Umarım bu, eşimin hastalığı üzerine yazdığım son yazı olur.
Lösemi ön tanısı ile yattığımız hastanede 77 gün geçirdik, iki hafta önce de MDS tanısı ile evimize çıktık.
Tedavi henüz tamamlanmadı, evde devam ediyor. İki kez haftalık kontrole gittik, her ikisinde de iyiye doğru gidiş olduğu söylendi. Başımızı en fazla ağrıtan PLT değeri (trombosit) istenilen düzeye gelmese de kritik eşiği geçtik. Süreç sonunda normal değerlere ulaşacağını umuyor ve inanıyoruz.
Taburcu olurken bize söylenen, verilen ilaçları düzenli kullanmamız ve bağışıklık sistemi zayıfladığı için enfeksiyon riskine karşı sıkı önlem almamızdı. İlaçlarımızı düzenli kullanıyoruz, enfeksiyona karşı da kendi evimizde üç kedi ile yaşadığımız için daha steril bir ortama geçmemiz gerekti. Evimizi kedilere bırakıp, geçici olarak eşimin babasına ait olan boş eve taşındık.
Ne var ki, enfeksiyondan korunmak için bu tek başına yeterli değil. Yalnızlıktan biz de çok sıkıldık ama zorunlu olarak bir süre daha dostlarımızdan, yakınlarımızdan uzak kalmamız gerekiyor. Bu nedenle değerler normale dönünceye kadar ziyaretçi kabul edemiyoruz. Özleyen dostlarıyla balkondan, pencereden selamlaşmak durumunda kalıyor.
Geçici olan bu durum nedeniyle tüm dostlarımızdan anlayış bekliyoruz.
TEŞEKKÜR
Hastalık sürecindeki yardımları dolayısıyla teşekkür etmem gereken o kadar çok kişi var ki… Uzun bir listeyle isim isim teşekkür etmeyi isterdim ama ‘ya unuttuğum olursa’ diye de endişe ediyorum. Kan bağışı, trombosit çağrımıza dostlarımızın yanı sıra hiç tanımadığı halde koşan onlarca dosta, Ayşe öğretmenin öğrencilerine, SEAH Hematoloji Servisi’nin tüm personeline, sabırla isteklerimizi karşılamaya çalışan Kızılay Kan Merkezi’nin Korucuk’taki personeline ve bizleri sık sık arayıp, ziyarete gelen herkese minnettarız, iyi ki varsınız. Sayenizde kendimizi hiç yalnız hissetmedik.
Üstte adlarını geçiremediğim dostlarımız alınmazsa, üç kişiyi ismen anmak istiyorum. Tedavi için büyük önem taşıyan iki ayrı ilacın temininde süreci hızlandıran Türk İş Genel Başkanı Ergün Atalay’a, Sakarya Eczacı Odası Başkanı Orhan Yontar’a ve kısa bir süre önce istifa eden eski İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Aziz Öğütlü’ye sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
ÖZÜR
Bir de özür borcum var. Bir ihtimal bu yazıyı okurlarsa kendilerinden söz ettiğimi anlayacaklardır.
Hastanedeki ilk günlerimizde, şoktan henüz kurtulamadığımız dönemde, biten serumu daha çabuk (daha doğrusu söylediğim anda ☹ ) çıkartmadıkları için surat asıp söylendiğim iki hemşire var. Birine ‘Bizi unuttunuz galiba’ diyerek sadece sitem etmiştim ama diğerine, sanki incitirsem rahatlayacakmışım gibi ‘şikâyet edeceğim, yazıp bildireceğim’ gibi sözlerle zırvalamıştım. Ben yaşımın gerektirdiği olgunluğu gösteremedim ama onlar genç yaşlarına rağmen sanki hiçbir şey yaşanmamış gibi davranmayı sürdürmeyi başardılar.
Hastaneden ayrılırken özür dileyecek fırsatım olmadığı (belki de utandığım) için belirtmek istedim. Ayrıca şikâyet edeceğimi söylediğim hemşireyi burada yazarak sözümü tutmuş oldum. (Hoş tartışmanın yaşandığı gece uyku tutmamış, günlüğüme de yazmıştım.)