Uyuşturucu ve madde bağımlılığı ile inim inim inleyen binlerce çocuk ve genç var. Aileler perişan… Konu siyaset üstü ülkemizi, geleceğimizi tehdit boyutuna ulaştı.
Sayın Bakan Ali Yerlikaya neredeyse her gün bir operasyon müjdesi veriyor.
Sakarya İl Emniyet Müdürümüz Selçuk Doğuş da bu konuda duyarlı, operasyonlarına ara vermiyor.
Vermiyor, vermiyorlar ama belli ki yetmiyor.
Yetmiyor çünkü konu uyuşturucu olunca topyekun bir mücadele gerekiyor.
Aileler, çevre, uyuşturucu ile mücadele eden kurum ve kuruluşlar, jandarma ve emniyet güçleri, hep birlikte el ele, gönül gönüle mücadele etmezsek, bu zincirin bir halkası kopuk olursa, ne yaparsanız yapın başarılı olunamıyor.
Tabii ki bir de yargı ayağı var.
Emniyet güçlerimizin canını dişine takarak ve namlunun ucunda yaptığı mücadelenin başarıya ulaşması yargıya bağlı.
Ama maalesef yargımız ve yasalarımız uyuşturucuyla mücadele konusunda pek yeterli değil.
Hele uyuşturucu satan tarafın siyasi ve bürokratik bir ağırlığı varsa ‘dokunulmazlık’ zırhını büründüğünün yüzlerce örneği var maalesef.
Daha önce de yazdım, uyardım.
Ülkemizin ve ilimizin başının belası, bütün dünyanın kâbusu olan metamfetamin.
Maalesef okul önlerinde, sokak aralarında, gençlerin yoğun olduğu işyerlerinde hatta internetten bile satılıyor.
Diğerlerine göre ucuz ve ulaşılmasının kolay olması, kullanıcı sayısını git gide arttırıyor.
Evet daha ucuz ama çok tehlikeli bu uyuşturucu, eroin kadar tehlikeli ve bağımlılığa yol açıyor.
Herkes farkında ki son yıllarda çok arttı.
Peki sebep?
Sebep şu; Türkiye uyuşturucu trafiğinde önemli bir rota haline geldi.
Malumunuz, Afganistan’dan çıkan uyuşturucunun Avrupa’ya ulaşmasında Balkan rotası en çok kullanılan rota ve Türkiye bu rotanın adeta boğaz köprüsü konumunda…
Yani Türkiye, uyuşturucu rotasının kalbi olan bir ülke adeta Avrupa’nın Meksika’sına döndük.
Bunun nedeni Latin Amerikalı uyuşturucu baronlarının kullandığı bir sistemin çözülmesiydi.
Bundan sonra rota Türkiye’ye kaydırıldı.
Mersin, Kocaeli, Ambarlı limanlar üzerinden bu baronların kokaini Avrupa ve tabii Türkiye-Ortadoğu pazarına sokmaya çalıştıklarını gördük.
Biz bunu nereden biliyoruz? Yakalamalardan biliyoruz.
Bu konuda özveriyle çalışan narkotik ekiplerini de elbette ki alkışlamak gerekiyor. Ancak bu yakalama oranları ele geçenlerin de oranının yüksek olduğunu gösteriyor.
Genellikle yüzde 10’unun yakalandığını düşünürsek miktarın ne kadar yüksek olduğu tahmin edilebilir.
Türkiye’de son yıllarda yakalanan eroin 22 tonun üzerine çıktı.
Bir de sığınmacılar, mülteciler belası ki uyuşturucu sevkiyatı konusunda önemli rolleri oldu.
Sırtında bir küçük çanta, elinde bir küçük su şişesi ile ellerini kollarını sallayarak sınırımızdan geçen bu insanlar ne yer ne içer ne ile geçinir diyoruz ya hani. Onların geçim derdi yok.
Çünkü yükte hafif ama pahada ağır uyuşturucu maddeleri sınırımızdan geçiriyorlar ve satıyorlar.
Sizin ömrünüzde bir arada göremeyeceğiniz paralar kazanıyorlar.
Afgan kaçakların ülkemize dadanmasıyla birlikte özellikle metamfetamin kullanımı konusunda büyük bir artış yaşadık.
Daha profesyonel olanlar da maalesef gemi azıya aldılar, artık ülkemizde laboratuvar kuracak hale geldiler.
Duymuşsunuzdur, İran’dan sıvı halinde gelen metamfetaminin kristalleşme işleminin İstanbul’daki laboratuvarlarda yapıldığı narkotik raporlarında da belirtildi.
Artık gözümüzü açmamız gerekiyor.
Uyuşturucunun yarattığı ve yaratacağı kabusun her geçen gün büyüdüğünü, bununla topyekûn bir seferberlikle mücadele edilmesi gerektiğini görmek zorundayız.
Bir nesil mahvoluyor, aileler parçalanıyor, sosyal dokumuz kangrene dönmüş durumda.
Çünkü uyuşturucu kullanan birey toplumsal bir sorun haline geliyor.
Çünkü, bağımlı birey başta ailesi, içinde yaşadığı toplumu etkiliyor.
Devlet ve milletçe özellikle ailelere yardımcı olmamız lazım. Çünkü madde bağımlılığıyla mücadele etmek, aileler için zor bir süreç…
Dolayısıyla, uyuşturucu ile mücadele etmek kadar, uyuşturucu bağımlılığına karşı da mücadele etmezsek işin bir yanı eksik kalır.
Bu konuda topyekun mücadele için, sağlıklı ve güçlü bir destek ağı oluşturmak önemli…
Uyuşturucu ve kullanımı ile mücadele sadece emniyet güçlerinin ve ailelerin yapacağı bir iş değildir.
Valilik, Belediyeler, İl sağlık Müdürlüğü, İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Müftülük gibi halk ile iç içe geçen kurumların da artık harekete geçmesi gerekiyor.
Kıytırık işlere ayırdığınız o devasa bütçelerinizi biraz da toplum sağlığı konusunda kullansanız hiç fena olmaz.
Bizden uyarması…