Geçtiğimiz ay İYİ Parti Milletvekili Yasin Öztürk’ün şekerde yaşanan krize dair iddialarını aktarmıştık.

Konuşmanın içeriğinde geçen NBŞ yani nişasta bazlı şeker ve zararlarına dair, NİSAD (Nişasta Sanayicileri Derneği) Genel Sekreteri İsmail Kemaloğlu yayınlanması ricasıyla bir bilgilendirici açıklama göndermiş.

Böyle bir zorunluluğumuz olmamakla birlikte gazetecilik etik anlayışımız gereği açıklamayı aynen vereceğim.

Ama Yasin Öztürk’ün Yeniçağ TV’de Selcan Taşçı’nın programındaki iddialarıyla birlikte vereyim ki okurlar karşılaştırma imkanı bulabilsinler.

İlgili bölüm;

Geçtiğimiz hafta, ayçiçek yağından sonra şeker de karaborsaya düştü malumunuz.

270 liralık şeker çuvalının fiyatı 700-800 liraya fırladı.

Sürpriz miydi? Hayır.

Nitekim başta Yasin Öztürk olmak üzere muhalif milletvekilleri ve işin uzmanları uyarmış ama iktidar her zaman ki gibi kafasını çevirmiş, görmezden gelmiş, konuyla alakalı soru ve araştırma önergelerini parmak indir kaldır metoduyla reddetmişti.

İYİ Parti Denizli Milletvekili Yasin Öztürk, 4 Kasım 2021’de imalatçı, sanayici vesair olmayan sıradan tüketicinin de şeker krizi ile karşı karşıya kalacağının uyarısını yapmıştı.

Karşılığında Tarım Bakanı, yüzde 94'lük artış ve 3,1 milyon ton üretimle, şekerde bütün zamanların rekorunun kırıldığını söyleyerek, uyaranları hayal kurmakla itham etmişti.

Haliyle Yasin Öztürk’ün ‘zam beklentisi içindeki şeker fabrikalarının piyasaya satış yapmamasından kaynaklanan sorunların tespit edilmesi ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi için bir Meclis araştırması açılması’ talebi reddedilmişti.

Yasin Öztürk bir önerge de 15 Mart 2022’de verdi.

Tarım Bakanı değişti ya, "Bir umut" diyerek yeni Bakan'a sordu;

Türk Şeker'in stoklarında ne kadar şeker var? Yeterli mi? Hangi marketlerle anlaşmalı? Anlaşma şartları ne? Özel fabrikalarla aradaki fiyat uçurumu nereden kaynaklanıyor? Piyasa denetimi yapılıyor mu? Sanayiciye satış düşünülüyor mu?”

Soru yine ortada kaldı ama sorunun cevabını son bir hafta içinde piyasalar verdi.

Yeniçağ Gazetesinden Selcan Taşçı’nın Yasin Öztürk’ü misafir ettiği YouTube yayınını baştan sona izledim.

Gerisi Selcan Taşçı’nın yayınla ilgili yazdıklarından aktarayım;

Yasin Öztürk’ün “Değişik dedikodular da geliyor” diyerek aktardığına göre;
Burdur’daki devlete ait şeker fabrikasından, Afyon’da bulunan “özelleştirilmiş” fabrikaya şeker sevkiyatı yapıldığı iddiası vardı!

Öyle az buz da değil;

"Devletin fabrikasından bir günde çıkan 24 TIR'dan 10'unun Burdur'daki özel fabrikaya gittiğinden, diğer 10 TIR'ın muhtemelen anlaşmalı oldukları bisküvi fabrikasına yollandığından, toptancıya ise ancak geriye kalan 4 TIR'ın dağıtılabildiğinden" söz ediyordu Öztürk.

Bir TIR, 27 ton şeker alıyor bu arada.

"Bu bir günlük bir şey mi, kaç gün tekrarlandı belli deği; kayıtlara bakılsın" diyen İYİ Partili milletvekiline kulak veren olacak mı bilmiyorum.

Ama "dedikodu" diyerek anlattıklarının yarısı bile gerçek ise vahimden de öte.

Zira, bu yapıldıysa, yani devletin şeker fabrikası tüketici yerine, işi zaten şeker üretmek olan fabrikaya şeker sattıysa, satıyorsa, ve o özel fabrika da devletin fabrikasından 290-300 liraya aldığı şekeri piyasaya 700 liraya satıp, yüzde yüzün üzerinde haksız kazanç sağlıyorsa, Öztürk'ün ifadesiyle "Stokçuluğu devlet yapmış oluyor. Piyasayı dengelemesi beklenenler stokçuluğu teşvik ediyor" bu durumda.

Tarım ilk defa "sorun" oldu

Başlıkta olumsuz bir anlama karşılık geliyor gibi dursa da tarımın "sorun" olması olumlu bir gelişme aslında.

Aynı yayında, yine Yasin Öztürk'ün paylaştığı bir anket sonucuna göre Mart ayının ilk yarısı itibarıyla ülkenin en önemli sorununun "ekonomi" olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 26,8, "pahalılık" olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 16,8, "işsizlik" olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 8,5, "eğitim" olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 5,8, "tarım" olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 5,4 çıkmış.

