Ekonomi perişan… Kriz büyük…
Hatta 2002 öncesinden çok daha beter bir durumdayız ki 2002 yılında yüzde 47 olan faiz bugün yüzde 50 mesela…
Ama 2002 önce yaşanan krizde kopan fırtına bugün kopmuyor. Yazar kasalar atılmıyor. Sendikalar, sivil toplum kuruluşları meydanlara inmiyor, emekçiler sokağa dökülmüyor.
Neden acaba?
Birincisi iktidara tepki göstermek, eskisi kadar kolay değil. Yani öyle yağma yok!
İkincisi o gününü iktidarını yerden yere vuran, iktidar aleyhine kamuoyu oluşturan bir medya yok. Hepsi satın alındı, bağlandı.
‘Ekmeğin gramajı düşürüldü, fiyatı arttırıldı’ haberini ‘Gramajın düşürülmesi halkta memnuniyet yarattı. Artık pide/ekmek, ertesi güne kalmayacak, bayatlayamayacak’ şeklinde veren bir medyamız var.
Üçüncüsü kamuoyu tepkisi o eski günlerdeki gibi değil, kamuoyu algı yönetimi ile adeta uyuşturuldu.
Dördüncüsü ekonomi ne kadar kötü ve halk ne kadar perişan olursa olsun ‘iyi de kim düzeltecek, bunlardan baka kim var’ algısı oluşturuldu.
Beşincisi ‘halinden son derece şikayetçi ama iktidardan memnun’ bir kitle oluşturuldu ki ‘kuru ekmek yerim ama Reisimi yedirmem’ anlayışı oturtuldu.
Altıncısı ‘hükümet ne yapsın, 7 düvel bir olmuş bize saldırıyor, kolay mı’ gerekçesi üretildi.
Burada bir parantez açayım;
“Bir de bir adet var, ülkede başımıza bir şey geldiği zaman hemen 'dış güçler' deriz, yabancılar deriz şu deriz bu deriz, onlara bazı isimler buluruz. Ve bunlar sebebiyle biz ayağa kalkamıyoruz, kalkınamıyoruz, birliğimiz beraberliğimiz bozuluyor filan.
Yani bu doğru da olabilir ancak ben buna katılamıyorum.
Niye katılamıyorum? Eğer sizin bünyeniz güçlüyse, sağlamsa, bünyede olan virüs hiçbir zaman sizin vücudunuza zarar veremez.”
2002 yılında yapılan bu tespitin atına imza atmıştım.
Lakin bu tespiti yapan siyasetçi bugün ülkeyi yönetiyor ve mazeret olarak da dış güçleri sunuyor.
Diyor ki; Sonra baktık ki o da aynı şarkıyı söylüyor;
“Ülkemizi eskiden hep yaptıkları gibi denklemin dışına itmek isteyenlerin, kur, faiz fiyat artışları üzerinden oynadıkları oyunu görüyoruz. Biz aynı oyunu vesayetle mücadelede gördük. Sabrettik ve başardık.
Biz aynı oyunu terör örgütleriyle mücadelede gördük. Karşı atağımızı yaptık başardık. Bu ekonomik kurtuluş savaşından da milletimizi zaferle çıkaracağız” diyor.
Neyse devam edelim;
Yedincisi ‘ekonomik kriz sadece biz de yok ki, bakın İskandinav ülkeleri açlık ve soğukla boğuşuyor, bütün dünya kriz içinde haliyle biz de etkileniyoruz’ savunması icat edildi.
Ekonomik kriz hayali ve afaki değildir. Var mı yok mu sorusunun cevabı birtakım göstergelerde gizlidir. Mesela enflasyon oranı…
Bizim enflasyon, o da TÜİK açıklamasıyla yüzde 70’lerde…
Ve bizim enflasyonumuz bütün Avrupa ülkelerinin toplamından daha fazla.
O battı denilen İskandinav ülkeleri ise bütün özellikleriyle insana Nasrettin Hoca’nın meşhur ‘biraz da biz ölelim’ çıkışında olduğu gibi ‘biraz da biz batalım’ dedirtecek kadar var.
Onların ki batmaksa eğer öyle batmaya can kurban!
Norveç, kişi başına düşen milli geliri 72,566 dolar ile 7.sırada…
Danimarka 14.sırada ve kişi başına düşen milli geliri: 55,230 dolar…
İsveç 16.sırada, kişi başına düşen milli gelir: 52,147 dolar…
Biz ise ortalama 10 bin dolar ile dünyada 87. sıradayız.
Ayrıca İskandinav ülkeleri, dünyanın en mutlu ülkeleri…
Birleşmiş Milletlerin yayımladığı Dünya Mutluluk Raporu, dünyadaki en mutlu ülkelerin, en zengin ekonomiler değil güçlü sosyal devlet ve kurumsal desteği bulunan ülkeler olduğunu ortaya koyuyor.
Ülkelerin gelir, sağlıklı yaşam beklentisi, sosyal destek, özgürlük, güven ve cömertlik değişkenleri bakımından kıyaslandığı raporda, birinciliği alan ülke Finlandiya…
Finlandiya'yı ilk 10'da yine Danimarka, Norveç, İzlanda, İsviçre, İsveç gibi İskandinav ülkeleri takip ediyor.
Sekizincisi ‘akaryakıt sadece bizde artmıyor ki kardeşim, fiyatlar dünyada da uçuyor’ palavrasına inananların artması…
Bizde akaryakıt artışı, geçen yılın mart ayından bu marta kadar yani bir yılda benzinde yüzde 105.3, motorine yüzde 99.7 oldu.
Peki dünyada bu kadar arttı mı? Artmadı.
Son bir yılda Cenova borsasında benzin fiyatı yalnızca yüzde 5.4, motorin fiyatı yüzde 2.7 arttı.
Ama ne acıdır ki ülkemizde “Ama tüm dünyada böyle, hatta oralarda akaryakıt istasyonlarında kuyruk var, akaryakıt bulamıyorlar bile” palavralarına inananlar hayli fazla…
Hasılı, toplumun tepkisizliğinin sebepleri bu saydığın 8 maddede gizli…
Bütün bunlara rağmen iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırabilenlere binlerce selam olsun!