ÇİFTÇİMİZ EZİLİRKEN YABANCILAR İHYA EDİLDİ!
Fındık en önemli ihraç ürünümüzdü. Ama çiftçi üretici para kazanamıyordu. Çünkü dünyanın yüzde yetmiş fındık ihtiyacını karşıladığımız halde fiyatı biz belirleyemiyorduk. Bunun için hiç değilse bir yıl devletin ‘satmayın, burunları sürtülsün, paranızı ben vereceğim’ demesi gerekiyordu.
Ama aksine üreticiyi yerli ve yabancı tüccarların insafına terk ettik. Onlar da üreticiyi daha bakım ve ilaçlama aşamasında borçlandırarak, üreticinin direnme gücünü kırıyorlar, fiyat belirleme ve pazarlık güçlerini ellerinden alıyorlardı.
AKP iktidara gelince fındığımızın kaderini Cüneyt Zapsu’ya teslim etti. Zapsu uluslararası bir fındık alivrecisiydi, yani yabancı firmaların Türkiye’deki temsilcisi…
Haliyle yerli üreticinin daha fazla para kazanması için değil yabancı firmaların fındığımızı daha ucuza almalarını sağlamaktı görevi. Öyle de yaptı.
Tarım Bakanlarımızın da alivreci Zapsu’dan farkı yoktu.
Sürekli yabancı ülke ve firmaları memnun etmek için çaba sarfettiler.
Mesela Mehdi Eker, bile isteye üreticimize mağdur edip ilk kez canlı hayvan ithal etmemize sebep oldu. Emeklerinin karşılığında Fransa devleti tarafından “şövalye liyakat madalyası” ile ödüllendirildi.
Görevi, kendi çiftçisinin sorunlarını çözmek, tarım ürünleri üretimini arttırmak ve hatta ihraç etmemizi sağlamak olan Bakan Mehdi Eker, kendi çiftçisi dururken taa Sudan’a gidip, bu ülke ile tarımsal işbirliğinin ilk adımları attı.
Bakan Çelik, karşılığında Sudan Cumhurbaşkanı El Beşir’in elinden teşekkür plaketi aldı.
Bizim ekilip biçilemeyen binlerce dekar alanımız bomboş dururken, Afrika’nın göbeğindeki Sudan’ da tarım yapacağız diye tutturdular.
Bir Sonraki Tarım Bakanı Faruk Çelik döneminde işler hızlandı. Sudan’da arazi kiraladık.
Sonraki Tarım Bakanımız Ahmet Eşref Fakıbaba döneminde anlaşmalar hızlandı. Türkiye’de toprak bitmiş gibi Sudan’da hayvancılık, pamuk ve soya üretimine yoğunlaştık.
Kendi çiftçisiyle başı hiç olmayan mevcut Cumhurbaşkanımız Erdoğan’a, Sudan Cumhurbaşkanı El Beşir tarafından Sudan devlet madalyası takdim edildi.
Cumhurbaşkanı yardımcısı Fuat Oktay da Sudan’ı çok sevenlerin basında geliyor. Gayretleri sonucu
Sudan’da bir milyon dönüm tarım arazisi işletimi başladı.
Yine uluslararası patates tüccarlarının alivrecisi olduğu bilinen Tarım Bakanı Pakdemirli dönemi başladı. Kendi çiftçisi ile bir karelik fotoğrafı olmayan Pakdemirli’nin Sudanlı çiftçilerle nasılda içli dışlı olduğunun yüzlerce fotoğrafını gördük.
Pakdemirli olaya stratejik bir boyutta kattı; Kendi çiftçimiz intihar ederken Sudanlı mutlu çiftçilerle kameralara poz verip “insanlar burada sayın cumhurbaşkanımızın adını haykırıyor, Sudanlı çiftçilerin gözlerindeki sevgi selini bizzat gördüm, Sudan'daki tarım hayvancılık yatırımlarımızı arttıracağız” dedi.
