Öncelikli görevimiz ihbar etmek…

Maalesef ülkemizde ‘ihbar’ büyük bir ayıp, kalleşlik vesaire olarak algılanıyor.

Oysa hiç de öyle değil…

Bunun utanması arlanması yok. Her türlü şüphede ihbar mekanizmasını çalıştırmalıyız ki hem kullanımını hem de yayılımını engelleyelim.

Bu bir vatandaşlık ve insanlık görevidir.

İhbar konusunda ebeveynlerin de çekinceleri oluyor. ‘Aman duyulmasın, konu komşuya rezil oluruz’ düşüncesi hakim…

Ve bir de korku var elbette, çocuğum, eşim beni öldürür korkusu…

Ama şurası da muhakkak ki korkunun ecele faydası yok.

Kokarak, çekinerek kullanıcı yakınınızın ölümünü seyrettiğinizin farkında olmalısınız.

Çünkü bu meret öldürüyor. Bu sebeple kullanım süresi en çok 4-5 yıl diyorlar. Yani bir süre sonra siz onu bırakmazsanız, o sizi zaten bırakıyor.

Sevgili ebeveynler, çocuğunuzu takip etmeniz, gerekirse çaktırmadan üzerini aramanız ‘ayıp’ değil, bir insanlık görevidir.

Bunu sık sık yapınız, takipte olunuz. Çünkü dışarısı çocuklarınız için korkunç tuzaklarla dolu…

Çocuğunuzun hal ve hareketlerini takip edin.

Bilinçli bir anne/baba çocuğundaki değişiklikleri rahatlıkla tespit edebilir.

Bir kişinin uyuşturucuya meylettiğinin göstergeleri barizdir.

Uzmanlara göre, madde kullanan bir genci tanımak için dikkat edilmesi gereken noktalar şunlardır:

Geceleri çok sık dışarı çıkması ve bar disko gibi eğlence yerlerine çok sık gitmeye başlaması.

Eski arkadaşlarını bir bir ve kısa sürede terk edip yeni ve çok sık beraber olduğu yeni arkadaşlıklar kurması ve kim olduklarından ailesine bahsetmemesi,

Gece saatleri bile olsa gelen bir telefonla apar topar dışarı çıkması veya cevapsız telefonların sayısında belirgin artış olması.

Çok para harcamaya veya istemeye başlaması. Ona ait olmadığını bildiğiniz eşyalarla gelmesi ve bunları bir daha görememeniz. Ani kilo kayıpları ve iştah sorunlarının olması. Uyku düzeninin bozulması. Göz çevresinde kızarmalar, donuk bakışlar olması.

Elde ve vücutta daha önce görmediğiniz titremelerin olması ve daha birçok aniden değişen sosyal ve fiziksel şartların olması.

MET kullananlar ani fiziki değişimlere uğruyor mesela diş etlerinin çekilmesi, dişlerin dökülmesi ve diş ile birlikte damak renginin değişmesi önemli göstergelerdir.

Çocuğunu iyi tanıyan aileler bu ruhsal ve fiziksel değişimleri rahatlıkla fark ederler.

Fark ettikten sonra yapılması gereken de kesinlikle bir uzman desteği almak ve olayı resmi makamlarla paylaşmak olmalı…

Uyuşturucu ile mücadele her melanet gibi bataklığı kurutmakla mümkün.

Öncelikli görevimiz o ortamı ortadan kaldırmak…

Bu konuda bir numaralı sebep, aile ortamı ve aile sorunları…

Uzmanlar diyor ki;

Uyuşturucu sebebiyle görüştüğümüz gençlerde genelde sorunun aile ilişkilerinde olduğunu görüyoruz. Konuşmayan, iletişimi zayıf, paylaşıma kapalı, duygusal ihtiyaçların karşılanamadığı ailelerde gençler bir boşluk ve bulanım durumuna düşebiliyor ve sonuçta çareyi arkadaşlarının sunduğu uyuşturucuda bulabiliyor.

Birçok genç duygusal ihtiyaçlarını karşıladığını düşündüğünden uyuşturucu içiyor.

Ancak düştüğü bu tuzak duygusal boşluğunu git gide artırdığı gibi buna ilaveten uyuşturucu bağımlısı yapmış oluyor.

İten, kakan, hakaret eden, ihmal eden, yetersiz ve işe yaramaz hissettiren, değersizlik aşılayan, eksiklik ve eziklik yaratan ebeveynlerin çocuklarında potansiyel bir bağımlılık riski her zaman söz konusudur. Annesinin sarhoş babası tarafından dövüldüğüne şahit olan, kendisi de bizatihi şiddet gören, korkuyla büyümüş, yalnız bırakılmış çocuklar da büyük bir risk altında.

Aile ortamı, ailenin ekonomik ve sosyal durumu, yakın çevre hatta okul, kısmen işyeri kaynaklı travmalar önemli birer etken…

Uyuşturucu bağımlısı gençlerde sebeplerin başında büyük oranda ruhsal travmaların geldiğini görüyoruz.

Uyuşturucunun başlangıcı da genellikle bir travma sonrasında oluyor.

Kız arkadaşından ayrılma, anne-baba veya sevdiği birinin kaybı, büyük bir hayal kırıklığı uyuşturucuyu tetikleyen unsur oluyor.

Geçmiş travmalar eğer yetersizlik, eksiklik, mağduriyet, eziklik, acizlik, güçsüzlük, değersizlik, kale alınmama, önemsenmeme gibi düşüncelere yol açtıysa ve genç bu konularda aşırı hassas bir noktaya geldiyse bir zaman sonra kendisini iyi hissettirecek şeyler aramaya başlıyor. Eğer ev, okul ve arkadaş çevresi bu hassasiyetlerini karşılayacak yeterlilikte değilse uyuşturucu gibi zararlı nesnelere yönelebiliyor, onları bir çare olarak görebiliyor.

Ve eğer tedavi edilmezse kaçınılmaz son ‘altın vuruş’ yani intihar…

Uzmanlara göre bağımlılığı tedavi edecek ilaç ‘Sevgi’…

Uyuşturucu bağımlısı bir genci “ahlaksız, haylaz, psikopat, yaramaz, sorunlu” gibi ithamlarla damgalamak, kişinin bu bataklığa saplanmasına yol açarken, tedaviye giden yoldaki en büyük engeli teşkil ediyor.

Bağımlılığı ahlaki değil tıbbi bir durum olarak görmeliymişiz.

Bağımlı bireyler genellikle bu damgalamanın etkisiyle dışlanırlar, aşağılanırlar, hor görülürler.

Bunlar zaten bağımlılığın sebebi olan şeyler.

Sonuçta bağımlılığın şiddeti daha da artıyor.

Yapılması gereken ilk şey bağımlı bireyle sıcak bir iletişime geçmek, onu sarıp sarmalamak, kucaklamak, ona iyi davranmak, onunla kavga etmeden ve yargılamadan konuşmak ve yanında olduğunu hissettirmektir.

Bağımlılığın en büyük sebebi sevgisizlik, en büyük ilacı da sevgidir.

Ailelerin farkına varıldığında hemen bir uzmana başvurmaları ve yardım almaları çok önemlidir.

Nasıl ki eğitimde en önemli sacayaklarından birisi aile ise, bu konuda da öyle.

Genellikle aileden başlamak gerekiyor.