Türkiye’nin içte ve dışta devasa problemleri var.
Sağlık, salgın, ekonomi, uluslararası ilişkiler sebebiyle oluşan yalnızlığımız, ABD’nin yeni yönetimiyle nasıl bir ilişki kuracağımız, AB ülkeleriyle kavgamız ve bunun doğuracağı sonuçlar gibi, onlarca…
Gündem yoğun mu yoğun…
Ama bütün bu sorunları çözmekle yükümlü iktidarın gündeminde tek bir sorun var; CHP ve muhalefet…
Tek başına bu bile gösteriyor ki iktidar sorun çözme noktasında çaresizleştikçe agresifleşiyor, agrasifleştikçe CHP ve muhalefete sarıyor.
Bunda bir amaç kendi açıklarını ve haliyle beceriksizliklerini örtbas etmekse diğeri de düşman üretme politikasıyla tabanını diri ve sağlarını sıkı tutmak…
Bunun için sürekli ama bazen çok komik bahaneler üreterek muhalefete saldırıyor.
Bunun için bir CHP milletvekilinin tank palet fabrikasının Katar’a satılmasını eleştirmek için söylediği sözlere sımsıkı sarılıyor ve anında bir linç kampanyası haline getiriyorlar.
O kadar çaresizler ki, vay efendim bir CHP üyesi bir kıza tacizde bulunmuş, tacizci bunlar. Al sana CHP zihniyeti gibi eleştiriler, kıyı kenar bir mahallenin kahvehanesinde vatandaşlarca yapılsa bir nebze anlarım da, konunun en üst düzeyde seslendirilmesi ne büyük utanç…
İşte çaresizlik böyle bir şey ki her şeyi fırsata çevirmek ve her fırsata mal bulmuş mağribi misali saldırmaktan medet umar hale geldiler.
Bu manada iktidarı anlarım, yancılarını da…
Bakanlarını, milletvekillerini, bürokratlarını anlarım…
Yandaş tetikçileri, besleme gazetecileri, paralı trolleri de anlarım.
Ama sözüm ona sivil toplum örgütü kılıflı -ki içlerinden bir tanesinde yöneticilik yapmış olmanın utancıyla yazıyorum- kuruluşlar, size ne oluyor?
TOBB, TESK, TİSK, Hak-İş, Türk-İş, Türkiye Kamu-Sen ve Memur-Sen… Hadi Memur-Sen’i anlıyorum da size ne oluyor?
Sizi de mi AKP kurdu?
Siz de mi AKP yancısısınız?
Sözde temsil ettiğiniz binlerce üyenin yüzlerce sorununu çözdünüz de sıra iktidara yanaşmaya mı geldi.
Diyeceksiniz ki ‘efendim Silahlı Kuvvetlerimize hakaret edildi’ falan.
Tamam, da ilk defa mı hakarete uğradı ve rencide edildi?
Ha, maksat hakaretin kimden geldiğine, kimi ilgilendirdiğine ve kime yaradığına göre tepki koymaksa, tamam, becerdiniz. Helal olsun!
Dolayısıyla birileri gibi daha önceleri neredeydiniz diye sormayacağım, çünkü sormanın anlamı bile yok ve değmez bence…
Ama ben tabanınıza, üyelerinize, omurganızı teşkil edenlere, sizi bu seviyeye getirenlere sormak istiyorum;
Bülent Arınç “Bu ordu ile iyi ki savaşmamışız” derken, Silahlı Kuvvetlere yapılan operasyonları “Bağırsakları temizliyoruz” şeklinde değerlendirirken, Türk Silahlı Kuvvetlerini “Camiyi bombalayacaklardı” diye itham ederken ve “Genelkurmay Başkanı, başbakanın paltosunu tutacak” özlemini dile getirirken bütün bunlar Askerimize, Mehmetçiğimize hakaret değil miydi? Eğer hakaretse bu sizin başkanlar, o zaman nerelerdeydi?
Türk Ordusu’nun şerefli subayları, sabahın karanlığında yaka paça evinden alınıp, bugün çoğu kaçak veya hapiste olan sözde savcılar tarafından en aşağılayıcı bir şekilde sorgulanırken, bu sizin başkanlar nerelerdeydi?
Bütün bunlar yaşanırken “Türk Ordusu’nun onuru ayaklar altına alınıyor. Bir tane ordumuz var, bu ordunun şerefini korumak zorundayız” demek hiç mi akıllarına gelmedi?
Aslında çoğunun, üzülmek şöyle dursun “Helal olsun, çok gözü kara bir iktidarımız var, Genelkurmay Başkanını bile içeri atıyor” diye sevindikleri de sır değil…
Bu sizin başkanlara bir sorun bakalım; Yakın zamanda, “FETÖ ile bir olduk Türk Ordusuna kumpas kurduk” diyen AKP Milletvekili Abdurrahman Kurt ile ilgili en küçük bir tepki göstermişler mi?
Demem o ki, ben bugün bunlardan birinin faal üye veya yöneticisi olsaydım, istifamı basar, çeker giderdim.
Sizlerden ricam, sorgulayın, eleştirin, yönlendirin sendikalarınızı ve sair kuruluşlarınızı, emeğinizi, aidatınızı, itibarınızı yedirtmeyin!
Son sözü, sözün özü babından Rıfat Serdaroğlu’na bırakalım da, bize bugün tepki koyanların mazisini bir hatırlatsın:
“Bir Milletvekili, Türk Ordusuna ait Tank-Palet Fabrikasının satıldığını ifade etti! Vay, sen misin bunu söyleyen? Lafı evirdiler-çevirdiler “TSK Satıldı” diye saldırdılar.
-AKP-FETÖ-CIA işbirliği ile Türk Ordusuna kumpas kurup dönemin Genelkurmay Başkanını “Terör Örgütü” kurmak suçlamasıyla zindana atan dönemin Başbakanı “Ordu Satılamaz” dedi!
-Yaverleri tarafından yerlerde sürüklenen, boğazına basılan çakma paşalar da “Ordu Satılamaz” dediler!
-Kendilerine emanet edilen Türk Milletinin evlatlarının, köprüde boğazlarının kesilmesini seyredenler de “Ordu Satılamaz” dediler!
-Türk Ordusunun Fabrikalarını- arazilerini satanlar da, “Ordu Satılamaz” dediler!
-Askeri Okulların-Askeri Hastanelerin kapatılmasını seyredenler de “Ordu Satılamaz” dediler!
-Asker-Polis katillerini, seyyar tuvalet benzeri seyyar mahkemelerde beraat ettirenler de “Ordu Satılamaz” dediler!
-Türk Ordusunu-cihatçı kafa kesicilerle birlikte savaştıranlar da “Ordu Satılamaz” dediler!
-Türk Ordusunu, Katar Emirinin özel koruması yapanlar da “Ordu Satılamaz” dediler!
-Laik Cumhuriyetin her gün darbe almasını, ülkenin soyulmasını bir türlü göremeyen Yargımız, bu tartışma üzerine anında soruşturma açtı!”