Aklı başında Müslümanlar istisna bu siyasal İslamcıların alayı yalancı.

Yıllardır yalan üzerine inşa ettikleri ideolojilerini din ile soslayarak yutturmaya çalışıyorlar.

Oysa, yalan ile iman bir arada durmaz diyor sevgili Peygamberimiz.

Yani yalanın olduğu bünyede iman, halis imanlı bir bünyede yalan durmaz.

Müslüman yalan söylemez, söyleyemez. Müslüman iftira atmaz, atamaz. Hele ki birini kafirlikle suçlamak o kadar büyük bir vebal ki ‘biriniz, birinizi kafirlikle suçluyorsa, içlerinden birisi gerçekten kafirdir. Ya itham edilen kafirdir ya da o ithamda bulunan o an dinden çıkar’ buyuruyor yüce Peygamber…

Bu kadar açık ve net…

Böylesine ağır bir sınavdan geçerken, açlık ve toklukla, yokluk ve varlıkla, nefsimize hoş gelen ama yasak olan onca melanetle boğuşurken, bir de imanınızı diliniz ve düşünceniz ile sakatlamak zorunda mısınız be kardeşim.

Tutun o dilinizi biraz, bilip bilmeden konuşmayın, itham ve zanda bulunmayın, dedikodu etmeyin, bu kadar zor mu?

Bugün konumuz siyasal İslamcıların Lozan yalanları…

Malumunuz 2023 yaklaştıkça bu kesimin çarpıtmaları da arşı alaya çıktı.

Mesela siyasal İslamcıların muhterem yazarlarından hazreti Emine Şenlikoğlu…

Bugüne kadar çok yalanlarını dinledik malumunuz. Lozan hezimetmiş! Lozan’da gizli maddeler varmış (her nasıl oluyorsa sadece siyasal İslamcılara görünen maddeler), Lozan yüzünden madenlerimizi çıkaramıyormuşuz, 2023 yılında bu eziyet bitecekmiş, falan.

Siz hiç siyasal İslamcıların Sevr’i eleştirdiklerini duydunuz mu? Duyamazsınız zira onlar Sevr’i yırtıp atanı sevmedikleri için, hatta Yunan’ı denize dökene lanet ettikleri için, Sevr adını hiç anmazlar.

Varsa yoksa Lozan…

O kadar alimler ki(!) Osmanlı döneminde, yine Lozan yakınlarında yapılan bir anlaşmayla Ege Adaları’nın İnönü başkanlığındaki bir heyetle katıldığımız Lozan Anlaşması ile İtalyanlara bırakıldığını bilecek kadar yani.

Ulan dönem Osmanlı dönemi, tamam yer Lozan ama İnönü ile ne alakası var?

Ama sen yine de yalanını uydur, “Adaları İsmet İnönü Lozan’da verdi” de, nasılsa inanan çıkar!

Elbette ki İmparatorluğun düştüğü aciz durum ama biraz da gafleti nedeniyle, İmparatorluğun en çok toprak kaybeden padişahını “Büyük Sultan” ilan et, İmparatorluğun 250 bin kilometrekareye düşmüş toprağını 780 bin kilometrekareye çıkarıp, yeni bir Türk Devleti kuranları bir büyük İmparatorluğu yıkmakla suçla mesela, nasılsa inanan çıkar.

Türkiye’nin büyük bir petrol varlığına sahip olduğunu ama Lozan Anlaşması’ndaki gizli maddeler yüzünden bu zenginliği çıkaramadığını iddia et, nasılsa taraftarı oldukları iktidar doğalgaz bulduğunu iddia edince yahu hani Lozan diyecek bir akıllı çıkmaz aralarından…

Yalan, hayatımızın kaçınılmaz bir olgusu ama İslam kelimesi ve Müslüman kisvesi söz konusu olunca daha büyük bir vebal haline geliyor. Yani bir yalan var bir de siyasal İslamcı yalancılığı…

Olmayan bir şeyi uydur ya da bir gerçeği çarpıt, bu palavrayı veya çarpıtılmış gerçeği çok kez tekrarla, sonra uydurduğunu unut ve bu palavraya kendin de inan, sonra o yalan üzerine bir siyaset bina et ve gerçeği söyleyene, kendi yalanını kanıt olarak göster ve gerçeği söyleyene ajan, hain yaftası yapıştır.

Bizde bunun örnekleri çok. Son örnek İslamcıların bayan şıh versiyonu Şenlikoğlu…

Bu manada hazreti Şenlikoğlu yeni bir fitne yumurtladı ki ilk kez duyuyorum. Buyurdu ki; “Atatürk ve İnönü’nün milli eğitimimizi ABD’ye teslim ettiği anlaşma 2023’te doluyor.”

Yalanın bu kadarına pes demek bile yetmez…

Ama nasıl olsa inanan bir kitle var ki ne kitlersen kitle misali sallamış.

Türk Milli Eğitimini İngilizlere ve Amerikalı misyonerlere emanet eden Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü değil, tam aksine Osmanlı Devleti’dir.

Abdülaziz döneminde kurulan Mektebi Sultani ve birkaç modern eğitim kurumu dışında, İmparatorluğun son 50 yılında özellikle de Anadolu’da 400’den fazla Avrupa ve ABD kökenli misyoner okulu açılmıştı.

Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Güney Anadolu’da açılan bu okullar neredeyse Sevr’in öncüsü gibi hareket etmiş, etnik farklılıkların öne çıktığı bölgelerde pıtrak gibi çoğalmıştı.

Emine Şenlikoğlu’nun yalan iddialarının aksine Cumhuriyet döneminde, yani Atatürk ve İnönü dönemlerinde eğitim Türkleştirilmişti.

Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte bu okulların bazıları kendi kendine kapanırken, Lozan’ın ardından 170 misyoner okulu bizzat Atatürk’ün emri ile kapatılmıştı.

Öyle ki, bu okulların kapatılması büyük rahatsızlık yaratmış, Lozan’a ABD adına gözlemci olarak da katılmış olan Joseph C. Grew, 1927 yılında ABD Büyükelçisi olarak atandığı İstanbul’da ilk icraat olarak bu okulların yeniden açılması için talepte bulundu ve kendinden önceki Amerikan Büyükelçisinin 1925’te bu okulların açılması için yaptığı başvuruya cevap verilmemesini eleştiren bir de nota verdi.

Tabii kendisinin bu talebini pek takan da olmadı.

Ortada belgeli, bilgili böyle bir tarihi gerçek dururken, kendini İslamcı mütefekkir olarak tanımlayan bir kadın, hiçbir utanma belirtisi göstermeden böyle bir yalanı alenen söylüyor.

Ama maalesef ki inananı çok!