İçişleri Bakanı sıfatıyla aynı zamanda seçimin güvenliğinden de sorumlu Süleyman Soylu, 14 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerini “darbe girişimi” olarak nitelendirdi.

“15 Temmuz onların fiili darbe girişimiydi. 14 Mayıs da Batı’nın siyasi darbe girişimidir, bu kadar açık ve nettir” dedi.

Haliyle çarşı karıştı. Tepkiler yağdı.

Tepkilerin bir kısmını aktararak yorumu siz değerli okurlara bırakayım.

Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, kutuplaştırma dilinden vazgeçilmesi çağrısında bulundu. “Son 10 günde girişilecek en pis işleri biliyorum. Bu kirli dile son verilsin" ifadelerini kullanarak şöyle konuştu;

“Bu kirli dile son verilsin. Akla gelmeyecek pis oyunlar ve ithamlarla neye varmak istendiğini insanımız görüyor. Seçime gidiyoruz, savaşa değil. Nice iktidarlar değişti, yola hep devam ettik. Son 10 günde girişilecek en pis işleri biliyorum. Ve onlara diyorum ki: Azıcık sağduyu!

Bırakın halkımız huzur içinde, gülümseyerek sandığa gitsin, içi ferah evine dönsün. Mahalleyi, haneyi pervasızca kutuplaştırmanızdan bıktık usandık. Bu kalan süreyi gerçekten bir seçim havasında geçirmek istiyoruz. Artık vatanımızın huzurunu bozmaktan vazgeçin.

Seçime darbe dediniz. Kendi halkınıza karşı Uhud Savaşı benzetmesi yaptınız. İşgalciye benzettiniz be halkımızı. Nerede duracaksınız?

Bırakın halkımız huzur içinde, gülümseyerek sandığa gitsin, içi ferah evine dönsün. Mahalleyi, haneyi pervasızca kutuplaştırmanızdan bıktık usandık. Bu kalan süreyi gerçekten bir seçim havasında geçirmek istiyoruz. Artık vatanımızın huzurunu bozmaktan vazgeçin.

Ben üzerime düşen sorumluluğu yerine getirmeye ve sağduyu çağrısı yapmaya devam edeceğim. Çünkü sağduyusunu kaybetmiş olanın yardımına şeytan koşarmış. İçinizdekini dizginleyin, yoksa bu nefret başta sizi sonra hepimizi yutacak.”

İYİ Parti lideri Meral Akşener de Soylu’yu ve Erdoğan’ı uyardı;

“Hayırdır inşallah. 14 Mayıs’ta kazandığımız takdirde Türkiye’de darbe olacakmış. Hadi oradan be, Türkiye’de yaşayan her bir ferdin güvenliğinden sorumlu olanlar bunları konuşuyorsa eğer bu ülkenin insanları bu ülkenin her bir evladı, Ak Parti’ye oy veren de başka siyasi partilere oy veren de ama bu partilerin özellikle Ak Parti’nin ve paydaşlarının yaptığı konuşmalar bu ülkeye yönelik çok büyük bir tehdittir. Bu tehdidi bertaraf etmek için her bir kardeşim yanında başka bir arkadaşını da alarak oy kullanmaya gidecek, Kılıçdaroğlu 13’üncü cumhurbaşkanı olacak ve bu ülkeye demokrasi gelecek. Onun sözüyle söyleyeyim bu ülkeye baharlar gelecek. Benim sözümle söyleyeyim hep birlikte tarih yazacağız.

Bu beyefendinin adını ağzıma almak istemiyorum, ruh sağlığı yerinde değil. İnanılmaz pis bir dil oluştu. Irkçılığı aşan bir çirkin dil var Türkiye’de bu herkese yansıyor.”

İYİ Parti Genel Sekreteri ve Antalya Milletvekili Adayı Uğur Poyraz da Soylu’nun söz konusu ifadelerine Twitter hesabından yaptığı açıklamayla tepki gösterdi;

“14 Mayıs 2023 Anayasamız gereği 5 yılda bir yapılması gereken seçimlere ilişkin bizzat seni atayan CB tarafından belirlenmiş seçim tarihidir. Milleti bölmek dışında fonksiyon icra edemeyen bir bakan olarak anılacaksın. Ülkenin seçilmiş Başbakanı ve Ak Parti Genel Başkanı olduğu dönemde Ahmet Davutoğlu’nun siyasi darbe ile görev tesliminin mimarı olarak sen bu darbe işlerinin üstadısın. Eline kimse su dökemez.”

