Bugün yaşanan sözde krizi, Bahçeli’nin aylar önce söylediği ‘Anayasa Mahkemesi kapatılmalı’ sözü çerçevesinde değerlendirmeli ve perde arkasında Cumhur İttifakının Anayasa değişikliği için gerekçe arayışı olarak değerlendirmek lazım.

Konu yargıysa eğer, bırakın hukukçuları, hukuk Fakültelerinin önünden geçenler bile bu konudaki yetkinin kimde olduğunu hepimizden iyi biliyorlar.

Böyle bir kararla, ülkede bir devlet krizi çıkarma yolu seçme sebepleri bir hukukçunun deyimi ile şundan ibaret;

“Sonunda Anayasa Mahkemesi'nin dediği olabilir, ancak çıkacak bu kriz, iktidara ‘bakın gördünüz mü bu konuda mevzuatta sorun var, gerekli yasal ve Anayasal değişiklikleri yapalım' deme fırsatı verecek.”

Her şey bir taktik uğruna sizin anlayacağınız…

Biz her Cuma namazında Mevla’nın bize hüküm verirken adil olun’ emrini dinlememize rağmen (hadi eskiden Arapça okunuyordu da anlamıyorduk, şimdi bağıra bağıra Türkçe okunuyor olsa) ister ahlaki ister hukuki her ne konu olursa vicdani ve adil hüküm verme anlayışımızı maalesef kaybettik. Her konuda tuttuğumuz parti ve onun liderlerinin ağzına bakıyoruz.

Hakkını yemeyelim bu tartışmadan rahatsız olanlar da var elbet ama bakıyorum da konumuna göre konuşanlardan ibaret çoğu…

Bugün unvan ya da konumca iktidardan istifade ediyor olsalar hiçbirinin ağzı bıçak açmazdı.

Bunlardan bir tanesi de Prof İzzet Özgenç…

Cumhurbaşkanı’na hitaben açık mektup yayınladı.

Diyor ki; “Sayın Cumhurbaşkanım, değerli ağabeyim,

Bu mektubu size, resmi bir sıfat taşımadan ve resmi bir statüye sahip olmadan uzun yıllar hukuk alanında danışmanlığınızı yapan bir kişi olarak kaleme alıyorum..

Anlaşılan o ki, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin, Anayasa Mahkemesi tarafından verilen muayyen bir olayla ilgili “hak ihlali” ve yeniden yargılama kararına ‘uyulmamasına’ dair karar, Yargıtay Başkanlığı postunda oturan kişinin yanı sıra, sizlerin de bilgisi dahilinde verilmiştir.

Hukuki danışmanlık çalışmaları çerçevesindeki yönlendirmeleri dolayısıyla mahcubiyetini gerektiren bir durumun olmadığı ortaya çıkmış bir kişi olarak, etrafınızı saran veya çevrenizde tuttuğunuz “hukukçu” geçinen ÇAKALLAR yüzünden, somut hukuki sorunlarla ilgili düşüncelerimi size zamanında arz etme ve yönlendirme kabiliyetim ortadan kalkmıştır. Bu durumu, şahsım için bir eksiklik olarak telakki etmiyorum. Ancak, Hukuka geri dönülmesi dışında hiçbir beklentisi olmayan bir kardeşiniz olarak, bir üyesi olduğum toplumumuzun Hukuk alanındaki geleceğiyle ilgili endişelerim dolayısıyla, sizi Anayasanın Cumhurbaşkanına yüklediği ‘Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını temin etme’ görevini (m. 104, f. 2) yerine getirmeye davet ediyorum. Selam, saygı ve sağlık dileklerimle.”

Peki, Anayasa’nın 104. Maddesi ne diyor.

Madde 104: Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk Milleti’nin birliğini temsil eder; Anayasa’nın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir.

Bu amaçlarla Anayasa’nın ilgili maddelerinde gösterilen şartlara uyarak yapacağı görev ve kullanacağı yetkiler şunlardır:

a) Yasama ile ilgili olanlar: Gerekli gördüğü takdirde, yasama yılının ilk günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde açılış konuşmasını yapmak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni gerektiğinde toplantıya çağırmak, Yasaları yayımlamak, Yasaları yeniden görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne geri göndermek, Anayasa değişikliklerine ilişkin yasaları gerekli gördüğü takdirde halkoyuna sunmak,

Yasaların, kanun hükmündeki kararnamelerin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün, tümünün ya da belirli kurallarının Anayasa’ya biçim ya da esas yönünden aykırı oldukları gerekçesi ile Anayasa Mahkemesi’nde iptal davası açmak, Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar vermek,

b) Yürütme alanına ilişkin olanlar:

Başbakanı atamak ve istifasını kabul etmek, Başbakanın önerisi üzerine Bakanları atamak ve görevlerine son vermek, Gerekli gördüğünde Bakanlar Kurulu’na Başkanlık etmek ya da Bakanlar Kurulu’nu Başkanlığı altında toplantıya çağırmak, Yabancı devletlere Türk Devleti’nin temsilcilerini göndermek, Türkiye Cumhuriyeti’ne gönderilecek yabancı devlet temsilcilerini kabul etmek,

Uluslararası antlaşmaları onaylamak ve yayımlamak, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Başkomutanlığını temsil etmek, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kullanılmasına karar vermek,

Genelkurmay Başkanı’nı atamak, Milli Güvenlik Kurulu’nu toplantıya çağırmak, Milli Güvenlik Kurulu’na Başkanlık etmek, Başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu kararıyla sıkıyönetim ya da olağanüstü hal ilan etmek ve kanun hükmünde kararname çıkarmak, Kararnameleri imzalamak,

Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile belirli kişilerin cezalarını hafifletmek ya da kaldırmak,

Devlet Denetleme Kurulu’nun üyelerini ve Başkanını atamak, Devlet Denetleme Kurulu’na inceleme, araştırma ve denetleme yaptırmak, Yükseköğretim Kurulu üyelerini seçmek, Üniversite rektörlerini seçmek,

c) Yargı ile ilgili olanlar: Anayasa Mahkemesi üyelerini, Danıştay üyelerinin dörtte birini, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Askerî Yargıtay üyelerini, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi üyelerini, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerini seçmek.