Sevgili okurlar,
Hani büyüklerimizden işittiğimiz o söz var ya, “Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır” diye!
Hah işte bu günler tamda o günler!
Havaya, toprağa, “cemrelerin” düştüğü, şu günlerde “mevsimsel” değişiklikleri de yaşayarak, “şok olmak” diye buna denir!
Türkiye’nin batısından başlayarak, ülkeyi etkisi altına alan yoğun kar yağışı, tatilimizin bir bölümünü geçirdiğimiz memleketim Sakarya’da, bizi de tedirgin etmedi değil?
Gözler metorolojide olduğu kadar, İstanbul Valiliği ile Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun açıklamalarına çevrildi..
Okullar tatil, “mecbur kalmadıkça sokağa çıkmayınız” açıklamaları art arda geliyor..
Hele de kış koşullarına hazır olmayanların, mecburen çıktıkları trafikte yaşadıklarına, ne demeli?
Çarpışan otomobiller gibi manzaralara tanıklık edenler, kendilerini gülmekten alamadıkları gibi, bu kar kış kıyamette trafiğe çıkanlarada bir anlam veremediler!

YOKSUL TOPLUMUN, AFYONUDUR DEDİKODU!
Tabii ki en gözler, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu üzerindeydi?
Acaba bu seferde, balıkçıda kiminle buluşucaktı?
“Fakir, yoksul toplumların afyonudur dedikodu, polemikler” yaratmak!
Ama bu sefer İmamoğlu işinin başındaydı, kar, kış çalışmalarına nezaret ediyordu..
İşte biz kar, kışın tam ortasında Adapazarı’ndan İstanbul Sabiha Gökçen Havaalanı için yola çıktık..
Dışarıda kar lapa, lapa yağıyordu..
Adapazarı sokakları, çoktan beyaza bürünmüştü..
Kayınbiraderim iş insanı Ali Turgay Çetin, Akyazı’dan gelip, bizi havalanına kadar götürecek..
Belirlediğimiz saatte Ali Turgay Çetin geldi..
Audi 4x4 otomobiline bakajlarımızı yükledik..
O konuştuğumuz gibi Kuzey Marmara Otobanı’ndan bizi götürmek istiyor..

KUZEY MARMARA OTOBANI PARA BASAKTI YA?
Gerekçesi ise, “yol rahat olur, kısa zamanda havaalanına ulaşırz..TEM Otobanı bu saatlarde daha kalabalık olur” düşüncesindeydi..
Kuzey Marmara Otobanına, yeni yerleşim merkezi Camili üzerinden onu çıkardım..
Daha Adapazarı içinde, endişelerimiz artmaya başladı..
Kent içinde trafik yoğunlaşmamış ama, kar küreme ve tuzlama zayıf!
Neyse, Kuzey Marmara Otobanına çıkıyoruz..
Yolda ne in var, ne cin var!
Allah’ım, bu ne büyük yatırım!
Nerede bu şoförler?
Hani, “Kuzey Marmara Otobanı”, para basacaktı?
Neden burayı, bu güzergahı tercih etmezler ki?
Kayınbiraderim Ali Turgay Çetin, suskun ve sessiz!..
Ağzını bıçak açmıyor!
Bu büyük yatırımın yapıldığı otobanda, yer, yer tuzlama ve kar küreme yapılmış..
Ancak yeterli mi, yetersiz mi?
Ali Turgay Çetin’in,” 150 Kilometre hız ile kısa zamanda Sabiha Gökçen’e ulaşırız” dediği yolda, 100 Kilometre bile yapamıyoruz..
Arkamızda bir TIR kamyonu, bizi geçmek için fırsat kolluyor..
E kış lastikleri olmadan, bu yolda, yol alınır mı?

