Üniversite tercih sonuçları açıklandı. Artık binlerce genç için yeni bir hayatın kapıları aralanıyor, ancak bu heyecanlı bekleyişin yerini kısa sürede acı bir gerçeklik alıyor: Ev bulma çilesi. Özellikle Sakarya gibi öğrenci nüfusunun yoğun olduğu bir şehirde, barınma krizi artık çözülmesi gereken bir problem değil, yaşamın acımasız bir gerçeği hâline geldi. Kiralar uçmuş, evler cep yakıyor.

Artık herkesin dilinde aynı cümleler: "Hayat çok pahalı." Bu basit ifade, aslında yaşam koşullarının ne denli zorlaştığını gözler önüne seriyor. Peki ya öğrenciler? Bu gençler, bir yandan eğitim masraflarını karşılarken, bir yandan da barınma ihtiyacını nasıl giderecek? Maalesef, bu sorunun yanıtı oldukça karanlık.

Gözlerimizi açalım ve Sakarya’nın sokaklarında bir gezintiye çıkalım. Şehrin dört bir yanına asılmış “kiralık daire” afişleri, artık sadece kâğıt parçalarından ibaret. Kira fiyatları öylesine yükselmiş ki, bir öğrenci için bu evleri tutmak adeta imkânsız hâle gelmiş. 2+1 bir daireye 15 bin lira kira isteniyor, 1+1’ler ise 10 bin liradan aşağı değil. Öğrencilerin çoğu, bu astronomik fiyatların karşısında ya kalabalık evlere sıkışacak ya da şehir dışında, ulaşımı zor olan yerlerde ev aramak zorunda kalacak.

Ancak mesele yalnızca barınma değil. Bir öğrenci için ev, aynı zamanda bir çalışma ve sosyal alan. Ancak yükselen kiralar, bu alanların kalitesini de düşürüyor. Öğrenciler, sırf bütçelerine uysun diye karanlık, rutubetli ve eski dairelerde yaşamaya mahkûm ediliyor. Peki bu koşullarda nasıl verimli bir şekilde ders çalışılabilir? Ya da nasıl sosyal bir yaşam kurulabilir?

Diğer bir yandan, ekonomik zorluklar öğrencilerin eğitim masraflarını da doğrudan etkiliyor. Kitap, kırtasiye, ulaşım derken, bir öğrencinin aylık giderleri zaten oldukça yüksek. Şimdi bir de buna kira gibi büyük bir yük eklendiğinde, gençlerin sosyal yaşamlarından kısmaları kaçınılmaz oluyor. Kültürel etkinliklere katılmak, hobilerine zaman ayırmak ya da sadece bir kafede arkadaşlarıyla vakit geçirmek lüks hâline geliyor. Yani bir anlamda, bu gençlerin sadece eğitim hayatı değil, tüm yaşamları ellerinden alınıyor.

Evet, üniversite kapıları gençlerin önünde ardına kadar açılıyor, ancak onları bekleyen hayat, ne yazık ki idealize edilen üniversite yıllarından çok uzakta. Artık, “Öğrenci evine arkadaşın gelir, sabahlara kadar sohbet eder, kahkaha atarsın” gibi cümleler yerini “Arkadaşın gelir ama eve sığamaz, sohbete vaktin olmaz, çünkü çalışmak zorundasındır” gerçeğine bırakıyor.