Bir tepki de Zafer Partisi Lideri Ümit Özdağ’dan geldi;

“İçişleri Bakanı'nın demokratik seçimleri darbe olarak nitelendirmesi Türk demokrasisi için bir tehdittir. Türk milletinin demokratik seçme hakkıyla Cumhur İttifakı’nı iktidardan düşürdüğünde jandarma ve polise 'bu bir darbe girişimidir muhalefeti tutuklayın' emri verecek anlaşılan. Buradan Kemal Kılıçdaroğlu'na, Meral Akşener'e, Recep Tayyip Erdoğan'a ve Dr. Sinan Oğan'a çağrıda bulunuyorum. Tüm siyasi partilerin teşkilatlarına çağrıda bulunuyorum. Demokrasiye inanan tüm yurttaşlarımıza çağrıda bulunuyorum. Süleyman Soylu bugün görevden alınmalı ya da istifa etmelidir. Süleyman Soylu'nun bir gün dahi görevde kalması Türk demokrasisi için bir tehdittir. Türk halkının demokratik seçim hakkını darbe girişimi diye niteleyen bir kişiye sandıkların güvenliği emanet edilemez. Süleyman Soylu bu ruh haliyle sandıklardan muhalefetin çıkmasını darbe olarak göreceğini açık şekilde beyan etmiştir. Eğer Süleyman Soylu ile seçime gidilirse bu seçimin meşruluğu daha bugünden tartışmalı hale gelir. Buradan bu çağrımı yaparken Recep Tayyip Erdoğan'a bir daha sesleniyorum. Size bir görev daha düşüyor. Kendinize bu kadar kötülüğü yapmayın Soylu'yu taşıyarak. Bu açıklama ile Soylu 14 Mayıs seçimlerinin antidemokratik olacağı intibanı uyandırmıştır. Değerli yurttaşlarım sizleri de Süleyman Soylu zihniyetine karşı sandıklara davet ediyor. Sadece oy vermeye değil oylarınız korumak için”

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun tepkisi de şöyle oldu;

“Tarihi bir uyarı ve çağrıda bulunuyorum.

Demokrasi tarihimizde ilk kez, milleti birleştirmesi gereken cumhurbaşkanlığı makamında bulunan Sayın Erdoğan, bir cami avlusundan toplumun neredeyse yarısını açık bir şekilde, ağır ithamlarla suçladı. Hiçbir şekilde doğru olmayan bir beyanla, “Bunlar iktidara geldiğinde diyanet işleri başkanlığını kaldıracak” diyerek toplumun dindar ve mütedeyyin kesimini; diğer kesimi aleyhine açık bir şekilde tahrik etti.

Toplumu şampanya patlatanlarla, şükür secdesi yapanlar diyerek ikiye ayırmak, açık bir şekilde toplumu ikiye bölmektir. Bölücülüktür.

İlk kez Türkiye’de bir siyasetçi seçimleri darbe olarak görüyor. Demokratik bir siyasetçi için yeterince büyük bir ayıptır. Eğer bir İçişleri Bakanı bir seçimi bir siyasi darbe olarak görüyorsa, o seçimi engellemek için her türlü tedbiri alma yetkisini de kendinde görüyor demektir. Yani bir darbeyi engelliyorum iddiasıyla seçime dönük her türlü müdahaleyi meşrulaştırma çabasının bir parçasıdır bu.

Bütün bu açıklamaları yapanlara sesleniyorum; Gittiğiniz yol yanlış. Bazı çevreler sizin hastalığınızı da bahane ederek bir boşluğu doldurmak adına milli iradeye müdahale etme çabası içinde olabilir. Sizin öncelikli göreviniz cumhurbaşkanı olarak, meseleye doğrudan müdahil olarak 14 Mayıs’ta gerçekleştirilecek olan seçimlerin demokratik ortamda yapılacağına dair güvence vermenizdir. Bu sizin siyasi kariyeriniz itibariyle de en kritik andır. Ya milli iradeye saygı gösterecek ya da milli iradeye sekte vurmaya çalışan bir siyasi akıbet ile karşı karşıya kalacaksınız.”