Evet, İslam’la alakası olmayan ülkelerde Gazze için ciddi ve etkili protesto eylemleri yapılırken Müslümanların tepkilerinin bu kadar cılız olmasının sebebi, Netanyahu’nun Arap liderleri tehdit eden "Çıkarlarınızı korumak istiyorsanız tek bir şey yapmalısınız; Sessiz kalın" ifadesinde gizlidir.

Kast ettiği ülke liderleri, eğer çıkarlarını yani iktidarlarını korumak istiyorlarsa dut yemiş bülbül misali susup oturmak zorundalar.

Şimdiye kadar susup oturmayanların sonunu gördük. Çoğu iktidarlarını hatta ülkelerini kaybettiler.

Sarı öküzün hikayesinde olduğu gibi İslam alemi Saddam’ı emperyalist çakallara verdiği gün her Gerçekten de Libya’da Kaddafi, Irak’ta Saddam ve Türkiye’de Ecevit varken ABD bu kadar pervasız davranamıyordu.

Dün biraz daha eskiye gidip Kral Faysal’dan söz ettim.

Kral Faysal aşağıdaki konuşmayı yapabilecek kadar aykırı, farklı ve cesur bir liderdi;

“Kardeşlerim neyi bekliyorsunuz uluslararası vicdan denen şeyi mi bekliyorsunuz?

Hani neredeymiş o?

Mescid-i Aksâ sizleri çağırıyor. Mescid-i Aksâ sizleri çağırıyor, Aksâ’nın çığlıkları sizden gelmesi beklenen yardımlar içindir kardeşim.

İçinde bulunduğu zorluklardan ve çilelerden kurtarmanız için sizleri çağırıyor.

Peki neden korkuyoruz, bizi durduran nedir?

Ölümden mi korkuyoruz, Allah yolunda cihad ederken ölmekten daha güzel ve izzetli olan bir ölüm var mıdır?

Ey benim Müslüman kardeşlerim! Bizler bir dirilişi arzuluyoruz…

Onun adı İslâm ne ayrılıkçı kavmiyetçi ne de mezhepçi bir diriliş.

Adı cihad olan Allah yolunda bir davanın dirilişi!

Dinimizin ve imanımızın izzeti için, mukaddes beldemizi korumak için ve Rabbime beni O’nun yolunda şehid olanlardan kılması için yalvarıyorum.

Duygusallığımdan dolayı beni bağışlayınız ama ne zaman Mescid-i Aksâ’nın, o mukaddes beldemizin Allah’ın dinine küfredenler, onun iffetine leke düşürmek isteyenler tarafından ırzına geçilmiş, küçük düşürülmüş ve incinmiş olduğunu görsem… Rabbime el açıyorum: Eğer bana mukaddes beldemizin uğrunda cihadı nasip etmeyecek ve onun hürriyetini göstermeyecek ise bir an daha yaşamama müsaade etmesin.”

İşte Kral Faysal’a “istisna kral” denilmesinin sebebi de buydu.

Kral Faysal, nutuk atmakla kalmamış, gereğini de yapmıştı.

İç ve dış ilişkileri bilen, komşu ülkeler ile Suudi Arabistan’ın bağlarını güçlendiren Faysal; yaptığı yatırımlar ile çok kısa süre içerisinde ülkesinin prestijini yükseltti.

İslâm Konferansı Örgütü yani bugünkü adıyla İslam İşbirliği Teşkilatı onun girişimleriyle kuruldu.

Kral Faysal, o dönem Arap ülkelerini Arap milliyetçiliği yerine Siyonizm ile mücadele ortak paydasında buluşturdu.

Bununla da yetinmedi, dünya petrol rezervinin büyük çoğunluğunun sahibi olan OPEC (Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü) ülkelerini Amerika ve İsrail destekçisi ülkelere petrol ambargosu koymaya davet etti.

Neredeyse dünya genelinde petrolün vanası bir anda kapatıldı. Aniden fırlayan petrol fiyatları birçok borsanın çökmesine, özellikle sanayi ağırlıklı gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerinin zarar görmesine sebep oldu.

Kral Faysal artık ABD ve İsrail’in korkulu rüyasıydı.

Ambargo sürecinde karşılıklı restleşmeler ve ikili görüşmeler gerçekleşmişti. Bunlardan birinde dönemin Amerikan Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, Kral Faysal ile ambargoyu bitirmesi konusunda görüşmek için Suudi Arabistan’a gelmiş ve Kral ile yaşadığı görüşmeyi şu şekilde özetlemişti:

“Kral Faysal oldukça sinirli görünüyordu, aramızda bir diyalog başlayabilmesi ümidiyle esprili bir dille ona, uçağımın yakıtı bitti, uçağın deposunu doldurmak için emir verirseniz uluslararası fiyatından ücretini vermeye hazır olduğumuzu söyledim. Kral gülümsemedi ve kafasını yukarıya kaldırarak sert bir şekilde bana şunları söyledi:

"Ben yaşlı bir adamım, ölmeden önceki tek dileğim Mescid-i Aksâ’da iki rekat namaz kılmaktır! Sen bu konuda bana yardımcı olabilir misin?"

Faysal: “İsrail’e destek olmaktan vazgeçerseniz, ambargo biter” dediğinde, Kissinger petrol kuyularını bombalama tehdidinde bulundu. Faysal ise Kissinger’a, tarihe geçecek şu cevabı verdi:

“Tabii ki petrol kuyularımızı bombalayabilirsiniz. Fakat unutmayınız ki, biz ve atalarımız hurma ve deve sütüyle yaşıyorduk, yine öyle yaşayabiliriz; ancak artık siz petrolsüz yaşayamazsınız.”

Sonra?

Sonrası sürpriz değil…

Kral Faysal ise ambargonun başlangıcından 2 sene sonra, kendi sarayında, Amerika’da yaşayan ABD beslemesi yeğeni Faysal bin Musâid tarafından bıçaklanarak öldürüldü.

Şimdi tekrar ediyorum; İsrail ve ABD’ye kafa tutmak, onların hilafına bir adım atmak Türkiye başta olmak üzere bütün İslam ülkeleri için ham hayaldir.

Müslümanların umudu bunlarda değil, Dünyanın her yerinde hatta İsrail’de bile hükümetlerini köşeye sıkıştıran protesto eylemleri yapan sözüm ona kafirlerdedir.

Gerisi hikaye…