Hani, iş için başvuranlara mülakatta 2+2 kaç eder diye sorulmuş da ‘siz kaç çıkmasını isterseniz o eder efendim’ diyeni işe almışlar ya, bizim ülkemizde de ‘siz kaç çıkmasını istersiniz efendim’ diyeni TUİK Başkanı, Merkez Bankası Başkanı, Maliye Bakanı yapıyorlar.

İşte o ‘siz kaç çıkmasını istersiniz efendim’ konumundaki TÜİK önceki gün enflasyon oranını açıkladı.

TÜFE yani bizi ilgilendiren tüketici fiyat endeksi yani tüketim malların mallarında oluşan enflasyon oranını yüzde 0,04. Yani neredeyse sıfır.

Mümkün mü?

Hele ki seçim ortamında, Hükümet popülizminin tavan yaptığı şu süreçte ve seçim ekonomisinin uygulandığı Mayıs enflasyonunun sıfır olması mümkün değil.

Nisan ayında ortalama dolar/TL kuru 19,3479 iken Haziran ayında bugün 21,51’e dayanmış, aradaki dolar kuru farkı bile yüzde 10’u bulmuş ama enflasyon sıfır, mümkün mü? oldu.

Tamam, üretici baskılandı, seçim üstü zam yapanın tepesine çökerim denildi, nitekim marketler seçim akşamına kadar sabredip o gece zamları yapıştırdı ama yine de enflasyonun sıfır çıkması mümkün değil.

Ama işin başında ‘siz kaç çıkmasını isterseniz efendim’ anlayışıyla hesap yapan TÜİK olunca mümkün olabiliyor.

Neden böyle yapıyorlar?

Birincisi algı, enflasyon yükselse bile yükseldi dedirtmemek için…

İkincisi önümüzdeki ay enflasyona göre maaş artışı yapılması gereken kamu çalışanlarının ücret artışını düşük tutabilmek için…

İşte bu ülkede bu nedenle yoksulluk oranı artıyor, bu sebeple ücretler açlık sınırının bile altında kalıyor. Nitekim bu ülkede, artık temel işçi ücreti haline gelen asgari ücret, açlık sınırının 2 bin lira altındadır.

Hadi bu milletin yüzde 52’si halinden değilse de iktidardan memnun ve Allah bu iktidara zeval vermesin anlayışı ile davranıp sesini çıkarmıyor ama yerli ve yabancı sermaye olaya duygusal bakmaz.

Haliyle yerli sermaye bu güvensizlik ortamında sermayesini üretime değil yatırım araçlarına yönlendirirken, yabancı sermaye de güven oluşturmayan bir ülkeden pılını pırtını toplar kaçar.

Nitekim bu ülkede güven sorunu var ve kimse yeni yatırım yapmıyor.

Kapı kapı dolaşıp para dilenen, bulduğunu da en yüksek faizle alabilen bir ülke durumundayız.

Yeni Maliye Bakanı da bu özelliğinden dolayı tercih edildi.

O da ilginç bir durum.

Bakın, ekonomiyi allak bullak eden bir siyasi partiyi, ekonomiyi düzeltsin diye yeniden seçiyoruz.

Yetmiyor, yıllarca dünyanın kabul etmediği bir ekonomi politikası nedeniyle parası pul olan, yabancı sermayenin çekip gittiği, enflasyonun patladığı bir ülkede yine aynı siyasi partinin yıllar önce gönderdiği ve arkasından onca şey söylediği ismi yeniden bakan olarak getirip onu umut olarak görüyoruz.

Nitekim, Nebati’nin “Sen kimsin ya beni İngiliz Maliyeci ile karşılaştıracaksın” dile tanımladığı, Erdoğan’ın yolsuzlukla suçladığı ama bugün muhtaç kaldıkları İngiltere vatandaşı Mehmet Şimşek Hazine ve Maliye Bakanı olunca bir umut doğdu ki son 3 gündür borsa yükseliyor.

Ama bu enkazı kaldırmak pek mümkün görünmüyor.

Hele hele, 885 milyonluk ülkenin ekonomik kaderi bir tek kişiye mi kaldıysa vay halimize!

Kurtarabilecek mi? Pek umudum yok.

Umutsuzum çünkü birincisi bu ülkenin mali politikasının saraydan ari olacağını sanmıyorum.

İkincisi de hadi mali politikamız saraydan bağımsız hale geldi diyelim peki Mehmet Şimşek'te sihirli bir formül mü var ve neyi değiştirecek?

Yeniçağ’dan Remzi Özdemir’in sorduğu gibi;

Merkez Bankası'nın eksi 70 milyar dolarda olan rezervini nasıl dolduracak?

Şimşek geldi diye, son 5 yıldır Türkiye'yi terk eden yabancı yatırımcı geri mi dönecek?

Dahası Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha seçimden 2 gün önce yabancı bir yayın kuruluşuna söylediği, "politikalar aynen devam edecek, faiz düşüreceğiz" sözlerini geri mi alacak?

22 Haziran'daki Para Kurulu Toplantısı'nda Merkez Bankası faiz mi yükseltecek?

İyi de madem yükseltecektik neden düşürdük, neden 2 yıl ısrarla sürdürdüğünüz Yeni Ekonomi Politikasını çöpe attınız demeyecek miyiz?

Biz bu sıkıntıyı neden yaşadık?

Hani faizleri yükselten Amerika'da, bankalar batmıştı ya biz düşürdüğümüz için bizim bankalar sağlam ayakta durmuştu?

O zaman olası faiz artışında bizim bankalara zorla aldırdığınız yüzde 8.5 ile 10 arası faizli devlet tahvilleri ne olacak? Bankalar zarar etmeyecek mi?

Ya Dolar ne olacak?

Cuma günü doların Mehmet Şimşek'e rağmen borsa ile aynı görüşte olmadığını gördük. 21 lira sınırına dayandı.

Mehmet Şimşek doları düşürecek mi?

Yarın ekrana çıkıp, yeni bir ekonomi programını açıklayıp Türkiye'ye 50-70 milyar dolarlık yatırım veya direkt fon girişi olacağını söylerse, evet düşer.

Bunu yapması mümkün mü?

Elbette hayır!

Elin yabancısı akılcı düşünür ve icraata bakar.

Bunun için de en az 3 ile 6 ay arasında gözlemler ilk sonucu görmek ister.

Şimşek tek başına yeterli değil. Türkiye'nin en önemlisi her alanda yapısal reform yapması lazım. Başta hukuk reformu olmak üzere her alanda büyük değişiklik. Yani Türkiye fabrika ayarlarına geri gelmeli.

İşte o zaman dolar düşer.

Ya o zaman sormayacak mıyız?

Biz tüm bunları neden yaptık diye?

Elbette hayır sormayacağız...