Bizim çiftçimiz toprağını terk edip gittiği büyükşehirlerde asgari ücrete mahkum olurken, kendi iddialarına göre Sudan’ın tarımına, üretimine ve istihdamına katkı sağladık.
Pakdemirli, literatüre ‘Paramız var ki alıyoruz kardeşim’ deyimini kazandırdı malumunuz. Üretmek yerine paramızla almamızın bir ‘itibar’ meselesi olduğunu ondan öğrendik.
Sayesinde Sudan’dan sıfır gümrükle eşek eti ithal anlaşması imzalayarak itibarımıza itibar kattık!
Türkiye’de 300 çeşit peynir varken, dünyanın en çok peynir üreten dördüncü ülkesiyken Venezuela’dan sıfır gümrükle peynir ithal ettik.
Hükümetin bu Sudan sevdasının bize ne katkısı oldu bilmiyoruz, şimdiye kadar alın şu patlıcanı afiyetle yiyin diyen olmadığı için ne ürettiler bilmiyoruz.
Ama ülkemizdeki çiftçinin perişanlığını an be an görüyor, bizzat yaşıyoruz.
İthalata mahkum edilmenin bedelini de her gün ödüyoruz.
İşte bu ayçiçeği yağı krizi ‘paramız var ki alıyoruz kardeşim’ anlayışının bir ürünüydü.
Paramız varken bile alamadık.
Aynı sonucu, savaş sebebiyle buğday ve türevlerinin ithalatı konusunda da yaşayacağız.
Biz paramız olduğu müddetçe yine yabancı çiftçi ve üreticileri zengin etmeye devam edeceğiz ki yeni Bakan Vahit Kirişçi’de alivreci çıktı.
Gerisini Mehmet Bekaroğlu’ndan aktaracağım.
MEHMET BEKAROĞLU; DANIŞMAN BAKANLAR!
CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu, son basın açıklamasında ülkemizdeki gıda arzı ve aşırı fiyatlanmanın temelinde, dünya gıda tekellerine danışmanlık yapanların Türkiye’de Tarım Bakanı olmasının yattığını iddia etti.;
“Şu anda buğday, ayçiçek yağı ve akaryakıtta yaşanan sıkıntılar, Ukrayna’daki savaşla ilgili değildir. Hiç mi ilgisi yoktur; vardır bir etkisi ama esas sebep o değildir. Zaten Ayçiçek yağı ile ilgili sıkıntı vardı, fiyatlar dörde beşe katlanmıştı. Hükümet sözcüleri Ayçiçek yağı fiyatlarından söz etmiyor, ‘stoklarımız vardır, raflar boş değil’ gibi laflar ediyorlar.
Nüfus 1,5 kat arttı, buğday üretimi azaldı!
1990’da 54 milyon nüfus varken 20 milyon ton buğday üretiliyordu. Bugün Türkiye’nin nüfusu 84,3 milyon. 8 milyon sığınmacı ve sezonluk gelen 30-40 milyon turist var ama Türkiye’nin bugünkü buğday üretimi hâlâ 20 milyon ton civarındadır.
Türkiye’de buğday sıkıntısı var mı yok mu; şimdi siz karar verin.
2021’de 17,5 milyon ton buğday üretilmiş, 6,5 milyon ton da ithal edilmiş. Türkiye’nin çok ciddi bir buğday açığı vardır.
Ayçiçek yağında da yerli üretimi desteklemek yerine ithalatçı politikalar benimsendi.
2010’larda 1,3 milyon ton civarında Ayçiçek yağı üretimi vardı, şimdi 2 milyon ton civarında üretim yapılıyor. Ayçiçek tohumunda 800 bin ton civarında açığımız var, bunu ithalatla kapatıyoruz. Stoklarımız yeterlidir, yağ sıkıntımız yoktur diyorlar ama bir yandan da ‘Savaş nedeniyle Azak denizinde gemiler kaldı, o gemiler geldiğinde sıkıntı ortadan kalkacak’ diye itiraf ediyorlar.
