Kabine toplanıyor…
İstisnasız herkesin gözü kulağı kabine toplantısında ve alınıp açıklanacak kararlarda…
Toplantı yaklaşık 4 saat sürüyor, beklenen açıklamayı bizzat Cumhurbaşkanı yapıyor.
Açıklamanın küçük bir kısmı virüsle ilgili yeni kararlar ve getirilen kısıtlamalar…
Sonrası ‘Bay Kemal’ ve onun kuyruğuna takılanlar, hayali iç ve dış düşmanlar…
Türkiye’nin bu müthiş atılımlarını kıskanan ve engel olmak isteyen düşmanların içeride olanı CHP ve onun kuyruğuna takılanlar ama dışarıdakileri bilmiyoruz.
O biraz da, küçükken, itiraz etmeyelim ve itaat edelim diye hayali canavar veya gözle görülmeyen varlıklarla korkutulmamıza benziyor.
Salgınla mücadele kısmı tamam, kısıtlamalar olacak, sokağa çıkılmayacak, dükkanlar kapacak…
Peki, bütün bu kısıtlamalardan dolayı yaşanacak ekonomik sıkıntı? Onunla ilgili tek bir kelam yok.
Yaklaşık 383 bin işyeri kapanacak, aileleriyle birlikte 2 milyon 100 bin kişi işsiz kalacak, yani bir gelir elde edemeyecek ki çoğu gündelik kazandığıyla geçinen insanlar bunlar…
Sadece yasak, kapatma ve kısıtlama… İşyeri kapananlar, işsiz kalanlar, o günlerde evine ekmek götüremeyenler başının çaresine bakacak, onlara hükümetten hayır yok, onların yardımcısı Allah olacak!
Ha bu arada varlıklarımız yerli ve yabancılara peşkeş çekilecek, içimizdeki ve dışımızdaki Suriyeliler başta olmak üzere dünyanın her yerine yetişeceğiz ama bizim vatandaşlara gelince, onlar Allah’a emanet!
Muhalefet uyardı oysa, Anayasa madde 173 “Devlet, esnaf ve sanatkarları koruyucu ve destekleyici tedbirleri alır” hükmünü hatırlattı.
O gün, bugündü işte… Anayasa hükmü yerine getirildi mi? Hayır…
Hiçbir hibe ve nakit yardım söz konusu olmadı, kredi verildi sadece ve o kredilerin ödeme süreci de aha başladı…
Esnafa ve halka gelince yok ama yerli ve yabancı işbirlikçiler köşe olurken, sebep sormayalım mı?
Hükümet, işte tam da bu sorularla muhatap olduğu an kanal değiştiriyor, vay efendim iç düşmanlar, dış güçler falan…
Dış güçler denilince benim aklıma dost mu yoksa düşman mı olduğunu kestiremediğim Katar geliyor nedense… Söylenenlere bakıyorum Katar dostumuz ama olup bitenlere bakılınca, milli çıkarlarımız yönünden bakınca, ben ortada bir dostluk falan göremiyorum.
Göremiyorum çünkü her ne yapıldıysa milli çıkarlarımıza ters…
En son örnekten yola çıkalım. Fatih Altaylı yazdı;
“Katar’ın İstanbul Borsası’nın yüzde 10’unu 200 milyon dolar vererek aldığını artık biliyoruz.
Ancak Katar yine de bu işi bedavaya getirdi.
Katar’a ait Bein Grubu, Türkiye Süper Ligi’nin yayın haklarını 550 milyon dolara almıştı.
Grup iki yıldır allem etti kallem etti giderim dedi, ödemem dedi onu yaptı bunu yaptı sonunda Türkiye Futbol Federasyonu’ndan büyük indirimler aldı.
Ve sonunda 550 milyon dolarlık anlaşmayı kuşa çevirdi ve yeni anlaşmayı 300 milyon dolara yakın bir bedel üzerinden yaptı. Hemen hemen 250 milyon dolarlık bir indirim elde etti.
Katar Türk futbol kulüplerinin cebinden çıkardığı bu para ile Borsa İstanbul’u aldı.
50 milyon da cebinde kaldı.”
Şimdi bu yapılan anlaşma veya ticaret milli çıkarlarımıza uygun mu?
Mesela Tank Palet Fabrikası…
‘Bay Kemal’in; “Değeri 20 milyar dolar. Avrupa'nın en büyük fabrikalarından birisi. Ordunun elinden alındı, Katar ordusuna verildi. Kaça verildi? 50 Milyon dolar mı? 10 milyon dolar mı? 5 milyon dolar mı? 2 milyon dolar mı? 1 dolar mı? Bir sent mi? Sıfır, hiç para alınmadı. Sıfırla tahsis edildi. Bir daha söyleyeyim: Kuruş olarak 1 kuruş değil, sent olarak bir sent bile alınmış değil. Peki ne diye verildi? Katarlılar buna bir uçak verdiler, değil mi? O uçağın adı "Tank Palet'in rüşveti" olarak tanımlanmak zorundadır. Tank Palet'in bedava Katar ordusuna verilmesinin karşılığı alınan uçaktır. Ordunun tank palet fabrikasını vermeyin yabancı bir orduya dedik. Dünyada örneği yoktur dedik. Efendim, 50 milyon dolarlık yatırım yapacaklarmış, gerekçe bu” dediği Tank Palet…
Bu alışveriş, hibe ya da peşkeş adı her neyse; milli çıkarlarımıza uygun mu?
Peki “Katar'la imzaladığın sözleşmeyi iptal et. Ben bir hafta içinde 50 milyon doları bulup, sana getireceğim kardeşim. “Tank Palet'i tekrar ordumuza verelim” diyen Bay Kemal mi daha milli yoksa AKP ve yancıları mı?
Bu manada CHP bir broşür yaptı,
Broşürde, Borsa İstanbul hisseleri, Tank palet fabrikası, Antalya limanı, “Ataköy sahilinde kupon araziler”, Kanal İstanbul güzergahında araziler, Digitürk, Haliç Altın Boynuz Projesi, BMC, Finansbank, A Bank, İstanbul Boğazı’nın en pahalı yalısı, İstinye Park, oteller, hastaneler, inşaat şirketleri, Banvit ve gıda şirketleri ile tekstil ve giyim firmaları gibi örnekler sıralandı.
Satılanlara bakıyorum da, Katar dost mu yoksa düşman mı, bütün bu alışverişler milli çıkarlarımıza uygun mu, bütün bunları yapanlar mı yoksa yapılmasına engel olmak isteyenler mi daha milli sorusunun cevabı gayet net…
Dolayısıyla benim için gerisi hikaye ve gerisi küçüklüğümüzdeki gibi gözümüzle görmediğimiz ‘hayali düşman’ ve ‘öcü’lerle korkutulmamızdan ve kandırılmamızdan ibaret…