Mutsuz bir insanım, mutluluğunu kaybetmiş bir insan

Mutluluğun: mutsuzluğa alışma hali olduğunu benimsemiş herhangi biri iste.

Sihrimi, ışığımı kaybettim.

Bütün medeniyetlerin hüznü üzerime sindi sanki.

İkilemlerin katı gerçekliği arasında ezildim.

Kendi sınırlarını aşan ben, herhangi bir şey için karar vermekte güçlük çekiyorum.

Hayat alternatiflerle doludur.

Kararsız olmamak için hiçbir gerekçem yok.

Düşüncelerimdeki sefaletin içerisinde yüzüyorum

Ve beni şaşırtan şey:

Bu çığlıkların kafamın içerisinden geçip gittiğini izliyor olmak.

Sadece sessizce geçip gitmelerine izin veriyorum.

Üstelik tüm bunlara karşın içten içe mutsuzluktan boğulup, benim ne kadar bedbaht olduğumu düşünen ödlekler de var

Bunlar genelde, kendi mutsuzluğundan söz etme yürekliliğini gösteremeyen, kompleksli kişiler.

Onlar yeryüzünün utanç unsurları sanki.

Kendilerinden yana övünülecek bir yanları olmadığındandır ki; benim hüznümü açıkça dile getiriyor olmamı bayağı buluyorlar.

Onlar, çogu zaman, kendi benliklerinde; birilerini yererek tinsel orgazmı yaşıyorlar.

Bu alışılmış kanıtlanma çabaları yalnızca kendilerine benzeyenler tarafından onaylanıyor ve bu sahte onaylanmanın verdiği geçici hazzı, gerçek benliklerinin katkıları ile kazanmamış olmanın utancını bilmiyorlar bile.

Onların içleri, dışları ve her bir yanları sinik bir yankıdan ibaret gibi sanki.

Kendi içimdeki kalabalığı bertaraf ederken; dışımdaki boş kalabalığın uğultusu beni sağırlaştırdı, duyamaz oldum gerçek sesleri..

Kendimi unuttum, nasıl biri olduğumu, neyi sevip

neyi sevmediğimi, neye kızıp neye gülümsediğimi, neyi isteyip neyi tam olarak istemediğimi.

Kendime dair her şeyi unuttum.

Bu kendimi son savunuşumdu!

Elimdekini yavaşça yere bıraktım, acınacak haldeydiler.

Bunun bendeki adı:

Sonsuzluğa, sorunsuz teslimiyet.

İçimde son bir sevgi kırıntısı kaldı.

Hiç acımaksızın, pervasızca harcanıyor, ta ki yok oluncaya dek!

Sevgisiz bir dünya asla düşünülemez.

En azından ben düşünemem, son olarak diyeceğim bir şey kalmadı; anlaşılmak için de çabalamayacağım.

Bana öyle bakma, ben eksiğim.

Beni boş ver

Dedim ya kendimi bedbin paradokslarda boğdum

Manasız, ruhsuz, gergin

Şimdilik olumlu tek bir şey var:

O da ölümlü olmam.

Ama yaşarken Her şey mümkündür

Yine de hiçbir şey mümkün değildir…

Her şey mubahtır ama aynı zaman da hiçbir şey mubah değildir…

Hangi taraftan gidersek gidelim, o yol diğerlerinden daha iyi değildir…

Bir şeyi başarsan da, başarmasan da, inancın olsa da, olmasa da, ağlasan da, sessiz kalsan da hepsi aynı kapıya çıkar…

Her şey için bir açıklama var, yine de hiçbir şeyin tam bir açıklaması yok…

Her şey hem gerçek, hem gerçek dışı, hem normal, hem de saçma, hem görkemli, hem sönük…

Herhangi bir şeyden daha değerli başka bir şey yok, herhangi bir fikirden daha iyi başka bir fikir yok…

Mutsuzluğunu sev ve mutluluğundan iğren…

Her şeyi birbirine karışır bu Kaotik yapıda ve ne mutlu kendi kaosundan düzenini yaratan insana…

Tüm kazanımlar birer kayıp, tüm kayıplar birer kazanımdır…

Neden sürekli kararlı bir tutum, anlaşılır fikirler ve anlamlı sözcükler beklenir ki?

Farkında mısın?

Asıl mutluluk: mutsuzluğa alışma hali...

Ne yaparsan yap, geri döndüremeyeceğin şeyler var hayatta.

Kabullenmek, devam etmek, yürümek zorundasın.

Bir yandan kabullenmeye çalışır, bir yandan reddedersin bazı şeyleri.

Savaşların en zoru kendinle olan savaşın...

Kazanamaz, kaybedemez, pes edemezsin.

Yakalandığın her çaresizlik, bir mecburiyet doğurur.

Her mecburiyet, bir travma yaratır,

Ve seni tefekküre sokan her travma ise; yeni bir öğrenim kazandırır...

Albert Pike'ın da dediği gibi:

"Hayat, kayıpların bir hesabıdır"

Semih Aslanlar

лавови