Bir zamanlar sofraların baş tacı olan sebzeler, meyveler ve temel gıdalar, şimdilerde adeta lüks tüketim ürünlerine dönüştü. Halka her gün “sağlıklı beslenin” diye öğüt veriliyor ama gelin görün ki, pazarda dolaşan vatandaşın cebinde bırakın organik ürünleri, sıradan sebzeyi bile almaya yetecek para kalmıyor. Zamların ardı arkası kesilmiyor; her yeni güne, mutfağımıza bir darbe daha vuran yeni bir fiyat artışıyla uyanıyoruz.

SEBZE LÜKS, MEYVE HAYAL OLDU

Bir zamanlar akşam yemeği öncesi pazara gidip, torbalar dolusu sebze ve meyveyle dönerdik evimize. Domates, biber, patlıcan, elma, portakal... Şimdi o torbalar, sadece birkaç tane ürünle doluyor. Çünkü bir kilo domates almak, neredeyse bir asgari ücretlinin gün boyu çalışmasının karşılığı oldu. Hadi aldınız diyelim, her yemeğe eklemek artık hayal. Vatandaş, domatesi dilim dilim hesaplayarak kullanmak zorunda kalıyor.

Her evin mutfağında bir tencere kaynar. Bu tencereyi doldurmak eskiden bir ritüeldi; bir miktar patates, biraz havuç, belki biraz soğan… Ancak şimdi o tencereyi doldurmak, kelimenin tam anlamıyla bir lüks haline geldi. Sebzelerin fiyatı uçmuş durumda. Vatandaş ne yapsın? Ya tenceresini boş bırakacak ya da ucuz bulduğu birkaç malzemeyle günü geçiştirecek. Protein deseniz zaten hayal, bir parça etin fiyatı neredeyse aylık mutfak masrafına bedel oldu.

ZAMLARA KİMİN GÜCÜ YETECEK?

Her gün pazarda, markette yürüyen insanlar arasında göz göze geldiğinizde herkesin aynı acı tebessümle yüzleştiğini görebilirsiniz. “Bugün ne pişireceğiz?” sorusu artık “Bugün ne pişiremeyeceğiz?”e dönüştü. Çocuklar için besleyici bir öğün hazırlamak bile imkânsız hale geldi. Anne babalar, çocuklarına ne kadar besleyici, sağlıklı yemekler hazırlamak istese de, zamlar bu hayali her geçen gün biraz daha uzaklaştırıyor.

Düşünün, bir evde ekmek bile lüks hale gelirse, o evde başka nelerden feragat edildiğini. Sofraya koyacak bir parça ekmek için bile hesap yapılırken, yanına ne koyacağını düşünmek artık mümkün değil. Çorbaya katık edilecek bir dilim ekmeğin bile fiyatı yükselmiş durumda. İster istemez, "Fakir fukara kuru ekmeğe muhtaç kaldı" cümlesi dökülüyor dilden. Eskiden "soğan ekmek ye, sağlıklı ol" denirdi. Şimdi soğan bile lüks, ekmek desen her geçen gün daha da zamlanıyor.

Her gün televizyonlarda, gazetelerde, "sağlıklı beslenin, spor yapın, bol bol sebze meyve tüketin" diyen uzmanları dinliyoruz. Ancak bu öneriler artık kulağa hoş bir temenni gibi geliyor, çünkü vatandaşın alım gücü tükenmiş durumda. Sağlıklı beslenme, ancak cüzdanı dolu olanların harcı oldu. Bir avuç meyve için gün boyu çalışmak, birkaç parça sebze almak için kılı kırk yarmak zorunda kalıyorsanız, sağlıklı yaşam hayal olmaktan öteye geçemez.

Zamlardan nasibini almayan tek şey, halkın sıkıntıları. “Vatandaş yakında pazara sadece seyirci olarak gidecek” desek abartmış olmayız. Ne yazık ki, günlük yaşamın en temel gereksinimlerini bile karşılamak, artık sadece karnını doyurmak değil, bir mücadele haline geldi.