Hastane ortamında hasta iletişimi, sadece tıbbi bir prosedür değil, aynı zamanda insani bir etkileşimdir. Ancak, birçoğumuzun deneyimlediği gibi, birçok hastane personeli bu temel insanî değerleri göz ardı etmekte ve hasta ile iletişimde sık sık ihmalkârlık sergilemekte. Ayrıca hastaların endişelerini, acılarını veya sorularını dikkate almamak, onları birer hasta numarası olarak görmek, sağlık sistemine olan güveni zedeler.

Danışmanından hasta kabul sekreterine, hemşiresinden hasta bakıcısına istisnasız çoğu personelinde olan bir durum bu; nedense sürekli bir bağırış çağırış halindeler; başta yaşlılar olmak üzere, insanlarla emir kipleri kullanmadan iletişime geçemiyorlar. İnsanlar da işleri görülsün diye tepki göstermedikleri için, bu saygısızlık hiç bitmeden yıllardır devam ediyor.

Çalışanlar "biz ne zor şartlar altında çalışıyoruz biliyor musunuz" diyeceklerdir. İlgisizlik ve kabalık, hastane personelinin mesleki yorgunluk veya iş yükü gibi faktörlerden kaynaklanabilir, evet. Ancak, bu durumun kabul edilebilir bir bahane olmadığını vurgulamak isterim. Sağlık hizmeti sunmak, sadece tıbbi becerilere değil, aynı zamanda empati, sabır ve saygı gibi insani niteliklere de dayanır. Bu niteliklerden herhangi birinin eksikliği, hastane personelinin etik sorumluluğunu ve mesleki yeterliliğini sorgulatır.

Hastane personelinin ilgisiz ve kaba tavırlarının, hastalar üzerinde ciddi sonuçları olabilir. Bu tür bir iletişim yaklaşımı, hastaların tedaviye olan güvenini azaltabilir, stres ve anksiyete düzeylerini artırabilir ve hatta tedavi uyumunu olumsuz etkileyebilir. Ayrıca, hasta memnuniyetsizliği, sağlık hizmetlerinin kalitesi hakkında kamuoyunda olumsuz algılar oluşturarak, sağlık sistemine genel bir zarar verebilir.

İlgisiz ve kaba tavırlarla mücadele etmek için personelin düzenli olarak eğitilmesi, hasta iletişimi ve empati becerilerinin geliştirilmesi hayati öneme sahiptir. Ayrıca, hasta geri bildirim mekanizmalarının güçlendirilmesi ve hasta haklarının daha etkin bir şekilde savunulması gerekir.