Devlet Bahçeli, Meclis oturumuyla birlikte Can Atalay konusunun tamamıyla kapandığını, Anayasa'ya aykırı işlem tesis eden, kendi içtihatlarını hiçe sayan Anayasa Mahkemesi'nin laçkalaşmış hak ihlali kararı Türk milletinin iradesiyle çöpe atıldığını, kanunsuzluğa geçit verilmediğini söylüyor.
Yok öyle yağma!
Avukat Figen Çalıkuşu’nun dediği gibi; “Türkiye'de pusula kırıldı. Anayasa çöpe atıldı. 16 Ağustos Cuma gününden bu yana, Türkiye'nin bir Anayasa'sı yok. "Laçkalaşmış AYM kararı çöpe atılmıştır" dendiği andan itibaren hiçbirimiz güvende değiliz... Siyaset kurumunun da pusulası kırılmış durumda. Vekiller Meclis'te hiçbir şey olmamış gibi yasama görevlerini icra edebilecekler mi? Siyaset yapmanın bir anlamı kalmadı ki! Meclis'te kan dökülmesi olayına bile tebrik yağması, artık başka bir döneme girdiğimizi fiilen bize göstermiş oldu...”
Evet, yok öyle!
Ortada kapı gibi bir Anayasa Mahkemesi kararı var.
Ya o kararı kaldırtacaksınız ya Anayasa Mahkemesi’ni kapatacaksınız.
Ya da madem ki artık ‘yok hükmünde’ madem ki işlevi yok, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni kapatın gitsin.
Bu ‘işlevi yok’ kısmı bazılarının zoruna gitmiş olabilir, gitmesin.
Benimkisi TBMM’ye yönelik bir hakaret veya küçümse değil; durum tespiti…
TBMM’nin itibarını iade etmenin yolu da bu durumu ortadan kaldırmaktan geçiyor.
TBMM’nin itibarını sağlayacak olanlar da öncelikle başkanı ve üyeleridir.
Can Atalay oturumunda yaşananlar öncelikle TBMM üyelerinin zoruna gitmiyorsa artık bu ülkede demokrasi ve hukuk tükenmiş demektir.
Neler oldu o gün?
CHP’li Gökhan Günaydın’ın kürsüden yaptığı tespitlerden aktarayım;
“Olağanüstü toplantı çağrımıza saygı duyarak bu Meclisi açmak için Genel Kurula gelen, katılan 240 muhalefet milletvekiline çok teşekkür ediyorum ve hepsine ayrı ayrı saygılarımı sunuyorum.
Keşke iktidar partisi milletvekillerine de teşekkür edebilseydim ancak onlar Meclisi açmamak için Genel Kurula girmediler, ancak burada 200 sayısı aşıldıktan sonra Genel Kurula geldiler, şimdi de koridorlarında, odalarında bekliyorlar ki Meclisi kapatalım da gidelim diye.
Bu, Gazi Meclisin herhâlde 23 Nisan 2020'den bu yana devam eden müktesebatına uygun bir tavır değildir.
Peki, ortaya koyalım, biz acaba neden Meclisi olağanüstü toplantıya çağırdık ve bugün bu Meclis sayısını hatırlayamayacağımız kez ara vermek, görüşmelerini bir süre daha ertelemek ve hiçbirimizin de uygun görmeyeceği şiddet manzaralarıyla karşı karşıya kalmak durumunda kaldı?
Eğer bunu bugün bir milletvekilinin ya da birkaç milletvekilinin tavrına bağlar isek çok büyük eksiklik yapmış oluruz.
İki şeye bağlamamız lazım: Bir, yirmi iki yıldır süren AKP iktidarının ülkeyi getirdiği antidemokratik düzlem ve onun yansımaları; iki, bu Meclisin on beş ay evvel seçilmiş bir milletvekilinin hâlâ Meclise gelemiyor olması.
Ben soruyorum, 600 milletvekilinden birisi seçildiği hâlde on beş aydır bu Mecliste değil, sadece bu Mecliste olmaması mı utanılacak olan?
TBMM’nin itibarını zedeleyen bir başka olgu da üyelerinin hukuka bakış açısı…
Nitekim Gökhan Günaydın, konuşmasında Anayasa mahkemesi kararlarına yönelik (hadi ikiyüzlülük demeyeyim) çifte startlardan da örnekler vererek, siyaset kurumlarını kendi itibarlarını korumaya davet etti:
“Geçmişte Anayasa Mahkemesini alkışlayanlar, bu tip kararlarından dolayı alkışlayanlar şimdi “Anayasa Mahkemesi kapatılmalıdır.” diyorlar.
Yetmiyor, saraydan da size parmak sallıyorlar. Mehmet Uçum “Bu karar okutulamaz, yok hükmünde olan kararın kendisi yok hükmündedir.” diyor.
Sonra siz burada Mehmet Uçum’un sözlerini sanki kendi fikirlerinizmiş gibi tekrar ediyorsunuz ve arkasından da yasama, yürütme, yargı arasında erkler ayrılığından bahsediyorsunuz.
Demek ki bir kere daha ifade edelim, burada yirmi dakika boyunca eğer insanlar birbirlerine şiddet uygulamaya kalkışlılarsa; burada, bu kürsüde sözü ve eylemi ne olursa olsun bir milletvekili kürsü hakkını kullanırken idare amiri koltuğunu işgal eden bir zat tarafından fiilî saldırıya uğradıysa bu, Meclis açısından utanç vericidir ve kara bir gündür.
Meclis Başkan Vekilinin yumrukla eş zamanlı olarak gonga basarak yumruktan yarım saniye önce Meclisi kapatmak yerine burada bu mikrofonu keserek temiz bir dil kullanmaya davet etmesi ve ortamı sükûnete ulaştırması gerekirken bu usta saldırı organize edildi ve her şey gözümüzün önünde oldu; gerçekten utanç vericidir, gerçekten utanç vericidir.”
Evet, utanç vericidir.
Ve ben o gün gerçekten çok utandım.
CHP henüz geri adım atmadı.
Anayasa Mahkemesi kararının doğrudan okutulması için meclis genel kurulunun yeniden olağanüstü toplantıya çağrılması kararı aldılar.
İşte, ülkeye yaşattığınız utancı temizleme fırsatı.
Bakalım değerlendirebilecek misiniz?