlık üzerine inşa ederler.
Aslında emperyalist ülkelerin güdümündeki ülkeler de öyle…
Çoğunun idareci-yönetici-diktatörleri, hedef düşman üzerinden yürüttükleri hamaset stratejisi ile iktidarlarını sürdürürler ama çoğunluğu o düşmanın bizzat içerideki uzantısından ibarettir.
Bu durum politika biliminde “Yararlı düşman” kavramıyla izah ediliyor. Özellikle son 30 yıldır ABD’nin dünyada birçok bölgeye yaptığı askeri müdahalelerin perde arkasında bu kavram var.
Dolayısıyla “yararlı düşman” gerçeğini bilmeden, yaşanan siyasi olayları kavramak mümkün değildir. Yeniçağ’dan Arslan Bulut ağabeyimizin konuyla ilgili makalesinden yola çıkalım ki meramımız anlaşılsın;
Hüseyin Vodinalı, Veryansın TV’de yayınlanan “Savaşa giderken” başlıklı yazısında “El Kaide ve IŞİD ABD için nasıl yararlı bir düşman ise Hamas da İsrail için aynı rolü oynuyor.
Cehennemin kapıları Hamas saldırısıyla aralandı, devamında İsrail faşist devletinin soykırımıyla ardına kadar açıldı.” ifadesini kullandı.
“Taliban, El Kaide, IŞİD, bunlar hep ABD'nin organize ettiği örgütlerdir!
Taliban'ın 200 komutanını Pentagon'da eğittiler ve bunu saklamaya bile gerek görmediler.
Sonra da 20 yıl işgal altında tuttukları Afganistan'ı, Taliban'a teslim ettiler Ne de olsa kendi yetiştirmeleri...
El Kaide, Mahir Kaynak'a göre bir örgüt değildi; ABD, terör eylemlerini bu ‘patent’ altında yaptırıyor, sonra da dehşet veren olayları, Afganistan'da olduğu gibi müdahale gerekçesi sayıyordu.
Suriye'nin kuzeyini de önce, aynı mantıkla organize ettikleri IŞİD'e teslim ettiler.
Sonra da IŞİD'i temizleme bahanesiyle bu ülkeye girdiler. PYD'yi silahlandırıp eğiterek IŞİD'in yerine Türkiye sınırlarına yerleştirdiler!”
Türkiye’yi yöneten siyasi kadro, “yararlı düşman” senaryolarını çok iyi bildiği halde gerek Libya’da gerekse Suriye’de ABD politikalarının uygulayıcısı oldu.
Tayyip Erdoğan, Gazze için “ABD’nin ne işi var İsrail’de, Doğu Akdeniz’de” diyor ama “NATO’nun ne işi var Libya’da?” dedikten bir hafta sonra, “NATO, Libya’nın, Libyalılara ait olduğunu göstermek için Libya’ya gitmelidir”e gelmiş ve İzmir’in Libya’yı bombalayan NATO uçaklarının kumanda merkezi haline getirilmesine onay vermişti.
Suriye’ye dışarıdan gönderilen teröristler, Türkiye üzerinden geçiş yapmış ve iç savaşı başlatmıştı. AKP iktidarı, sözde özgürlük ve demokrasi için savaşan örgütlere her türlü yardımı yapmıştı.
Halen de durum değişmiş değildir!
“Yararlı düşman”ları, ABD’nin Büyük Orta Doğu Projesi’ni uyulama yolunda, ABD, İngiltere ve İsrail’e yarar sağlıyor.
Proje, Türkiye dahil 22 İslâm ülkesinin haritasını değiştirmeye dayalı... Bu durumda, siyasi iktidar kime ve neye hizmet etmiş oluyor?
Kısacası, iktidarın Gazze’deki katliam konusunda yapabileceği fazla bir şey yoktur! Laf üretiyorlar... Hakkını yemeyelim; Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, pul bastıracak...
Uraloğlu, “2013 yılında basılan ve üzerinde Mescid-İ Aksa ile Sultan Ahmet Cami’nin bulunduğu Türkiye-Filistin ortak pulu, halklarımız arasındaki kardeşliği adeta ölümsüzleştirmiş ve tarihe kayıt düşmüştür.
Ve şimdi El Ehli Baptist Hastanesinde yaşanan bu elim hadiseyi tarihe kayıt düşmek adına yeni bir pul daha tasarlıyoruz. İsrail’in bu insanlık dışı saldırısını unutturmayacağız” dedi.
Tabii bir de “Biz düşersek Gazze düşer” diyenler vardı.
Şanlıurfa'da Mehmet Emin Kutluay hoca, “Seçim zamanı 'Biz düşersek Gazze düşer, biz kaybedersek Filistin kaybeder' diyenler! Gazze düştü, İsrail, Filistin’i vuruyor, neredesiniz?
Halen Yahudi ve Hıristiyanları memnun etme peşindesiniz.
Bir mümin, Yahudi ve Hıristiyanları memnun etmeye çalışmaz.
Onları memnun için kilise açmaz havra açmaz, onları razı etmeye çalışmaz.
Halen onları razı etmeye çalışıyorsunuz.
Yahudi, Hıristiyan devletler aleni şekilde İsrail’e desteklerini bildirdiler.
Müslüman ülkelere bakıyorum, iki tarafı temkinli olmaya çağırıyor, bir tepki vermeye bile korkuyorsunuz." dedi.
Bu arada Doğu Türkistan’da Uygur Türklerine yönelik etnik temizlik faaliyeti konusunda sözde İslami çevrelerden çıt çıkmıyor!
ABD, Çin’i köşeye sıkıştırmak için uzun süre Uygur Türkleriyle ilgilenmişti de konu Türkiye’de ancak bu sayede siyasal İslamcıların gündemine girmişti...
Oysa milyonlarca Türk, halen toplama kamplarında tutuluyor!
İlgilenen bir siyasal İslamcı var mı?