Sokak siyasetinin önemli argümanlarından ve en fazla tartışılan konularından birisidir bizim şu meşhur külliye ya da saray.
Bir taraf için, bütçe açığının sebebidir adeta, lükstür, masraftır, müsrifliktir, içmeye ayranı yokken tahtırevanla tuvalete gitmektir.
Öbür yani savunan taraf için itibardır, büyüklük göstergesidir. Ne olmuştur yani, dünyada pek çok örneği de vardır, mesela Beyaz Saray. Bizimkilerin onlardan ne farkı vardır?
Çok farkı vardır aslında, çok…
Anlatayım;
Öncelikle bizim yanlış tercüme sebebiyle Beyaz Saray diye bildiğimiz o adresin adı White House yani Beyaz Ev’dir.
Ve o Beyaz Ev’in müdavimleri bütün kişisel ve özel masraflarını ceplerinden ödemek zorundadırlar.
Bir akşam yemek sonrası önlerine bir aylık yemek faturası konulduğunda oldukça şaşırıp, daha sonra anılarında “Kimse bize Başkan ve Eşinin Beyaz Saray’da yaşarken yedikleri yemeklere ve kullandıkları günlük malzemelere para ödemek zorunda olduklarından bahsetmemişti” diyen Nancy Reagan’dan anlıyoruz ki yedikleri yemekten tutun da kullandıkları diş fırçasına kadar buna dahildir.
Yine çeşitli vesilelerle Beyaz Saray hatıralarını anlatan ABD eski Başkanı Bill Clinton’un eşi ve birinci Obama döneminin dışişleri bakanı Hillary Clinton der ki;
“Sekiz yıllık Beyaz Saray maceramızdan sonra ancak mortgage kredisiyle iki ev alabildik ve bu kredinin bir kısmı ile kızımız Chelsea’nin Stanford Üniversitesi parasını ödedik.
2001 kışında bir anda 12 milyon dolar borcu olan bir aile haline gelmiştik. Daha sonra ben ve Bill, yayınlanan kitaplarımızdan ve ücretli konferanslarımızdan elde ettiğimiz gelirle bütün borçlarımızı kapattık.”
George W. Bush’un eşi Laura Bush da, “Spoken from the Heart” adlı kitabında Beyaz Saray’da yaşamanın ne kadar pahalı olduğundan yakınıyor. Onu en çok zorlayan konulardan biri de, her gün saçlarını yapan kuaföre, devleti temsil edeceği törenlere giderken bile olsa, ücretini kendisinin ödemesi olmuş.
Bayan Bush kitabında, faturanın aylık geldiğini ve Başkan ve eşi ile iki kızının bütün yemeklerinin, kullandıkları bütün kişisel malzemelerin, kuru temizleme dahil tüm hizmetlerin, garsonların ve temizlik görevlilerinin saat başı ücretinin, özel misafirlerinin tüm masraflarının bu faturada yer aldığını yazıyor. “Faturada ağzımı açık bırakan kalemler de vardı” diye aktaran Bayan Bush şu örneği veriyor:
‘’Ülkenin First Lady’si olarak giyeceğim kıyafetlerin de özel tasarım olması gerektiği şartı vardı ama elbisenin ücretinin yanı sıra bu tasarımların ücreti de yine benden tahsil ediliyordu.’’
O Beyaz Saray diye bildiğimiz aslı Beyaz Ev’in hikayesini bir de Beyaz Ev’in baş kahyası sıfatıyla, Gerald Ford’tan George W. Bush’a kadar 6 başkan gören Gary Walters’dan dinleyelim:
“Başkan ve ailesi bu evin 4 veya 8 yıllık kiracılarıdır. İstedikleri yemekler pişirilir, malzemeler ve ürünler istedikleri markalardan seçilir ama parasını Amerikan halkı değil, Başkan ve ailesi maaşlarından öder.
Ve doğal olarak fiyatın yüksekliğine alışmaları zaman alır. Çünkü başkanlar ve ailelerine verilen hizmet 5 yıldızlı otel kalitesinde olduğu gibi başkanın bunlar için ödeyeceği para da 5 yıldızlı otel fiyatları düzeyindedir.
Devlet konutu diye cüzi ücretlendirme yapılmaz. Yemek, hizmet ve malzemelerin pahalı olduğundan yakınmayan tek bir first aile hatırlamıyorum.”
ABD Başkanı, şehir dışı tatil masraflarını, hafta sonlarını geçirmek istediğinde Camp David’teki başkanlık dinlenme evinin hafta sonu masraflarını kendi cebinden karşılamak durumunda.
Yine örneğin başkan, ABD Başkanlık uçağına, devlet delegasyonundan olmayan tek bir kişi bile bindirecekse, kardeşi bile olsa, bir ticari yolcu uçağının ‘first class’ uçak bileti miktarınca devlete para ödemek zorundadır.
ABD Başkanlarının maaşına en son 1999 yılında zam yapılmış.
Buna göre ABD Başkanın çıplak maaşı yıllık 400 bin dolar civarında.
50 bin dolar da görev tazminatı ödeniyor.
Bu her iki ödeme de vergiye dahil, Başkan bunların gelir vergisini ödemek zorunda...
Bunların yanı sıra başkanın gezileri için, vergiden muaf yıllık 100 bin dolar harcırah ödeniyor.
Ancak, Beyaz Saray faturasının yüksekliği göz önüne alındığında bir ABD Başkanı, maaşı neredeyse aylık giderlerine yetiyor.
Yani ayrıca bir serveti yoksa Beyaz Saray’da ucu ucuna yaşamak durumunda…
Bu yüzden olsa gerek ki Başkan Gerald Ford, Beyaz Evi, “Bugüne kadar gördüğüm en lüks sosyal yardım konutu” diye tanımlıyor.
Beyaz Ev’in, başkanlar için kalıcı bir ihtişam ve keyif sarayı değil geçici bir barınma ve hizmet yeri olduğunu da Başkan Truman’ın dışı çok gösterişli bir hapishane‘den başka bir şey değildi” sözlerinden anlıyoruz.
Michelle Obama’ya göre de Beyaz Ev; “çok iyi dekore edilmiş bir hapishane”den başka bir şey değil.
Demek ki neymiş?
O Saray, bizim bu Saray değilmiş.
Kıyas bile kabul etmezmiş.
Bilin istedim…