Türkiye, ayçiçek tohumu ithalatında dünya birincisi.
Bunlar neden oluyor? Kendi kendine yeten ülkeye ne oldu 20 senede? Sayın Erdoğan, Sayın Bahçeli, onların adamları, tetikçileri gelsin bunlara cevap versin. IMF programlarını biz getirmedik diyorlar. Bahçeli Parti sözcümüze ‘Derviş’in yamağı, Derviş’in yetiştirmesi’ diyor. Derviş’i bu ülkeye getiren kim?
99’da Kemal Derviş’i IMF programlarını uygulasın diye getiren Bahçeli’nin kendisi. IMF programları dünya gıda tekellerinin ürettiği ürünlerin Türkiye’deki üretiminin kısıtlanması. IMF diyor ki; ‘Siz iflas ettiniz. Ben size düşük faizli borç vereceğim ama şartım var; pancar ekimini sınırlayacaksınız, şeker üretiminizi 4’ten 1’e düşüreceksiniz.” Neden böyle diyor, çünkü dünya gıda tekellerinin milyonlarca ton fazla şekeri var. Tütün üretmeyeceksiniz, ayçiçeği üretmeyeceksiniz, çeltik üretmeyeceksiniz, bunları sınırlandıracaksınız. 15 günde 15 yasa bunlardı; IMF programları…
IMF programlarını Adalet ve Kalkınma Partisi sıkı sıkıya uygulamıştır.”
Bu ithalatlar al gülüm ve gülüm tarzındaki ithalatlardır. Cumhurbaşkanının etrafında birtakım adamlar türemiş, bunlar ithalattan korkunç paralar kazanıyor. İthalattan aldığı vergiden dolayı devlet de ithalatı teşvik ediyor.
Geçtiğimiz yıllarda Cumhurbaşkanı kararıyla Türkiye Azerbaycan’dan kuru çay ithal etti.
Azerbaycan çay ülkesi değil. Ürettiği çay kendi ihtiyacının yüzde 10’unu bile karşılamıyor. Nedir bu diye soru sorduk, önerge verdik, hiç cevap vermediler.
Tüm bu ithalat işleri bu şekilde Cumhurbaşkanı’nın etrafında kümelenen birileri tarafından yapılıyor.
Çünkü etrafında birileri toplanmış, bakanları bile yabancı firmaların danışmanlığını yapıyor, onların adamları. Pakdemirli öyleydi, bu yeni bakan da öyle çıktı. Bir danışmanlık firması kurmuş; New Bridge! Londra’da partnerleri var. Hangi ürün nasıl gelir? Sadece hangi ürün nasıl gelir, hangi ürün daha çok kazandırır diye danışmanlık yapmıyor; buna danışmanlık işleri Cumhurbaşkanı’na yakın olduğu için, gerektiğinde yasal düzenlemeleri yapacak kişi olduğu için veriliyor. ‘İthalat yolunu kararname çıkartarak açacağız’ dedikleri için danışmanlık işleri bunlara veriliyor.
DDK’nın raporları var; neler yapmış Pakdemirli de harcanmış, onun açıklığa kavuşması gerekiyor. Bu Vahit Kirişçi dediğimiz yeni Bakan, 13 sene evvel zeytinlik alanların imara açılması, buralarda fabrikalar, enerji tesisleri kurulabilmesi için kanun teklifi veren adam! O gün bu teklif reddedildi ama bugün Cumhurbaşkanı kararıyla zeytinlik alanlarda bu tesisler kurulabilecek. Bu kararları verenleri arka arkaya Tarım Bakanı olarak getiriyor. Niye Türkiye’de buğday, ayçiçeği sıkıntısı var; işte bu sebepten dolayı. Tarım Kanununda, “GSYH’nin %1’i kadar tarıma destek verilir” deniyor. Bu kanuna göre 79 milyar TL destek verilmesi gerekiyor ama 2021’de 25,8 milyar TL destek verildi. Özel ilişkilerle alınan ithalat kararları ile Rusya’nın, ABD’nin, Ukrayna’nın, İsrail’in çiftçileri destekleniyor.”
