Murat Ağırel, depremin ilk gününden itibaren sahadaydı.
Bir yandan arama kurtarma öbür yandan yardım organizasyonlarına bizzat eşlik ederken, köşe yazılarını yazmayı da ihmal etmedi.
İşte o yazılarından birini ve yaşananları ilk ağızdan aktaralım bugün;
“10 ili adeta yıkıp geçen deprem tablosu ne yazık ki günden güne büyüyor.
İktidar yaşanan deprem felaketini “asrın felaketi” diye adlandırdı ve malum medyada bu yönde haberler yapmaya devam ediyor. Hatta bu medya kanallarında ortak bir bağış kampanyası düzenlendi.
Şov yapa yapa milyarlar toplandı.
Bizden aldıklarının zekâtını bize geri verdiler.
Daha ilginci halkın alın teri ile ödediği vergiler ile oluşturulmuş bütçe ile faaliyet gösteren kamu kurumları kampanyaya katılıp bağış yaptı. Aldıkları maaşları değil. Bizim vergilerimizi sanki kendi paraları gibi bize tekrar bağışladılar.
Hatta bu kara günler için biz yurttaşlar olarak deprem vergisi veriyoruz çeyrek asırdır. 2003-2023 yılları arasında toplam 35 milyar dolar toplanmış. CHP Mersin Milletvekili Alpay Antmen 20 yıldır toplanan deprem vergileri nerede diye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevaplaması istemi ile 2021 yılında sormuş.
Gelen cevap “Maliye Bakanlığı’na sorun” olmuş. CHP’li Antmen, Maliye Bakanlığı’na sormuş o da “İçişleri Bakanlığı’na sorun” demiş. İçişleri Bakanlığı da “Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çerçevesinde harcanıyor” diye cevap vermiş. Böyle yani...
Aslında yapılan kampanyalar, oluşturulmaya çalışılan dilin sebebi örtülmeye çalışan gerçekler. Çünkü gerçeklerin eninde sonunda ortaya çıkma gibi bir durumu var.
Önümde raporlar ve bir tatbikatın videosu var.
AFAD’ın 2019 yılı 09-11 Ekim tarihlerinde gerçekleştirdiği Kahramanmaraş saha tatbikatı ve sonuçları. Son derece profesyonelce hazırlanmış. Tatbikatta deprem üssü olarak Türkoğlu/Gölbaşı segmetindeki fay hattı gösterilmiş. Depremin büyüklüğü senaryosu ise 7.5 olarak kurgulanmış.
Bakın 2019 yılından bahsediyorum.
İYİ Parti Kahramanmaraş İl Başkanı Ahmet Çabukel’in, 3 Ağustos 2022 tarihinde basın açıklaması yaptığı ve kentte yaşanabilecek depremlere karşı yetkilileri uyardığı görüntüler çıktı.
Çabukel, “Deprem kapımızda değil, ayaklarımızın altında. Kahramanmaraş’ta keşfedilen 2 büyük fay hattı üzerinden 2 büyük deprem bekleniyor! 7.0 şiddetinin üstünde deprem bekliyoruz. Depreme hazır değiliz!” diyor açık açık.
Arkasında yazan pankartı kimse fark etmedi. “Hastaneyi AFAD’ı fay hattına yaptınız, kimseyi dinlemediniz bari haritaya baksaydınız” diye yazan pankartı görmezden geldikleri için AFAD binası da hastane de yıkıldı.
Yani her şey aslında yıllar öncesinden biliniyordu. Yani aslında binlerce insan göz göre göre öldü. Binlerce aile yok oldu, yüzlerce çocuk yetim, öksüz kaldı.
Peki, kâğıt üstünde tatbikatı dahi yapılmış, büyüklüğü dahi öngörülmüş olmasına rağmen deprem için ne gibi önlemler alındı? AFAD neredeydi? Sahadaydık diyemezler çünkü depremden 5 saat sonra ben Kahramanmaraş’taydım.
Az sayıda asker ve bölgedeki ambulanslar vardı.
Yani depremin olacağı yıllar öncesinden biliniyor ve 4 yıl önce de AFAD olarak hazırlık yapılıyor.
Ya diğer iller? 2021 yılı Hatay İl Afet Risk Azaltma Planı (İRAP) var.
