Boşluğa saplanıp biraz daha -kalmak orada, bütün kadim inançların gizlerinden uzak...

Korkunç kâbusların içinde sabırsız duran bir korku gibi kapılmak karanlığın gölgesine...

Boşluğa saplanıp biraz daha -haykırmayı unutmuşçasına, ağlamaya uzak, vazgeçtim der gibi kalmak orada.

Çıldırmayı unutmuşçasına boşluğu kucaklamak.

Ama hayır!

Kucaklamaktan da vazgeçmiştim.

Küçük perilerin masallarında, büyük devlerin öykülerinde saplanıp kalmak biraz daha -haykırmayı unutmuşçasına, ağlamaya uzak, vazgeçtim der gibi kalmak orada.

Ama hayır!

Hayıflanmayı bildiği gibi, dünyayı bildiği gibi, cehennemi bildiği gibi, cenneti de bilmeliydi insan.

Boşluğa saplanıp biraz daha -haykırmayı unutmuşçasına, ağlamaya uzak, vazgeçtim der gibi kalmak orada.

Nerede o akasya ağacı? Ne oldu benim unutma beni çiçeğime? Gül kokulu vadimin Neresi beyaz? Neresi siyahtı?

Aslında Bütün sır dururken görebilmekteydi bekçiyi.

Umut kapılarımın başında ısrarla gülümseyen bekçiydi aslında güzelliğin ta kendisi.

Seviyorum seni oğlum!

Sen ki; tüm umutsuz inançlarımın en acımasız seri katili...

Henüz, Senden güzeller güzeli iskandinav Tanrısı, kendimden üçüncü tekil şahıs, bedbaht, hilkat garibesi bir abdal olarak bahsedebileceğim bir roman yazabilecek kadar deliremediğim için üzgünüm oğlum, ki isteseydim delirebilirdim, kendimi biliyorum.. .

Üzgünüm, halen daha aklım başımda..

Üzgünüm, deliremediğim ve her yıkılmışımda tekrardan kendime gelip daha da güçlü dirildiğim için...

Kaybolduğum için üzgünüm, kendi karanlık anaforumda metaforik bir sona doğru yavaş yavaş çekilerek...

Üzgünüm, mutsuzluğunu dile getiremeyen her korkak gibi mutluymuş” imajı çizerek kendimi saklayamadığım için....

Ne varsa ortada oğlum, üzgünüm...

Mesela, biliyor musun?

Aşk sancısı taşıyan tüm yalnızlara ve yalnızlıklara karşı yanıtsız bir soru işaretini taşıyorum cebimde...

Tüm ölüler birer imalat hatası..

Ve yaşayanlar yaşlarını yanlış hayatlara park etmişler, etimolojik krizler geçirerek,

Evet!

Geçimsizim..

Mesela; birazdan sevgilim, kitabın son bölümünde öldüresiye sıkacak gırtlağımı, thor’un duvarda asılı baltası inecek kafa tasıma...

Ve bir-tek deniz atları kaldıracak akasya ağacının odunlarından yapılmış tabutumu, unutma beni çiçekleri süsleyecek üstümü, odin kutsayacak valhalada ruhumu...

Ama ben her şeye tanık olmaktan hoşnutum...

Kimsesiz ve himayesiz kalan hayatımın hayırlara vesile olmasını hiçbir tanrıdan dilemedim, gezgin hayatım söz konusu...

Abdala malum olan aptallarla çevrili dört bir yanın;

can vermeye can atmam da, ölüme hasta olmam da sırf bu yüzden...

Henüz

Deliremediğim İçin

Üzgünüm oğlum.....

Ama bildiğim tek birsey var:

Sanki sana deliler gibi Tapıyorum!