“Allah kimsenin başına vermesin ama deprem, doğru kullanıldığında bir fırsattır.
Biz bu fırsatı yeterince değerlendiremedik maalesef” derken kaçan iki fırsatı hatırlatmak istedim.
Birincisi, şehrin planlanması, ulaşım vesaire konularında kaçırdığımız fırsatlardı.
İkincisi ve belki en önemlisi de, bu yılın başında yitirdiğimiz, dünyanın çok iyi tanıdığı ve istifade etmek için yarıştığı Türk mimar, kent bilimci, yüksek mühendis ve siyasetçi Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp’in Büyükşehir Belediye Başkanımız olabilme fırsatı...
Olayı o günün yetkilileri ile değerlendirip aktaracağımı söylemiştim, görüştüm.
Sakarya, yeterli şartlara haiz olmamasına rağmen deprem bahanesiyle Büyükşehir ilan edilmişti malumunuz. Dolayısıyla bir belediye başkanının atanması ya da görevlendirilmesi gerekiyordu.
57. Hükümetin kimi isterse yapma şansı ve hakkı vardı elbet…
Ersin Taranoğlu, ki büyükşehir olmamızı ona borçluyuz, Ahmet Vefik Alp ismini gündeme getirdi. Sakarya’yı bu yıkımdan ancak o kurtarır ve ancak o yeniden inşa edebilirdi. Hem MHP’li hem de işinin uzmanı olmasından yola çıkmış, hiç kimsenin reddedemeyeceği bir ismi önermişti.
MHP’li yetkililer ise bu isme sıcak bakmakla birlikte dönemin vali yardımcısı ve deprem döneminin unutulmaz isimlerinden İsmail Fırat’ı büyükşehir belediye başkanı olarak atamak ve yine unutulmazlar arasına ismini yazdıran, dönemin Bayındırlık İl Müdürü Cengiz Albayrak’ı da yanına yardımcı olarak görevlendirmek düşüncesindeydiler.
Bu arada Aziz Duran varken ayıp olur, böyle bir atama etik olmaz düşüncesinde olan ve içinde MHP’lilerin de bulunduğu bir kesim de vardı.
Ve maalesef, eşraf ve bazı farklı siyaset erbabının dediği oldu. Farklı bir partide olmasına rağmen ‘yahu halk seçmiş, başkasını yaparsak ayıp olur’ bahanesiyle rahmetli Aziz Duran atandı.
Ersin Taranoğlu’na ısrarla bu atamaya sebep olanlar kimler, isim ver dedim. Vermedi… ‘Boş ver, bende kalsın, ben bu isimleri açıklarsam sağ olanlar çarşıya çıkamaz, ölenler de pek hayırla yad edilmezler’ dedi.
Peki, madem bu kadar istiyordu, neden bastırmadı diye düşünenler olabilir. Haklılar da çünkü Taranoğlu ismi ağır bir isim… Bu sorunun cevabını biliyorum; “Ben koalisyonun en küçük ortağıydım” demesi her şeyi izah etmeye yeter bence.
Konuyu araştırmak için mazinin derinliklerinde gezinirken bir şey daha fark ettim. Bir zamanlar, Sakarya siyaseti, Ankara siyaseti karşısında ne kadar da etkili ve güçlüymüş meğer.
Peki, ne oldu bize?
Tercihimizi muhalefetten yana kullandık da konuşmaya hakkımız yok desem, hayır.
Tercihimizi 20 yıldır iktidardan yana kullanıyor ve üstelik iktidar partisini en güçlü şekilde destekliyoruz.
Bu iktidara ilk seçiminde ful çekti bu il, altı milletvekilinin tamamını verdik.
İktidar partisine yüzde 60’ların üzerinde destek verdik.
3 bakan çıkardık dedim ya, oy oranlarına baktım vallahi oy oranıyla falan alakası yok. Tamamen güç ve temsil meselesi bu ve ağırlıkla ilgili…
Ersin Taranoğlu bakan olduğunda, ANAP tek başına iktidar olma şansını yitirmişti mesela. İlimizde de öyle büyük bir destek görmüyordu. Ama Ersin Taranoğlu’nu bakan yaptı o parti…
Merhum Cevat Ayhan bakan olduğunda partisi yüzde 20 bantlarında dolaşıyordu.
Nevzat Ercan bakan olduğunda partisi koalisyonsuz iktidarda bile duramıyordu.
Ama bu ilin siyasette bir karşılığı ve itibarı vardı ki, 3 tane bakanımız oldu.
Bakın bugün yarın yeni kabine kurulacak…
Bu bir seçim hükümeti muamelesi göreceği için tamamına yakını değişecek. Vatandaşa mesaj verme babından bu tercihler muhtemelen Ankara ve Ankara bürokrasisi dışına taşıp taşraya yayılacak.
Yani bir bakana sahip olma noktasında bir şansımız var. Bu ilin oy oranı bunu hak ediyor çünkü…
Oy oranı tamam da, arkadaşların siyasi karşılığı, değeri ve ederi buna yeterli mi acaba…
Siyaset iddia merkezlidir bilirsiniz. Bir siyasetçi kendini tanımlar ve vaatte bulunurken ‘beni seçerseniz bakan olacağım, bu ile ancak böyle hizmet ederim, beni kazandırın ben de bu ile kazandırayım’ der ki, bu gayet normaldir.
Lakin bu iktidar döneminde Sakarya siyaseti öyle değer kaybetti ki, bu ilin siyasetçilerine bundan böyle bu vaat ve bu iddia adeta haram oldu.
Günümüz siyasetçileri bundan böyle ancak ‘bize oy verin ne olur, biz el indirip kaldırma işlerini herkesten iyi yaparız’ alanında rekabet edebilirler. Gerisi hayal…
Evet, kabine değişmek üzere…
Ama bizden birinin ‘bakan’ olma ihtimali neredeyse yok.
Bu iddia da olan var mı bilmiyorum, olduğunu da sanmıyorum.
Bizimkiler olsa olsa bakanlık değil de bir tanıdıklarının bakan olma ihtimali üzerinde duruyor, buna göre kulis yapıyordur.
Bu onları keser belki ama bu ili kesmeyeceği kesin.
Çünkü dünya küçüldü, teknoloji ilerledi, her şey elimizin hatta ayağımızın altında…
Dolayısıyla görmeyenleri kandırma imkanı var ama artık oturduğu yerden görme ve gezme imkanı olanlar kıyas yapabiliyor, yani bu halk artık kuru laf ve slogan yerine icraata bakıyor, benden söylemesi…