Sevgili okurlar,
Yurt dışında yaşayanlar için “İstanbul” bir “mega kentten “ öte, bir “dünya kenti” ve daha da önemlisi “bir rüya kenttir” bilenlere, sevenlere..
Bu durum sadece yurt dışında yaşayanlar için değil, ülke içinde yaşayanlar için de böyledir..
Uzatmayalım, Eylül aylarında İstanbul bir başka güzeldir..
Kent, adeta tatil dönüşü hareketlenir..
Geleni, gideni çoktur İstanbul’un..
Bizde İstanbul için Adapazarı’ndan yola çıkıyoruz..
Sevgili eşim Fatma Cinal, yeğenim Öznur Birincioğlu Demir ve Belçika’dan aile yakını, Akyazı gelini Nurten Birincioğlu Karabayır ile birlikte yolculuk başladı..
TEM Oto yolu yine yüklü..
Kuzey Marmara Oto yolunu tercih etmeyenler, hem gidiş, hem geliş trafiğindeler..
Eski E5’i de tercih edenler yok değil..
Oradan, buradan sohbete doyum olur mu?
AKYAZI İMAJI!?
“Aile çevresi, Akyazı’da olup, bitenler”, konumuzu oluşturuyor..
Bir ara Belçika’da doğup büyüyen ve baba memleketi Akyazı’ya gelin olan Nurten Birincioğlu Karabayır, “ Akyazı’ya haksızlık yapılıyor! Akyazı imajına katkı sunulacağına, karalanıyor! Bunu Akyazılıların yapması gücüme gidiyor! Evet yanlışlar yok değil.. Eksikliklerde var.. Ama bu ilçeye güzel hizmetlerde veriliyor.. Ben ve eşim Mustafa Birincioğlu, Akyazı için, Akyazı imajı ve insanımız için büyük fedakarlıklarla çalışıyoruz.. Herkes elini taşın altına koymalı” diye bir değerlendirmede bulundu..
Haksız değildi!
Maalesef, bilerek, bilmeyerek, bu yanlışa düşenler var!
SİYASİ ANLAYIŞ!?
Bu anlayış, siyasi alanda, kendini daha çok gösteriyor!..
Bunu yıkmak için, “Akyazı imajına” katkı için, herkes üzerine düşeni yapmalı..
“Çamur at izi kalsın” anlayışı ile bir yere varılamayacağı bilinmelidir.
“Kısır döngü” tartışmaların, “çirkin belden aşağı vurmaların” yanında, bu kentin değerlerini “tu-kaka etmenin”, kime, ne yararı olur ki?
Malzeme belli!
Bir ara Google girerek, bir yazıma da konu ettiğim, “ Akyazı’nın yetiştirdiği değerleri” buldum, okudum..
Okuyorum, ama liste bitmiyor..
Şaşkınlıklarını gizleyemediler..
Bu değerli Akyazlı hemşerilerimi Akyazı’da toplamak, “Akyazı kimliği altında buluşmanın hazzını yaşama düşüncemi gerçekleştiremediğimi” paylaştım.
“Akyazı kimliği” altında buluşmak?
Ne güzel olurdu ya?
MUZAFFER TATLI!
Oysa, geçen hafta kaybettiğimiz Karasu sevdalı Muzaffer Tatlı, benim düşüncemi, projemi, Karasu’da Belediye Başkanı İsak Sarı ile birlikte gerçekleştirdiler..
Düşünebiliyor musunuz, “ Karasu’nun yetiştirdiği değerler, Karasu idealinde buluşup”, Karasu’yu konuştular..
Az şey değildir!
“Kör siyaset ötelenmiş, küslükler unutulmuş, anlamsız rekabet ötelenmiş ve sadece Karasu bu buluşmada konuşulmuş, eski günler yad edilmiş, dostluklar pekiştirilmiş, anlamsız dedikodular..” sonlandırılmış..
Bu, Karasu içinde, bir başlangıç olmuş..
Ne güzellik değil mi!?
