Fıkra bu ya; Bizim heyet Başbakan öncülüğünde İsviçre ziyaretindedir. Tanışma faslı başlar. Önce İsviçre tarafı kendilerini tanıtır. Maliyesi şuyu buyu derken sıra Su ve denizcilik Bakanına gelince bizimkileri bir gülme tutar.
Sorarlar, hayrola, niye güldünüz?
Bizimkiler gülmekten zor konuşur; Yahu, suyu anladık da siz de deniz yok ki?
E ne olmuş, der İsviçre Başbakanı, sizde de adalet yok ama bakanlığı var!
Evet, Adalet Bakanlığımız var ama Adalet çöktü…
Dünya Hukuk Endeksi'nde 113 ülke arasında 99’uncuyuz, şu Myanmar’ın bile gerisindeyiz.
Milli Savunma Bakanlığımız var ama TSK çöktü…
Atatürkçü subayları kumpaslarla temizlediler, TSK’yı imha ettiler, emir komuta zinciri koptu, Mete Han'dan başlayan 2 bin 200 senelik sistem yıkıldı.
İçişleri Bakanlığı var ama Emniyet teşkilatı çöktü.
Önce fetönün emrine verdiler, alayını imamın ordusu haline getirdiler, sonra 20 bin polisi hapse tıktılar, 80 bin polisi polislikten attılar, boşalan kadrolara da öbür tarikatlar cemaatler üşüştü…
MİT çöktü ki, darbe'yi ancak enişteden öğrendiler.
Ekonomi Bakanlığı var ama Ekonomi çöktü… Altı sıfır atıldığında 1 dolar 1.3 liraydı, şimdi 4 küsur lira. Yolun sonuna geldik ki bizzat Mehmet Şimşek; “iki seçeneğimiz var, ya borçlanacağız, ya vergileri arttıracağız” diyor.
Akp iktidara geldiğinde Türkiye'nin 130 milyar dolar dış borcu vardı, bankalardan limanlara, madenlerden santrallere her şeyi sattığımız halde 421 milyar dolara yükseldi.
Piyasada yaprak kıpırdamıyor. Yoksulluk derinleşti, işsizliği arttı.
Milli Eğitim Bakanlığı var ama ne milli ne eğitim yönü kaldı.
Altı defa milli eğitim bakanı, 66 defa sınav sistemi değiştiyse de nafile. UNICEF “eğitim kalitesi” sıralamasında sonuncuyuz.
Bütün okulları imam hatip yapacağız diye tutturdular ama imam hatiplilerin yüzde 82’si üniversiteyi tutturamadı.
Uluslararası Yükseköğretim Derecelendirme Kuruluşu'nun raporuna göre, ilk defa bu sene, Türkiye'den hiçbir devlet üniversitesi, dünyanın ilk 500 üniversitesi arasına giremedi!
Dışişleri Bakanlığı var ama diplomasi çöktü…
Sıfır sorun dediler, sıfır komşu kaldı. Avrupa Birliği’yle temasımız koptu, Arap Birliği’yle aramız bozuldu. AB’ye vizesiz gireceğiz diye beklerken, artık vizeyle bile giremiyoruz…
Sağlık Bakanlığı var ama sağlık sizlere ömür…
Devlet hastanelerindeki ölüm oranı yüzde 40 arttı.
2002 yılında 209 milyon insan hastaneye giderken, şimdi 650 milyon kişi hastaneye gidiyor yani ülke nüfusunun dokuz misli.
2002 yılında 769 milyon kutu ilaç satılırken, şimdi 2 milyar kutu ilaç satılıyor.
2002'de iki milyon kişi ameliyat olurken şimdi 15 milyon kişiye çıktı. Çünkü katkı payı, katılım payı, reçete parası derken hasta vatandaşlar müşteri durumuna düşürüldü.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız var ama tarım çöktü…
Kendi kendine yeten yedi ülkeden biriyken, kendimizi doyurmaktan vazgeçtik, artık hayvanlarımızı bile doyuramıyor, saman ve yem ithal ediyoruz.
Eritre, Kongo gibi çöl ülkeleri dahil 104 ülkeden tarım ürünleri alıyoruz.
Kültür ve Turizm Bakanlığımız var ama ortalıkta turist yok.
Turizm çöktü… Avrupa turizminin en ucuz ülkesi olmamıza rağmen, doluluk oranı yüzde 40’ı geçmiyor. Sürekli turist kaybediyoruz. Berlin Turizm Fuarı'nda tarihte ilk kez Türkiye’ye “boykot” uygulandı.
Netice; göçüyoruz, tükeniyoruz, bitiyoruz…
Küresel Barış Endeksi'nde Avrupa sonuncusu, dünyada 163 ülke arasında 145’ sıradayız.
Basın Özgürlüğü'nde dünyanın kara listesinde, Kuzey Kore ve Çin’le yarışıyoruz.
Yaşam Memnuniyetinde, Kadın-Erkek Eşitliği'nde Avrupa sonuncu, kadın cinayetlerinde Avrupa şampiyonu, kadına şiddette dünya ikincisi, tecavüzde dünya üçüncüsüyüz.
Uluslararası Şeffaflık Örgütü'ne göre, yolsuzlukta, Uluslararası Çalışma Örgütü'ne göre işçi sömürüsünde Avrupa şampiyonuyuz.
16 yıllık iktidarın ülkeyi getirdiği nokta bu…
Ve şimdi erken seçime gidiyoruz.
Diyorlar ki tekrar bizi seçin!
Biz de diyoruz ki ülke iyi yönetiliyorsa neden bu baskın seçim, yok kötü yönetiliyorsa neden tekrar sizi seçelim?
Haksız mıyım?...