OVP yani Orta Vadeli Program açıklandı.
Hesapta, Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomik, sosyal ve çevresel hedeflerini belirleyen ve bu hedeflere ulaşmak için izlenecek politikaları ortaya koyan üç yıllık bir program…
Türkiye ekonomisinin sürdürülebilir ve kapsayıcı bir şekilde büyümesini sağlayacakmış!
Enflasyonu tek haneli rakamlara düşürecekmiş!
İstihdamı artıracak, yoksulluğu azaltacakmış!
Eğitim ve sağlık hizmetlerine erişimi yaygınlaştıracak, çevreyi koruyacakmış!
Neyse kafanızı şişirmeyeyim. Son üç yıldır uygulanan ekonomi politikasından vaz geçildiğinin ve tam anlamıyla bir ‘U’ dönüşünün göstergesinden başka bir şey değil.
Faiz sebep, enflasyon sonuçtur saçmalığının bittiğini, hayal aleminden sıyrılıp ekonomik gerçeklere dönüldüğünü, kıytırık Arap ülkelerinden gelecek paradan umut kesildiğini ve rotanın tekrar IMF ve Dünya Bankası yönüne kırıldığını anlıyoruz.
Peki, bize yansıması nasıl olacak?
Bütçe açığını halktan alınan vergilerle kapatmaya çalışan iktidar, yeni OVP ile bunu artırarak sürdürecek. Yani yemeği yediler, faturayı yine bize ödetecekler.
Vergilerle bitmiyor, "Kamu gelirlerine yönelik tahsilat performansı artırılacak, vergi cezaları caydırıcılığı güçlendirecek şekilde gözden geçirilecektir" ifadelerine bakılırsa vatandaşa her türlü cezaları kat be kat yerleştirerek bütçe açığını kapatacaklar.
Bir de "Hazine taşınmazlarının ekonomiye kazandırılması sağlanacak" ifadelerine bakılırsa milli varlıklarımızın tamamı iğneden ipliğe özelleştirilecek yani peşkeş çekilecek.
Muhalefetin tepkilerini aktarayım;
Önce CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun eleştirileri bilahare diğer muhalefet partileri…
“Dağ fare doğurdu” dedi Kılıçdaroğlu ve devamını şöyle getirdi;
Önümüzdeki üç yılı kapsayan Orta Vadeli Program açıklandı. Ama yine, ‘dağ fare doğurdu.’
Bir ekonomik programın başarısı programın ‘teknik kalitesine’, ‘uygulayıcıların liyakatine’ ve ‘siyasi sahiplenmeye’ bağlıdır.
Son ikisinden başlarsak; uygulayıcıların hali ortada…
Cumhuriyetimizin 100. Yıldönümü 2023 için, 2011'de sözler verdiler. Türkiye ilk 10 ekonomi arasına girecek. Milli Gelir 2 trilyon $; fert başına gelir 25 bin $, ihracat 500 milyar $ olacak. İşsizlik %5'e düşecekti.
Bunları devletin 10. Kalkınma Planına resmi hedef olarak da yazdılar. Şimdi getirdikleri OVP ile 2026'ya kadar, bu hedeflerin yanına bile yaklaşamıyorlar.
Ama 2023 hedeflerinin neden ıskalandığına dair OVP 'de tek bir izahat yapmıyorlar; milletten özür dilemiyorlar.
Çünkü ortada 2023 hedeflerini sahiplenen samimi bir siyasi irade hiç olmadı. Aynı siyasi iradenin şimdi getirdiği OVP'ye göre Türkiye; ilk 10 ekonominin uzağında kalmaya, buna karşın dünya enflasyon şampiyonlar liginde oynamaya devam edecek.
OVP 'nin teknik tarafına gelirsek, burada da izaha muhtaç ciddi sıkıntılar var. Saray Hükümeti önümüzdeki üç yılda ‘Türkiye'nin potansiyel büyümesinden çok da taviz vermeden, enflasyonu üç yılda yüzde 65'lerden yüzde 8,5'e indireceğim’ sözünü veriyor.
Peki, bunu nasıl yapacak?
OVP'de ki bu büyüme ve enflasyon hedeflerinin beraberce sağlanması, iç talebin ciddi şekilde baskılanması ve dış talepten büyümeye ciddi bir katkı gelmesiyle ancak mümkün. 2024'de yurtiçi talepten büyümeye gelen katkının, 2023'e göre, yarı yarıya düşeceği anlaşılıyor.
Perşembenin gelişi, Çarşambadan bellidir. Yerel seçimlerden sonra, daha yüksek faiz ve vergi yükü yolda.
Diğer taraftan OVP'ye göre gelecek üç yılda net ihracatın büyümeye katkısı son derece sınırlı. Yani önümüzdeki üç yılda da büyüme iç talep ağırlıklı olacak. Peki, bu büyüme kompozisyonuyla, enflasyon tek haneye nasıl düşecek?
OVP'nin dolar kuru tahminleriyle de enflasyon hedefleri uyumlu değil. OVP'ye göre 2024'de Amerikan Doları, TL'ye karşı yüzde 54 değer kazanacak. Yani TL pul olmaya devam edecek. TL'nin değeri pul olurken, enflasyon yüzde 65'lerden, yüzde 33'e nasıl düşecek?
Saray hükümeti yine selden kütük kaçıracak. Ekonomide işlediği tüm günahların vebalini milletin sırtına yıkacak. 2024'de hedeflenen enflasyon % 33, ama diğer tarafta hedefledikleri vergi tahsilatındaki artış % 73. OVP 'ye göre vatandaşın vergi yükü olağanüstü artacak.
Tüm uyarılarımıza rağmen, OVP'de Kur Korumalı Mevduat (KKM) uygulamasından çıkış için ciddi bir strateji de ortaya konmamış.
KKM'nin bugüne kadar bütçe ve TCMB'ye yükü 900 milyar lirayı aştı. 2024'de devletin bütçeden yapacağı yatırım harcamalarının 788 milyar lira olduğu düşünüldüğünde, KKM'nin sebep olduğu yük ve tahribat daha iyi anlaşılabilir.
‘KKM olmasaydı bütçenin faiz yükü ne olurdu?’ diyenler, bir zahmet OVP'de faiz giderlerindeki patlamaya da bir baksın. 2023'de % 108 artan bütçenin faiz ödemeleri, 2024'de % 94 artacak.
Tüm bu yıkıma sebep olanların şimdi çıkıp ‘sorun ekonomik değil, psikolojik’ demesi ise siyasetin değil, olsa olsa tıbbın konusudur.
Ne de olsa olmadığı halde kendini ‘ekonomist’ zannedip, bir de ‘faiz sebep, enflasyon netice’ diyerek, durduk yere ülkeyi perişan etmenin başka bir izahı olamaz.”