Daha çok yapacakları vardı, sevgili merhum Muzaffer Tatlı kardeşimin!
Allah gani, gani rahmet, cennet mekan eylesin!
“Yapacakları, düşünceleri, projeleri..” evlatlarına ve Karasulu sevenlerine kaldı?..
Yol boyu, konuşuyoruz..
Bugün, “8 Eylül Dünya Kitap Okuma Günü..”
Hatırlayan var mı ki?
Evet, böyle bir gün de var, bilenlere?!
KİTAP, KİTAP, KİTAP..
“Kitap Okuma Günü” ha?
Akyazı’nın meşhur parkındayız..
Son kitabım, “Hakikatin Peşinde Bir Ömür” için tanıtım, okuma ve imza günü var..
Sevgili Fahri Tuna, bizi yalnız bırakır mı?
O da bizimle..
Aslında, bu kitap onun çabasının bir ürünü ya?
Sevgili öğrencilerim, Engin Şenol, Sabiha Lina Coşkun, Hüseyin Öksüz, Hüseyin Cinal ve diğerleri bu buluşmaya öncülük ediyor..
Sevgili okul arkadaşım Hasan Bilmiş ta Karasu’dan kalkmış gelmiş..
Ama,” Akyazı’nın siyasi kişilikleri” ortada yok?
Haberlerinin olmamasına imkan mı var?
Bir tek, CHP İlçe Başkanı Mustafa İyiyazıcı ve arkadaşları çıkagelmişler..
Yine de bir buluşma gerçekleştirildi..
Eski günler, hatıralar yaşandı, yaşatıldı..
Bir kültür hazinesi, “Akyazı’yı, Adapazarı ve Brüksel yıllarını anlattığım kitaba”, ne Akyazılı, ne Sakaryalı ilgi gösterdi?
Canları sağ olsun!
Neden acaba?
“İktidar yanlısı olsak”, böyle mi olurdu!
Ya da,” bir partili” olsak?
Geçelim!
4 BİN KİTAP?
“Bir gün yine Atatürk, tarihle ilgili kalın bir kitap okuyordu. Öylesine dalmıştı ki, çevresini görecek hali yoktu. Bir sürü yurt meselesi dururken Devlet Başkanının kendini tarihe vermesi, Vasıf Çınar’ın biraz canını sıkmış olmalı ki, Atatürk’e şöyle dediğini duydum:
- "Paşam!.. Tarihle uğraşıp kafanı yorma...
19 Mayıs’ta kitap okuyarak mı Samsun’a çıktın?"
Atatürk, Vasıf Çınar’ın bu çok samimi yakınmasına gülümseyerek şöyle karşılık verdi:
- "Ben çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydım, bu yaptıklarımın hiç birisini yapamazdım" diye cevap verir."
Mustafa Kemal ATATÜRK (Cemal Granda Anılarından).
Hayatı boyunca cepheden cepheye koşmuş ulu önderin ömrüne 4 Bine yakın kitap sığdıracak kadar içinde taşıdığı aşktır okumak..”
“8 Eylül Dünya Kitap Okuma Günü”, ne yapıldı ki?
Kitap?
Okuyup ta, ne olacak ki?
Öyle değil mi?
Hatırlatayım dedim!
ÖĞRETMENİM
Son olarak, Akyazı’da sevgili orta ve lise öğretmenimiz Evliya Parlak ile buluştuk..
Ne samimi, ne içten, ne sıcak bir kucaklaşma, buluşmaydı..
“İltifatlarına mazhar olmak”, ne mutluluk, ne?
Uzakta olsak ta kalplerimiz, duygularımız, anlayışlarımız hiç değişmemiş!
Allah sağlık, afiyetler, uzun ömürler versin!
“Birbirimize değer verdiğimizde unutmayınız ki, yaşadığımız kentin imajı da” değişir..
İstanbul mu?
Anlatacaklarımız var..
Kültür değerlerimizi yaşamak, yaşatmak, görevimizdir..
Yusuf Cinal yazıyor, 10 Ağustos 2023