Malumunuz Kurtuluş Savaşı’nız pek çok mazlum milletlere ışık ve umut olmuştu.

Modern Türkiye Cumhuriyeti Devleti de pek çok İslam ülkesinin modernleşmesinin öncüsü ve rol modeliydi.

Afganistan mesela…

Günümüzde Taliban elinde en karanlık günlerini yaşayan Afganistan, yaklaşık 100 yıl Atatürk’ün devrimlerini örnek alıp modernleşme çabasında olan bir ülkeydi.

Kral Amanullah Han’ın Türkiye ziyareti, Atatürk ile buluşması Afganistan’da reformların başlangıcı oldu.

Ülkesine döner dönmez Türkiye ve Avrupa’da gördüklerini uygulamaya girişti.

Girişti ama toplumun içine kadar işleyen bağnazlık ve Emperyalist ülkelerin sömürgelerini kaybedeceği korkusuyla içten içe yaptıkları müdahale Afganistan’ın modernleşmesine izin vermedi.

Atatürk olacağı görmüş ve uyarmıştı oysa;

“Aziz kardeşim, Afganistan'ın durumu pek naziktir. Bunu bir an bile aklından çıkarma hatta kuruntulu, kuşkulu ol ama tedbirsiz olma. Daha dün çadırında kurşunlanmış olan öz babanı hatırla, Afganistan tarihini hatırla” demişti.

Atatürk'ün uyarılarına kulak asmayan ve ilmi siyaseti bilmeyen Kral, kısa sürede isyan ateşinin tutuşmasına sebep oldu. Kabileler ve mollalar, "Dinsiz Kral" dedikleri Amanullah Han’a ve reformlarına karşı büyük bir isyan başlattılar.

Atatürk isyan haberini alır almaz hükümet kurmaylarını Çankaya'da topladı. Afgan ordusunu modernize etmek üzere bölgede bulunan Türk askerine şu telgrafı gönderdi;

“Türk zabitleri irticaya karşı Kral’ın emriyle Türk vatanını müdafaa eder gibi hayatlarını ortaya koyarak vazife ifası ile mükelleftirler. Afganistan politikamızın istikrarı zabitanımız bu hadisede fedakârlık ve muvaffakiyetlerine bağlıdır.”

Lakin iş işten geçmiş, Amanullah Han çoktan ülkesini terk etmişti.

Peki nasıl olmuştu?

Arapları Türklere karşı isyan ettiren İngiliz casusu Arabistanlı Lawrence’si hatırladınız mı?

Hani şu Müslüman mola kılığına girip ‘rolümü o kadar iyi oynuyordum ki hiç kimsenin olmadığı yerde bile namaz kılıyordum’ diyen arkadaş!

İşte Afganistan’ın başına da böyle bir molla musallat ettiler; Topal Molla…

Topal Molla, dini kullanarak kısa sürede Afganistan halkının gönlünü kazandı ve bu halka istediği her şeyi yaptıracağını anladığı gün büyük bir ayaklanma ile Amanullah hanı devirdi.

Afgan Kralı Emanullah ülkesinden kaçmak için Afganistan sınırına geldiğinde, sırıtarak yanına yaklaşıp ‘Beni tanıdınız mı’ diye sordu ve onun cevaplamasına fırsat vermeden ‘evet, ben o meşhur Topal Mollayım. Afganistan’ı karıştırmakla görevliydim, görevimi başarıyla bitirdim ve şimdi İngiltere’ye dönüyorum’ dedi.

Afgan Kralı Emanullah acı acı iç çektikten sonra, İngiliz ajanı Topal Mollaya şöyle dedi;

“Ben senin İngiliz ajanı olduğunu ve hangi görevle Afganistan’a gönderildiğini çok iyi biliyordum. Ama sen, halkımı öylesine etkilemiştin ve onların gönüllerine girmiştin ki senin İngiliz casusu olduğuna onları inandırmamın imkânı yoktu!’

Evet, İngiliz ajanı Topal Molla, sarığını, fesini atmış, uzun sakallarını kesmiş, başında İngiliz fötr şapkası, boğazında gayet kibar kravatıyla, kazandığı zaferin mağrurluğu için de İngiltere’ye doğru yola çıkarken, Amanullah Han da ülkesini terk ediyordu, arkasında batağa saplanmış bir Afganistan bırakarak…

Şimdi diyeceksiniz ki meramın ne?

Şu; İçimizde onlarca Topal molla var.

Bu Topal mollaların kimisi siyasetçi, kimisi tarikatçı kimisi reis/önder/şeyh/şıh kisvesi altında, özellikle mukaddes dinimizi kullanarak Atatürk’ün kurduğu modern Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni tekrar Ortadoğululaştırmak için mücadele ediyorlar.

Dolayısıyla Pazar günü sandığa giderken bunu da unutmayın.

Siz, siz olun ülkemizin Afganistanlaşmasına, Ortadoğululaşmasına izin vermeyin.

BEKA SORUNU!!!

Evet, bu ülkenin bir beka sorunu var, var da biz ne ara beka sorunu bulunan bir ülke haline geldik?

Dış güçler, karanlık odaklar, lobiler, süper güçler, dünyayı yönete beş aile ve elbette onların yerli işbirlikçileri köşe başlarını tutmuşsa…

Tam ayağa kalkacakken sanayimizi baltalıyorlarsa…

Tam parayı bulacakken dövizi artırıyorlarsa…

Tam kalkınacakken bir yolunu bulup şalteri indiriyorlarsa…

Tam bilimde, sanatta ilerleyecekken eğitimi kültürü baltalıyorlarsa…

Tam zengin ve güçlü ülke olmak üzereyken bir gece ansızın soğanın patatesin, ekmeğin fiyatını artırıyorlarsa…

Tam dünyaya hükmedecekken acayip oyunlar kurarak bizi aciz düşürüyorlarsa…

Yani, aslında biz mükemmelken, güçlüyken, dünyanın vicdanı, ümmetin umuduyken ve çok şeyi yapabilecekken bir hamleyle bizi durduruyorlarsa…

Peki, biz dünya gücü olma hesabı yaparken kendimizi birdenbire beka tehlikesiyle ve yarınımızdan emin olmayacak halde buluyorsak sorumlusu kimdir?

Hem mükemmel yönetilip hem de türlü oyunlar nedeniyle yoksul, pahalı, parasız ve gençlerin istikbalini “dış güç” memleketlerinde aradığı bir ülke haline gelmişsek sebebi nedir?

Söyledikleri doğruysa; yani, bu perişan halin arkasında “karanlık odaklar” ve emperyalist güçler” varsa, elbette sorumlu iktidar solmalıdır. Dış güçlerin hamleleri karşısında koruyamayıp, ülkeyi enflasyonda, faizde, kurda, cari açıkta, kişi başı gelirde, eğitimde, hukukta, fikir hürriyetinde dünyanın en kötü ülkeleri arasına demir atmaya mahkum eden tablonun sorumlusu başka kim olabilir?

Bugünkü tablonun sebebi dış güçlerse, onlarla gereken mücadeleyi veremediği için sorumlu iktidardır. Değilse ve beka meselesi bir propagandadan ibaretse, bugünkü tablonun hem sebebi hem de sorumlusu zaten iktidardır.

Sandığa giderken bunu da unutmamanız dileğimle…