Nazileri iktidara getiren ve propaganda yöntemleriyle Hitler'i dünyaya musallat eden yalan ustasıydı: Joseph Goebbels…
Hitler sadece Almanya değil, belki de tüm dünyayı sarsacak korkunç uygulamalarını ortaya koyarken yaşanan felaketin perde arkasında o vardı.
1933’te Hitler, başbakan olduktan sonra Propaganda Bakanı olarak görev aldı.
İktidar hırsı arttıkça propagandalarda yalanlar artıyor, insanları teşvik edebilmek için yaşanmamış olaylar piyasaya sürülüyordu.
Kültürlü bir yönetici olarak halkın cahil kalması için elinden gelen her şeyi yapıyordu ve bunu itiraf da ediyordu!
“Yeterince büyük bir yalan söyler ve onu tekrar etmeye devam ederseniz, insanlar sonunda ona inanmaya başlayacaklardır. Yalan, ancak Devletin halkı yalanın siyasi, ekonomik ve / veya askeri sonuçlarından koruyabileceği süre boyunca sürdürülebilir. Dolayısıyla, Devletin muhalefeti bastırmak için tüm yetkilerini kullanması hayati önem taşır, çünkü gerçek, yalanın ölümcül düşmanıdır ve dolayısıyla gerçek, Devletin en büyük düşmanıdır.”
Evet, gerçek nasıl ki bu iki ayaklı yalan makinasına göre devletin düşmanıysa, günümüzde de bazı iktidarların düşmanıdır.
Ve o iktidarlar sözde düşmanlarını bertaraf etmek ve iktidarlarını sürdürmek için gerçekleri yalanlarıyla örtmek için ne mümkünse yaparlar.
Şimdi tarih dersi verecek değilim amacım tarihin tekerrür kısmını hatırlatmak…
Görüyor ve yaşıyoruz, gazeteler, radyolar, TV kanalları, haber ajansları ve trollerden oluşan devasa bir yalan makinesi icat ettiler...
Tek merkezden kontrol edilen bir algı canavarı yarattılar, itibar suikastı, yalan ve iftiralar havada uçuşuyor.
AKP’nin İzmir mitingi mesela…
O mitingi olduğundan kalabalık göstermek için neler yapıldığını, profesyonel iletişim ve kampanya uzmanları ile az çok bu konuyla ilgilenen herkes bilir.
Meydanın üst kısmını örümcek ağı gibi iplerle örüp bu iplere bayraklar asmak işin cinliğidir mesela…
Böylece üst açıdan yapılan çekimde bayraklar alanı dolu gösterir, alttaki boşluğu perdeler.
Baktılar ki civar illerden çok sayıda otobüs ile kente gelenler de yeterli olmadı önce miting saatini sarkıttılar. İstenen kalabalık bir türlü toplanamayınca da görüntülerde çekim açıları ve montaj yoluna gittiler.
Bu sayede Gündoğdu Meydanı’ndan Cumhuriyet Meydanı’na kadar olan Kordon’da hıncahınç dolu gösterdiler.
Ama işin aslı öyle değildi. Nitekim miting alanı civarında oturan yurttaşların, balkonlardan, teraslardan çektiği video ve fotoğraflar gerçeği ve yapılan manipülasyonu gözler önüne seriyordu.
İşin aslı, meydan arasındaki kordonun yarısı bile dolmamıştı.
Yani, yalandan kalabalık, AKP medyasını izleyenler için gerçekti!
Miyase İlknur da benim gibi düşünüyor;
Medya postundaki yalan makinesinin çarklarını siyasiler yağlıyor...
En son İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun skandal konuşması troller ve yandaş medya için talimattı.
Soylu, “14 Mayıs 2023, Batı’nın siyasi darbe girişimidir” dedi...
Soylu’nun açıklaması son yılların en önemli açıklamasıdır...
Cumhur İttifakı kazanırsa “Demokrasi kazandı”, Millet İttifakı kazanırsa “Darbe oldu” diyecekler...
Ekrem İmamoğlu’nun elinden çalınan İstanbul seçimi gibi bu seçimde de her türlü numarayı, algıyı, operasyonu yapmaya hazırlanıyorlar. Soylu’nun sözleri, siyasi tarihe geçecek bir zihniyetin itirafıdır...
Demokrasiyi araç olarak görmenin yansımasıdır.
AKP’nin yönetim kadrosu, kendilerini seçilmiş sıradan siyasetçiler gibi değil devlet olarak görmenin, devletin yerine koymanın sarhoşluğu ve yanılgısı içindeler...
İYİ Parti lideri Meral Akşener, “Artık bunlar kafayı yedi!” diyerek hem şaşkınlığını hem de tepkisini gösterdi.
Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu ise “Son 10 günde girişilecek en pis işleri biliyorum” diyerek sağduyu çağrısı yaptı.
“En çirkin yalan çocuğa ve halka söylenen yalandır. Çünkü her ikisi de kolay kanar.”
Yalan ve iftira fırtınasında bir seçime gidiyor Türkiye. Sağduyuya, devlet adamlarının ve kurumlarının varlığına, hukuka, özgür basına ve demokrasiye inanan insanların direncine en çok ihtiyaç duyduğumuz dönemdeyiz…
* * * *
Erdoğan’ın “Onlar talimatı Kandil’den alıyor biz Allah’tan” sözleri, söyleyene de bunu alkışlayanlara da hiç yakışmadı.
Ve bu aynı zamanda, Müslümanlıktan nasiplerini almadıkları gibi devlet adamlığından da zerre nasip alamadıklarının göstergesi olarak hafızalara kazınacak.
Tarih, sadece inananların değil inanmayanların da hakkını hukukunu korumakla yükümlü olanların, üç oy uğruna kendilerini ne hale düşürebildiklerini kaydedecek ki geleceğe ibret olsun…
Bir uyarı da sözde Adalet Bakanı Bekir efendiye;
Sen, kamu malının talan edilmesinin önünü aç, sebepsiz zenginleşen çevrene gözünü kapa, tarikat yurtlarında çocuklara musallat olan tacizcileri koru, taciz, tecavüz olaylarının üstünü kapa, hakkı olana değil yandaşına makamları, çifte maaşları dağıt, soyguncular, tefeciler ve eroin kaçakçıları ile al takke ver külah ilişkiye gir, resimler çektir; sonra muhalefete oy verenleri dinden çıkmakla itham et ve “Bu seçimi ya şampanya patlatıp bunu sabaha kadar kutlayanlar olacak ya da temiz alnını şükür için secdeye koyup Rabbine hamdedenler alacak’ de…
Bekir efendi çok yakından biliyorum ki asıl şampanyalar sen kazanırsan patlayacak ve yandaşların yanı sıra pudra şekeri çekerek zaferlerini kutlayacaklar.