Marketlerin avukatı değilim ama düşmanı da olamam. Sabit fiyatları ürünleri (sigara vesaire) mümkün mertebe mahalle bakkalından, kalanları da mutlaka yerel marketlerden alıyorum.

Lakin haklarını yemek bir yana, üzerlerinden kandırılmayı da kabul etmiyorum.

Görüyorsunuz, hayat pahalandıkça iktidar tribünlere oynuyor, sürekli bir günah keçisi bulup suçu ona atarak aradan sıyrılıyor.

Önce Faiz sebep, enflasyon neticedir” saçmalığı ile başladı hikayemiz ve “marketler sebep, pahalılık neticedir” noktasına geldi.

Topu ceza sahasından/tehlikeli bölgeden uzak tutma deyimi vardır ya futbolda, siyasette de suçu kendilerinden uzak tutuyorlar ki vatandaş “yönetim sebep, enflasyon neticedir” gerçeğini göremesin.

Pahalılığın sebebi nedir?

Bunun için girdi, üretim ve maliyet fiyatlarına bakmamız lazım.

Nereye bakacağız?

Elbette ki resmi verilere yani TÜİK’e…

TÜİK’e göre yıllık TÜFE yani tüketici enflasyonu %65…

Yani tükettiğiniz ürünler bir yıl içinde %65 pahalanmış.

Şimdi bu rakamı telaffuz ettim diye bana sövmeyin. Ben de biliyorum enflasyonunuzun yüzde yüzlerin çok üstünde olduğunu ama TÜİK’e göre konuşmam lazım.

Evet, TÜİK’e göre yıllık hayat pahalılığı %65…

Peki ÜFE yani üretici fiyat endeksi yani üreticinin mal üretmek için temin etmek zorunda kaldığı hammadde veya ürünlerdeki artış kaç?

Yani üretici geçen yıla göre yüzde kaç girdi artışına maruz kalmış?

%97…

Dikkatinizi çekiyorum TÜFE yani tüketici enflasyonu %65 ama ÜFE yani üretici enflasyonu %97…

Yani Türkçesi, bizim üretici 97 liraya ürettiğini 65 liraya satıyor!

Saçma tabi ki ama ben demiyorum, TÜİK öyle söylüyor.

TÜİK’in açıkladığı rakamlar bunlar…

Bu rakamlara göre bizim üreticilerimiz yani çiftçimiz, esnafımız, sanatkarımız, sanayicimiz ‘aman vatandaş mağdur olmasın, aç kalmasın, üşümesin’ diye neyi üretiyorsa onu ucuz satıyor.

Ama yeterince veya iktidarın istediği ölçüde fedakarlık yapmıyorlar ki hükümet hala onları pahalı satmakla ve hayatı pahalılaştırmakla suçluyor.

Tekrar ediyorum, bunlar TÜİK rakamları…

Gıdaya yani tarıma bakalım mı?

Evren Devrim Zelyut’tan aktarayım;

“Yıl başında TÜİK Tarım-ÜFE 2022 yılı Aralık ayında bir önceki aya göre %4,82, bir önceki yılın Aralık ayına göre %151,03 arttı.

Yani çiftçimiz ürettiği ürünleri pazarlama kanallarına sattığında oluşan fiyat artışı %151 olmuş.

Ama mucizevi bir şekilde geçen ay %169 iken bu ay düşmüş!

Birincisi, TÜİK'in geçen ay %169 bu ay %151 olarak bildirdiği rakam gerçeği yansıtmıyor. Zira bu köşede hep söyledik, saman ve yoncanın balyası %200 zamlanmış, tarım ilaçları %200 / %300 yükselmiş, meyve kasası 2 TL'den 8 TL'ye çıkmış, tohumluk buğday 3,5 TL'den 10 TL'ye artmış iken, yani maliyetler 1'e 2,3 artarken nihai ürün %150/%160 artabilir mi? Elbette ki artış daha fazla olur.

İkincisi, TÜİK rakam düştü diyor peki enerji fiyatlarında keskin bir düşüş mü gördük?

Mazot iki aydır 24/22 TL civarında seyrediyor. Diğer konu ise dolar. Dolar/TL değeri tohum, gübre, ilaç fiyatlarını yakından etkiliyor. Peki söyleyin, dolar/TL düştü mü ki, ana girdi maliyetleri düşsün?

Bunun gösterdiği gerçek şu: Enflasyon özellikle gıdaya bağlı olarak düşmeyecek. AKP'nin umutsuzca marketlerden fiyat sabitleme talep etmesinin altında işte yukarıda anlattığımız kaçırdığı dizginler var. Tarım ve sanayide kontrol kaybedildi…

Sözün özü şu; tarımda ve sanayide enflasyon arttıkça ekmek fiyatı artacak, enflasyon Lira'yı değersizleştirip bütçe ve cari açıkları ile birleşip dolar/TL'yi daha yukarıya taşıyacak…

Dönüp sanayi ürünlerine baktığımızda da aynı tablo var. Sanayi hâlâ dış girdiye bağlı dönüyor ve kurda gerileme olmadığı için girdi maliyetleri düşmüyor. Haliyle üretilen ürünlerin de fiyatları yükselmeye devam edecek, çünkü hem emekte hem de enerji gibi ana maliyet kalemlerinde girişimcinin sırtındaki yük arttı.

İktidar sadece gerçekleri eğip bükerek günü kurtarmaya çalışıyor. Ama gerçekler çarşıya pazara çıktığımızda bir tokat gibi yüzümüze çarpıyor.

Bırakın ötesini berisini, sanayisini teknolojisini daha soğan fiyatlarını kontrol edemiyorlar.

Geçtiğimiz gün hemşerimiz Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 2022 yılına ait üretici ve market fiyatları arasındaki değişimi değerlendirdi.

Bakınız buna göre, 2022'de markette en yüksek fiyat artışı yıllık %314,6 ile kuru soğanda görüldü. Kuru soğanı %202,8 ile limon, %164,5 ile toz şeker, %163,1 ile ıspanak, %159,2 ile lahana, %147,1 ile Antep fıstığı, %141,7 ile portakal izledi.

Bu fiyatlar neden artıyor? Çünkü tarımda gübre, enerji ve sair girdiler sürekli artıyor. Bunun karşılığında da iktidar, fiyat arttırmak zorunda kalan kendi çiftçisini ve kendi üreticisini ithalatla terbiye etmeye çalışıyor.

Nitekim kendi atalarından dolayı artan maliyetleri düşürmek yerine, et fiyatı artınca et, fasulye fiyatı artınca Yunanistan'dan fasulye ithal etmeyi tercih ettiler.

Yani uluslararası rekabette el alemin çiftçisinden yana taraf olan bir iktidar!

Hasılı, tarımsal ürünlerin fiyatının artışının tek nedeni iktidarın ekonomi politikalarıdır.

Suçluyu başka yerde aramayın…