Ve bu "ilk defa" oluyormuş; "tarım" bu nevi anketlerde ilk defa "memleket meselesi" olarak kayda giriyormuş.

Olumlu bir gelişme demem bundan; geç de olsa tarımsal üretimin stratejik önemini, değerini, hayatiliğini, vazgeçilmezliğini idrak etmeye başladık demek ki!

Dünya gazetesinden Ali Ekber Yıldırım'ın bildirdiğine göre, Et ve Süt Kurumu'nun et fiyatlarına yaptığı yüzde 48'lik zammın sebebi, kapılarında oluşan uzun kuyruklarmış! Bunu azaltmak için yapmışlar!

Marifet ise iltifat edelim; vatandaşın ete erişiminini azaltmak, kısıtlamak, sınırlandırmak marifet mi?

Protein eksikliğinin her yaş grubunda gelişimden, organ yetmezliğine, bağışıklıktan kas kaybına, zihinsel işlev bozukluğuna kadar değişik alanlarda yol açtığı ayrı ayrı arazlar, hastalıklar var da, ben iktidar olsam özellikle bir tanesiyle muhatap olmak istemezdim asla;

Yetersiz protein alımı çabuk sinirlenmeye de yol açıyor zira…

Tam da yoksullaşma hızında rekora koştuğumuz, işsizliğin, açlığın, yokluğun tavan yaptığı çağda, nasıl bir iktidar aklı, bile isteye "öfkeli vatandaş" krizine zemin hazırlar Allah aşkına!

Yİ Parti Denizli Milletvekili Yasin Öztürk, Salı günü yaptığımız Yeniçağ YouTube yayınında, devlete ait şeker fabrikalarından, özel şeker fabrikalarına ucuza satış yapıldığı ve özel fabrikaların da devletten ucuza aldıkları bu şekeri fahiş fiyatla piyasaya sürdüğü iddiasını dile getirdi.

Ve dün, Ticaret Bakanlığı, şeker fabrikalarına inceleme başlattığını duyurdu; "…şekerde adil rekabeti bozan faaliyetler olduğuna dair son dönemde kamuoyuna yansıyan hususlar"ı esas aldıklarını vurgulayarak.

Ne diyelim?

"Yayınımız ses getirdi" mi!

Bu gelişmeyi değerlendirmek üzere dün bir kere daha konuştum İYİ Parti'li Öztürk'le.

"İnşallah kağıt üzerinde kalmaz, gerçek bir incemele olur" dileğinde bulunduktan sonra, önceki gün yayınlanan "2022-2023 yılı şeker kotaları" kararına dikkat çekti.

Kararda, üretilen toplam şeker miktarına karşılık gelen A kotası 2 milyon 750 bin ton, şeker pancarı A kotası 2 milyon 681 bin 250 ton, üretilen ancak piyasaya sunulmadan, güvenlik amacıyla depolanan şekeri ifade eden B kotası A kotasının yüzde 5'i yani 134 bin 62 ton ve nişasta bazlı şeker kotası da ülke toplam A kotasının yüzde 2,5'i yani 68 bin 750 ton olarak açıklanmıştı.

Öztürk'ün özellikle üzerinde durduğu nişasta bazlı şeker kotasıydı.

Kararda, nişasta bazlı şeker şirketlerinin, kendilerine ayrılan kotanın en az yüzde 50'sini glukoz olarak kullanacağı vurgulanmıştı.

Geri kalanı da yüksek nitelikli fruktoz olarak kullanılacaktı.

1 kg. Glukozun 21-22 kg pancar şekerine, 1 kg. Fruktozun da en az 200 kg pancar şekerine eşdeğer olduğunu söyleyen Öztürk'ün yaptığı hesap, kağıt üzerinde toplam kotanın sadece yüzde 2,5'u gibi gözüken nişasta bazlı şekerin piyasadaki etkisinin kat ve kat fazla olduğunu gösteriyordu.

Buna göre, 68 bin 750 ton olan nişasta bazlı şeker kotasının, glukoz olarak kullanılacak olan yüzde 50'si, yani 34 bin 375 tonu en az 720 bin ton pancar şekerine, kalan 34 bin 375 ton fruktozun da en az 6 milyon 875 bin ton pancar şekerine eşdeğer olacak, yani kağıt üzerinde ülke kotasının yüzde 2,5'una denk geliyor gözüken nişasta bazlı şeker, gıda sektörüne mevcut şeker pancarı kotasının 2,8 katı olarak yansıyacaktı!