Bakın raporun 45. sayfasında ne yazıyor:
“Hatay deprem üreten önemli tektonik yapıların bulunduğu bölgede yer almaktadır. Bölgenin günümüzdeki topoğrafik yapısını kazanmasında etkin olan bu tektonik yapıların en önemlileri Ölü Deniz Fay Zonu (ÖDFZ) ve Doğu Anadolu Fay Zonu (DAF)’dur. Tarihsel deprem kayıtları, bölgede 130 yıldır büyük yıkıcı deprem gelişmediğini, dolayısıyla Antakya ve bölgenin gelecekte yıkıcı deprem tehlikesi altında olduğunu göstermektedir. Antakya ve çevresi gelecekte hem Garb fayında, hemde Karasu (DAF) fayında olacak depremlerden etkilenecektir.”
Bakın 57. sayfasında ne yazıyor:
“Tarihsel dönemde, Antakya ve çevresinde yıkıcı etki yapan bir çok deprem meydana gelmiştir. Ancak son yüz otuz beş yıldan beri bölgede gerilimi boşaltacak bir depremin olmayışı, gelecekte deprem olma riskini her geçen gün artırmaktadır. Çok uzun süren durgunluk döneminden dolayı, halk olası bir deprem tehlikesinden habersizdir. Bu durum tehlikenin boyutunu daha da artırmaktadır. Antakya ve yakın çevresinde görülen yoğun tektonik rejim, kısa mesafede farklı zemin özelliklerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Olası bir depremde, zemin büyütmesi, sıvılaşma, kopma, oturma ve heyelanlara bağlı şiddetin en çok hissedileceği zeminlerdir. Ne yazık ki bugün şehrin büyük bir bölümü bu zeminler üzerinde yer alır.”
Raporun “kötü senaryolar” bölümünde Hatay’da meydana gelecek deprem tablosu verilmiş.
23 Mayıs 2022 tarihinde 7.5 büyüklüğünde Antakya merkezli deprem öngörülmüş.
Liman, organize sanayi bölgesi, havaalanı, tren istasyonu, sulama tesisleri, tarım, içme suyu, kanalizasyon vb. altyapı sistemleri, kritik tesislerin (hastane, okul, kamu binaları) yıkıcı zarar görmesi, barınma, iaşe, sağlık ihtiyacı, güvenlik zafiyetinin oluşması, tarihi kent dokusu içinde bulunan yapıların yıkılması...
Her şey bir bir biliniyormuş. Bakın değerli okurlar 2021 yılında hazırlanan raporda yer alan bilgiler bunlar. Başka bir rapordan bahsedeyim.
Mustafa Kemal Üniversitesi Öğretim Üyesi Ali Utku Şahin’in hazırladığı bilimsel makale... 2020 yılında yazılmış.
147. sayfada, “Risk ve zarar azaltma stratejisinin hem meydana gelecek olayı yönetilebilir bir boyuta indirgediği hem de hangi olayın hangi ölçekte ve nerede meydana gelebileceğine dair yol gösterici olduğu görülebilmektedir” deniliyor.
2019 yılında Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) raporundaki tablo paylaşılıyor.
Tabloya göre sonuç şu... Örneğin, Hatay iline ait veriler incelendiğinde, mevcut durumda 7.5 büyüklüğünde gerçekleşebilecek bir depremin olası sonuçlarına göre, Antakya ilçesinde bulunan 57.891 binanın 57.475’inin çeşitli ölçülerde hasar göreceği, bu binaların 52.133’ününse yıkılacağı öngörülmüş. Ayrıca 1 milyon 609 bin 856 kişi olan Hatay nüfusunun 1 milyon 533 bin 507’sinin bu depremden etkileneceği, bunların da yaklaşık 30 bininin hayatını kaybedeceği belirtilmiş.
Yani şunu anlatmaya çalışıyorum.
Depremin olacağı yıllar öncesinde biliniyor. Raporlar hazırlanıyor. Tatbikatlar yapılıyor. Vergiler toplanıyor ama iktidar bu konuda hiçbir adım atmıyor. Her şey kâğıt üstünde kalıyor. Ne binalar inceleniyor ne de bir güçlendirme çalışması veyahut halkın da içine katıldığı kenti kapsayan bir gerçek bir tatbikat yapılıyor.
Var olan düzen devam ediyor. Üzerine bir de imar affı çıkarılıp tartışmalı, ruhsatsız binalar affediliyor.
Sonuç mu? Sonuç şimdilik 39 bin 672 yurttaşımız öldü.
Kader filan değil biz kendimiz ettik.”