Maymun çiçeği salgını, dünyanın birçok yerinde paniğe yol açarken, Türkiye'de de bu virüsün yayılabileceği ihtimali üzerine çeşitli senaryolar konuşuluyor. Covid-19 döneminde yaşadığımız tecrübeler henüz çok tazeyken, bu yeni tehdit karşısında benzer bir süreçle karşı karşıya kalmak, elbette kimseyi şaşırtmıyor. Hatta bazıları için bu durum, dejavu gibi, sadece virüsün adı değişmiş gibi.

Çiçek aşısının, maymun çiçeği virüsüne karşı yüzde 85 oranında etkili olacağı yönündeki açıklamalar, kulağa ilk etapta umut verici geliyor. Ancak burada durup, biraz düşünmekte fayda var. Aşı tartışmaları, özellikle Covid-19 döneminde o kadar büyük bir kutuplaşma yarattı ki, toplumun büyük bir kısmı ya bu tartışmalardan bıktı ya da tamamen kayıtsız hale geldi. Ne yazık ki, bilimsel gerçeklik ve toplumsal algı arasındaki bu kopukluk, büyük bir sorun olarak karşımızda duruyor.

Bir kere, aşıların etkililiği üzerine yapılan bu tür açıklamalar, toplumda ne yazık ki her zaman doğru bir yankı bulmuyor. Covid-19 aşıları için yüzde 90’ların üzerinde etkili olacağı söylenmişti, fakat herkesin hatırladığı tek şey, aşıların zorunlu hale gelmesi ve bunun getirdiği baskıydı. Şimdi, benzer bir senaryo çiçek aşısı için gündeme geldiğinde, insanlar haklı olarak "Bu sefer ne olacak?" diye soruyor. Daha doğrusu, aynı filmi ikinci kez izlemek istemiyorlar.

Aşı karşıtlığının, bilgi eksikliği ve yanlış yönlendirmelerle beslendiği bir gerçek. Ancak bu karşıtlığın derinlerde yatan bir başka nedeni daha var: Güvensizlik. İnsanlar, sadece aşıya değil, hükümete, sağlık otoritelerine ve hatta genel anlamda bilim dünyasına güvenlerini kaybetmiş durumda. Bu durum, Covid-19 döneminde açıkça görüldü ve maalesef maymun çiçeği ile ilgili tartışmalarda da benzer bir tablo oluşuyor.

Peki, bu güvensizlik neden var? İnsanların yaşadığı ekonomik zorluklar, sağlık sistemine olan inançsızlık ve medya üzerinden sürekli pompalanan korku dolu haberler, bu güven kaybını körükleyen faktörler arasında. Şu an Türkiye'de, bırakın maymun çiçeği gibi nispeten yeni bir tehdidi, insanların günlük sağlık ihtiyaçlarını karşılamak bile büyük bir mücadele haline geldi. Bu durumda, bir de yeni bir salgın tehdidiyle başa çıkmak zorunda kalmak, toplumun zaten zayıf olan güvenini daha da sarsacaktır.