Malum fıkradır; Şirket muhasebeci alacaktır, duyuru yapılır, başvurular alınır ve mülakat başlar.
Tek bir soru sorulur adaylara, tek cümle ve oldukça basit; 2 kere 2 kaç eder?
Ne olacak canım, tabi ki 4 eder diyenlerin alayı elenir.
Doğru cevap yani istenen cevap; “siz kaç çıkmasını istersiniz efendim”dir.
Bizim iktidar da böyle davrandı.
TUİK’in başına ‘siz kaç çıkmasını istersiniz efendim’ diyeni getirdiler mesela ki, enflasyon zam yağmuru rağmen hiç artmıyor. Üretimi durmuş, istihdamı tükenmiş bu ülkede işsiz sayısı da hiç artmıyor. İktidar kaç isterse onu söylüyor çünkü.
Siz kaç çıkmasını istersiniz efendim diyenlerden bir tanesi de sağlık bakanı yaptılar. Vaka ve ölüm sayılarını ona göre açıklıyor.
Elde avuçta ‘siz kaç çıkmasını istersiniz efendim’ demeyen tek bir kurum kaldı; SAYIŞTAY…
Her şeyi, iğneden ipliğe, kuruşu kuruşuna sayıyor. Saymadığı yani takmadığı tek şey iktidar…
Ama iktidar da bu saygısızlığın hesabını kısmen de olsa sordu, yetkilerini tırpanladı vesaire fakat tümüyle etkisiz hale getiremedi.
Dünden bugüne bir özet geçelim;
Malumunuzdur, yolsuzluğun, hırsızlığın, talanın ve kamu malı yağmalamanın zirve yaptığı bir coğrafyada yaşıyoruz. Halklarının açlıktan ama yönetenlerin adeta tokluktan öldüğü, hanedanların, liderlerin, şeyhlerin amuduna kadar götürdüğü bir coğrafya…
Bunu en iyi bilenlerden Atatürk, devleti kurduğunda önce çuvalın dibini tutma çareleri aradı ve bu ülkede öncelikle denetime ve teftişe ağırlık verildi.
Ardından kamunun çıkarlarını korumak amacıyla iki önemli yapı oluşturuldu: Hesap Uzmanları Kurulu ve Maliye Teftiş Kurulu.
1924’de “Merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir, gider ve mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetleme, Mahallî idarelerin hesap ve işlemlerini denetlemek ve kesin hükme bağlama, Sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlama” amaçlı Sayıştay alt yapısı oluşturuldu.
Lakin AKP iktidara gelince, Sayıştay’ın bazı denetim raporları TBMM’ye sunulmamaya başladı ki TBMM ve özellikle muhalefet usulsüzlüklerin peşine düşmesin, onları seslendirmesin falan…
Sonra bu iktidar Hesap Uzmanları Kurulu ile Maliye Teftiş Kurulunu kapattı.
Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık denetim kurulları oluşturuldu ama nafile çünkü birisi bu iktidarın cumhurbaşkanına diğeri başbakanına bağlı olunca kim kimi denetleyecek?
Neyse ki Sayıştay raporları TBMM’ye sunulmasa da halka açık, isteyen herkes ulaşabiliyor ve olup biteni görebiliyor.
Nice pislikler, hırsızlıklar, yolsuzluklar, israf, lüks harcamalar, hem de belgeleriyle, her şeye rağmen teslim olmayan bu saygın kurum tarafından ortaya konulabiliyor.
Lakin konuluyor da ne oluyor, sadece duymuş, öğrenmiş oluyoruz o kadar.
Muhalefet duyduğuyla kalıyor, adli makamlar görmezden duymazdan geliyor ve atı (ç)alan her durumda Üsküdar’ı geçiyor.
Sayıştay’dan nasibini alanlardan bir tanesi de Sakarya Üniversitesi oldu.
Hani şu, “Bu su işinde amma para varmış yahu’ gazıyla kantin ve kafeteryaları kendilerine bağlayan” üniversite yönetimi yani…
Sayıştay, tam da ‘yapmayın, beceremezsiniz, yüzünüze gözünüze bulaştırırsınız’ dediğimiz noktadan vurmuş.
Sayıştay’ın açıkladığı rapora bakalım;
“Üniversitenin öğrenci kantinleri için satın alınan bazı malzemelerin (tezgah tip buzdolabı, börek poğaça tezgahı, pasta teşhir reyonu, paslanmaz davlumbaz gibi) pazarlık usulüyle ihalesinde mesleki yeterlilik şartlarını yerine getirmeyen veya getiremeyecek firmaların davet edildiği görülmüştür.
4734 sayılı Kamu İhale Kanun’u uyarınca 21/f bendine göre pazarlık usulü ile yapılacak ihalelerde, ilan yapılmayan hallerde en az üç istekli davet edilerek, yeterlilik belgelerini ve fiyat tekliflerini birlikte vermeleri istenmesi gerekmektedir.
Oysa Üniversite yönetimince, kantinlerin ihtiyacı olan malzemelerin alımı ihalesi için faaliyet belgelerine göre kırtasiye ürünleri parakende ticareti yapan bir firma, hırdavat (nalburiye) malzemesi satan bir firma ve her türlü buzdolabı imalatı yapan bir firma olmak üzere üç isteklinin davet edilmiş olduğu, ancak bu isteklilerden ikisinin mesleki yeterlilik belgesinin bulunmadığı görülmüştür.”
Üç istekli davet edilip sadece bir tanesinin mesleki yeterlilik belgesi bulunuyorsa ilk akla gelen doğal olarak, kazandırılmak istenen için adrese teslim amaçlı göstermelik ihale yapıldığıdır. Var mı başka izahı?
Danıştay raporuna göre üniversitenin 555 bin lirası da ortalıkta yok, kayıt altına alınmamış ya da kayıtlarda bulunamamış.
Diyor ki; “Üniversitece Teknokente ortaklık nedeniyle taahhüt edilen ve ödenen sermaye katılım tutarlarının özel bütçe muhasebe kayıtlarında görülmemesi Üniversitenin, Teknokent A.Ş.’ye sermaye olarak taahhüt edilen toplam 555.000,00 TL tutarındaki payının Döner Sermaye Bütçesinden ödenerek ortak olunduğu, ancak bu sermaye katılım payının Üniversitenin Özel Bütçe Hesaplarına kaydedilmediği ve 2019 yılı mali tablolarında yer almadığı görülmüştür.”
Üniversite yönetimi de kendini savunmuş okuduğum kadarıyla ama çevir kazı yanmasın babından bir savunma…
Nasıl olsa, Sayıştay ortaya döküyor ama üzerine gidilmiyor ya, herkes rahat!