Ayçiçeği ve buğdayda yaşanan sıkıntı çayda da yaşanacak
Önümüzdeki sene sıkıntısı çekilen ürünlere çayın ekleneceğini söyleyen Bekaroğlu, “Artık Doğu Karadeniz Bölgesinde vatandaş çaya gübre atamıyor. Geçen sene 2 bin küsur lira olan gübre 9 bin liraya gelmiştir. Şu anda Doğu Karadeniz bölgesinde kimsede para yoktur, özellikle de yarılıkçılarda para yoktur. Kimse gübre atamıyor. Gübreye alışmış toprağa gübre atılmadığında verim yarı yarıya düşecek. Zaten Türkiye kendi ihtiyacından az çay üretiyor, yarı yarıya düştüğü zaman çay sıkıntısını göreceğiz.
Doğu Karadeniz Bölgesinde çaya gübre atma zamanı geldi. 2 bin liradan 9 bin liraya çıktı gübre fiyatı. Devlet çayda gübre desteği veriyor; dönümüne 8 TL. Ortalama çay bahçesi büyüklüğü 5 dönümdür. 5 dönüm bahçesi olan çay üreticisi 40 TL gübre desteği alıyor. Bu parayı alabilmek için evrak hazırlasa daha fazla tutar. Para çıktı deseler 15 gün sonra köyünden inip 40 lirayı almaya gitse 45-50 lira yakıta harcayacak. Böyle komik bir durumla karşı karşıyayız.
İthalat halkın ihtiyacından değil!
Tüm bu yokluğun ve yoksulluğun sebebinin tek kişi yönetimi.
Herkes bir kişiye bakıyor. Geçen hafta Rize’deydim, sokakta beni çeviren herkes ‘Söyleyin Cumhurbaşkanına da çay fiyatlarını ve desteklerini belli bir noktaya getirsin’ diyor. Hayır, bunlar ısrar ediyor. İthalata, yabancı çiftçiye, Ukrayna’nın çiftçisine, ABD’nin çiftçisine vermeye devam ediyorlar. Niye bunu yapıyorlar? Açıkça suçluyorum; bu ithalatları ihtiyaç olduğundan yapmıyorlar, aynen ihaleleri yaptıkları gibi; adamları var, ya da adamlarının adamları var. Onlar geliyor, aynen bu Tarım Bakanı gibi biri var, Cumhurbaşkanı’nın yanındakilerden birine diyor ki, ‘şöyle bir ürün var, bunu getirirsek şöyle para kazanırız. Bunun için Gümrük Vergisinin sıfırlanması gerekir” diyor. Ve işler böyle yürüyor. Kim yapıyor bunu; Vahit Kirişçiler yapıyor. Niye bu firmayı kurdu, nedir bu New Bridge firmasının işlevi?
Yabancı gıda firmalarına danışmanlık yapacak.
Bu adamlar bu ülkeyi yönettiği için bu sıkıntıları yaşıyoruz. Bunun sebebi bir de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemidir. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem, sadece Cumhurbaşkanı yerine Başbakan gelecek filan değil, bizzat ekmekle ilgili, yağ ile ilgili çay ile ilgili, buğday ile ilgili, ayçiçeğiyle ilgili, çeltikle ilgili, pamukla ilgili, ülke ile ilgili bir meseledir. Devlet Bahçeli ve adamları kasıla kasıla milliyetçilik satıyorlar ortalıkta. Milliyetçilik bunlara karşı çıkmaktır.
Bunlara karşı çıkanlara ‘hain’ demek milliyetçilik filan değil, sahteciliktir.”