Hiçbir sahtekarlığın hele hele gıda sahtekarlığının bahanesi olamaz ama ülkemizde gıda fiyatları oldukça pahalı…
Üç tarafı denizlerle çevrili, mevsimleri son derece düzenli, tarıma elverişli bereketli toprakları ve o toprakları sulayabilen onca akarsuları ve göllerine rağmen, daha düne kadar açlık ve kıtlık tehlikesi olmayan bir ülkeyken, nasıl oldu da bugün karnımızı doyuramaz hale geldik?
Türkiye sahip olduğu coğrafya, iklim ve tarım potansiyeli nedeniyle insan beslenmesi için uygun koşullara sahiptir ender ülkelerden biriyken, tarımsal ve hayvansal ürünler neden bu kadar pahalı?
Dünyanın En Pahalı Eti neden Türkiye'de yeniliyor?
Nasıl oluyor da birçok Avrupa ülkesindeki reyonlardaki et fiyatları bizim gibi dünyanın 8. büyük tarım ülkesine göre daha ucuz?
Tabii ki uygulanan yanlış tarım politikaları sayesinde…
Bu politikalar sebebiyle üretim bile isteye düşürüldü ki üreten değil ithal edenler kazansın diye…
Yetiştirenler değil aracılar kazansın diye…
Bunda, sanki ticaret bakanıymış gibi ‘paramız var ki alıyoruz kardeşim’ diyebilen tarım bakanının etkisi büyük elbette…
Haliyle Uruguay be, Uruguay’dan bile hayvan ithal eder hale nasıl getirildik biz?
Cevabı basit.
Ben bugün bizde ki tarım bakanları ve sair yöneticilerimiz ile Uruguay’ı yönetenleri bir kıyaslayım, gerisini siz anlayacaksınız zaten…
Jose Mujica… Uruguay cumhurbaşkanı…
Ülkesinde cuntaya direndi. Defalarca tutuklandı. 14 yıl hapis yattı.
Demokrasiye geçilince tarım bakanlığı yaptı, cumhurbaşkanı seçildi!
Cumhurbaşkanlığı sarayı vardı ama, kabul etmedi, sarayda oturmadı, üstelik evi de yoktu.
40 yıldır eşine ait köy evinde oturuyorlardı, yine oturmaya devam etti.
O köy evinde su tesisatı bile yoktu, bahçedeki kuyudan su çekiyordu.
Maaşının büyük bir kısmını yoksullara, hayır kurumlarına bağışlıyordu.
Geçimini daha ziyade çiçek yetiştiricisi eşinin kazancıyla sağlıyordu.
Makam uçağını hiç kullanmadı, özel uçağa bile hiç binmedi, Merkel gibi tarifeli uçakla yetiniyordu.
Devletin makam otomobili yerine 87 model Vosvos’una bindi. Benzin parasını bile cebinden ödemeye devam etti.
Şoförünü milletvekili yapmadı, çünkü şoförü de yoktu.
Koleksiyoncu bir Arap şeyhi arabasına 1 milyon dolar teklif etti. Satmadı.
Niye reddettiniz diye sordular?
Cevabıyla, hem gazetecilere hem Arap şeyhine ama genelde paraya tapan yöneticilere güzel bir ders verdi; “Aslında satıp yoksullara dağıtmak estirdim ama köpeğimi veterinere götürmek için buna ihtiyacım var, çünkü Manuela bu otomobili çok seviyor” dedi.
Koruması yoktu.
Devletin kendisine tahsis ettiği resmi polisleri bile asli görevlerine geri gönderdi, yurttaşlar sokakta nasıl dolaşıyorsa, o da öyle dolaşmaya devam etti.
Birikimi yoktu, banka hesabı yoktu, kredi kartı yoktu.
Cumhurbaşkanlığı görevini devraldığında mal varlığı sadece nakit 1800 dolardı, cumhurbaşkanlığı görevini devrederken de aynıydı.
Görev süresi bitti, tekrar aday olmadı, kazık çakmadı, emekli oldu.
Biz onu ve ülkesinin farkını ancak Uruguay’dan sığır ve sığır eti ithal edince öğrendik.
Baktık ki, Cumhurbaşkanı seçilmeden önce ülkesinin “tarım” bakanı olan Jose Mujica, sadece beş yılda tarımı Uruguay topraklarının yüzde 90'ında yapılır kılmış, Uruguay'ı buğday, pirinç, mısır, arpa, yulaf deposu haline getirmişti.
Ülkesinin canlı hayvan varlığını, sığır, koyun, domuz, kümes hayvanları varlığını, toplam 45 milyona çıkardı.
Ülkesindeki canlı hayvan nüfusunu, ülkesindeki insan nüfusunun 13 katına çıkardı, her bir vatandaşına 13 besi hayvanı düşüyordu.
Uruguay dünyada “küçük ülke büyük bonfile” sıfatıyla anılır oldu.
“Üç çocuk yapmayı teşvik etmek yerine, en az üç inek yapmaya kafa yormuştu.”
Süt ürünleri sektörünü beş katına büyüttü.
Sadece topraklarının bereketini değil, denizlerinin bereketini de arttırdı, tarladan elde edilen gelirin önemli bir kısmını denize döktü, balıkçılık patladı, üç yılda üç katına çıkardı.
Tarım ve hayvancılık sayesinde işsizliği azalttı, kişi başına düşen geliri arttırdı, maaşları yükseltti, köyden kente göçü durdurdu.
Bizim Tarım bakanı gibi; “Paramız var ki alıyoruz kardeşim!” demek yerine ülkesini tarım ve hayvancılıkla kalkındırdı.”
Hasılı demem o ki; “yahu üç tarafımız denizlerle çevrili ama adam gibi bir balık yiyemiyoruz” diye hayıflanıp, iklimi ve mevsimleri düzenli, toprağı son derece bereketli, ırmakları gani bu ülkede yaşayıp da neden dışarıdan et ve tarım ürünü ithal ediyoruz” sorusunun cevabı Uruguay’ı yönetenlerle bizi yönetenler arasındaki farktan kaynaklanıyor.
Uruguay’dan tarım ve siyaset dersleri!
Erol Afşar
Bu içeriğe tepkiniz
Yorumlar