TEM OTOBANI ANA-BABA GÜNÜ!
Bizim için büyük özveride bulunan Ali Turgay Çetin, “keşke TEM Tobanından gitseydik” demeden, kendini alamıyor..
Saatler geçiyor, uçağımız Anadolu Jet, 10.45 gibi Brüksel’e havalanacak..
Bu karda, kışta, zar, zor ilerlediğimiz bu yoldan, Sabiha Gökçen’e nasıl ulaşacağımız bile şüpheli..
Yan, parklarda yer, yer park etmiş polis ekipleri gözümüze ilişiyor..
Onlar, kendi derdinde..
Yolda, in, cin top oynuyor!..
Görüş mesafesi düşük,kar atıştırıyor..
Sorumsuzluk, disiplinsizlik hak getire!
Sabiha Gökçen Havaalanı için sapıyoruz..
Kar, geçit verecek mi?
Yavaş, yavaş sapıyoruz..Hiç müdahale edilmemiş yoldan, bizden önce bir otomabilin geçtiği ve izi kısmen belli..
Neyse ki, bu zor yolu aşıp, TEM Otobanına ulaşıyoruz..
Trafik bu hatta çok yoğun, havaalanı yolu daha iyi ve açık..
Havalanına ulaşıyoruz..
Derin bir oh çekiyoruz..
Ali Turgay Çetin’e teşekkür ediyoruz..
O dönüş yolunda, Gebze’ye torun sevgisi için uğrayacak kızı ve damadı ile hasret giderecek..
Bizi arıyor, durum iyi, haberleşiyoruz..

KURNAZLIK İŞBAŞINDA!
Sabiha Gökçen’de büyük bir kalabalık, koşturmalar..
Uyanıklar ise “ uçağımı kaçırdım” mazereti ile ön sıralara geçme uyanıklıklarında..
Hak,hukuk, öncelik denleyen yok!
Oysa, uçakların çoğu rötarlı..
Bizim uçağımız da,  45 Dakika rötarlı!..
Bütün bunlara rağmen, işlemlerimizi yaptırım, içeri giriyoruz..
Bekleyiş başlıyor..
Rötar, rötar, rötar!..
Herkes merak ve telaş içinde!?
Havaalanı, bu rötarlardan insanların yükünü kaldıramaz halde!
Çare olarak, yolcuların büyük bölümü rötarlı uçaklara alınıyor..
Bu sefer uçak içinde bekleyişler sürüyor..
Milleti teskin etmek, sabır sınavına davet etmek, kaptan pilotlara düşüyor..
Bebekleri ile anneler daha zor durumda!..
Nihayet, 13,45 gibi pist başına geliyoruz..
Bir yarım saatte, burada geçiyor..
Uçuş sırası bekleniyor..
Ve Brüksel için zor havalanıyoruz..
Eksi iki dereceden, 16 derece sıcaklıktaki Brüksel’e uçuyoruz..
Balkanlardan sonra kar, bir tek Alpler üzerinde bizi selamlıyor..
AVRUPA’DA BAHAR HAVASI!
Avrupa toprakları çoktan bahar havasına girmiş..
Ne yaman çelişki?
Eskiden buralar karlı,Türkiye sıcak olurdu..
Bu hengamede, karı, kışı, fırtınayı, tipiyi ve zamları, yüksek faturaları unutup Brüksel’e “merhaba” diyoruz!
Kardeşim Hüseyin Cinal, bizi bekliyor..
Muhterem eşi Nermin Gültekin ise, yemek hazırlıklarında..
Ve sonra evimizin kapısını açıyoruz..
Derin bir rahatlama ile yorgunluklarımızı atıyoruz!
Brüksel günlük, güneşlik..
Evlatlarımız, torunlarımız geliyor..
En küçüğümüz Elif ya, kucaktan, kucağa uçuyor..
Bir arada, “ağız tadında buluşmak, hasret gidermek, yaşama sevinci içinde olmak” ne güzel!..
Yüce Mevla’m herkesin gönlüne göre versin!
Sağlık, güzellik, mutluluk herkese yakışır!
Yusuf Cinal yazıyor/ 14 Mart 2022 Brüksel