Başta endüstriyel üretim yapanlar, tatlı imalatçıları olmak üzere gıda sektörünün nişasta bazlı şekere yönlendirildiğini ifade eden Öztürk, piyasada pancar şekeri temin edemeyen yahut yüksek fiyatla karşılaşan üreticilerin nişasta bazlı şekere mecbur kalacağını öne sürerken kaygılıydı. Zira her ne kadar Sağlık Bakanlığı'nın dönem dönem yayınladığı raporlarda "Pancar şekeri ile kanıtlanabilmiş farkı olmadığı" bildirilse de, bir çok sağlıkçı karaciğer yağlanmasından, kalp yetmezliğine sayısız hastalığın kaynağı ve dahi "zehir" varsayıyor nişasta bazlı şekeri.

Bir de Türkiye'de yüzde 30'ları geçen obezite tehlikesindeki rolü var tabi…

Göz göre göre neden bu riski alıyoruz peki?

Bakın burası çok önemli!

Ve her şeyi anlamaya kafi.

Türkiye'de nişasta bazlı şeker üreten toplam 5 firma var.

Toplam üretimin yüzde 75'ini, bu 5 firmanın ikisi yapıyor.5 tonla Cargill

68 bin 750 tonluk kotanın, aslan payı, tek başına 30 bin 135 ton üreten, Amerikan menşeli Cargill'de.

Dünyanın farklı coğrafyalarında protestolara hedef olan şirket, Türkiye'de de 11 Elim 2004 tarihinden önce tarım dışı kullanıma açılan arazilerin, istenilen amaçla kullanımına imkan sağlayan ve Cargill'in tarım arazisine kurduğu fabrikaya "af" niteliği taşıdığı gerekçesiyle "Cargill Yasası" diye anılan düzenleme, şeker fabrikalarının özelleştirilmesindeki etkisi ve 2020 yılında yapılan yüzde 70'lik vergi indirimiyle tartışma konusu olmuştu.

NİSAD’IN AÇIKLAMASI

www.bizimsakarya.com tr Sorumlu Müdürü,

İnternet haber sitenizde 28.03.2022 tarihinde, Gündem; Şeker Krizi” başlığı ile yayınlanan haberde yüksek fruktozlu mısır şurubu hakkında yapılan açıklamayı okuduk. Bu açıklamalarda yer alan yanlış algıya neden olacak bilgileri düzeltmek, kamuoyunu doğru bilgilendirmek amacıyla, Türkiye nişasta sanayini temsil eden en büyük kuruluş olan Nişasta Sanayicileri Derneği (NİSAD) olarak sizinle nişasta bazlı şeker hakkındaki güncel akademik verileri paylaşmak istedik.

İlgili haberde, “Her ne kadar Sağlık Bakanlığı'nın dönem dönem yayınladığı raporlarda "Pancar şekeri ile kanıtlanabilmiş farkı olmadığı" bildirilse de bir çok sağlıkçı karaciğer yağlanmasından, kalp yetmezliğine sayısız hastalığın kaynağı ve dahi "zehir" varsayıyor nişasta bazlı şekeri.” ifadesine yer verilmiş. Vücut serbest fruktoz ile glikozu veya aynı şekerlerin sakaroz ve nişasta bazlı şekerden gelen halini tamamı ile aynı şekilde emer. Bu nedenle nişasta bazlı şekerin bir bileşeni olarak tüketilen fruktozun metabolik anormalliğe yol açması veya aynı kaloriye sahip bir diyette diğer şekerlere göre daha fazla kilo alımına neden olması mümkün görünmemektedir. (1)

Bu bilgiler değerlendirildiğinde, toplam şekerin bir parçası ya da serbest şeker olarak bulunmasından bağımsız olarak, beslenme ile alınan fruktozun olumsuz sağlık etkilerine yol açtığına dair yeterli kanıt yoktur. (2)

Bilimsel çalışmalarda nişasta bazlı şeker tüketimi ile alkolik olmayan karaciğer yağlanması arasında bir ilişki görülmemiştir. (3,4)

Ticari bir amaç gütmeden çalışan bir kurum olarak yanlış algılamayı bilimsel gerçeklerle düzeltmeyi ve kamuoyunu doğru bilgilendirmeyi bir sorumluluk olarak kabul etmekteyiz. Bilimsel kanıtlar çerçevesinde, açıklamaları tekrar gözden geçirmenizi bekliyor ve kamuoyuna karşı sorumluluğunuz kapsamında düzeltmenizi diliyoruz. NİSAD olarak, nişasta ve nişasta ürünleriyle ilgili tüm bilimsel kaynaklarımızı sizinle paylaşmaktan memnuniyet duyacağımızı bilmenizi isteriz.

Saygılarımla,

REFERANSLAR

  1. Klurfeld D, Foreyt J, Angelopoulos T, Rippe J. Lack of Evidence for High Fructose Corn Syrup as the Cause of the Obesity Epidemic.(Accepted, International Journal of Obesity, advance online publication, doi:10.1038/ijo.2012.157, 18 September 2012.)
  2. WHO (2003). Diet, Nutrition and the prevention of chronic diseases: Technical report 916.

Chiu et al., 2014. Effect of fructose on markers of non-alcoholic fatty liver disease

  1. (NAFLD): a systematic review and meta- analysis of controlled feeding trials. Eu J Clin Nutr, 68:416-423.
  2. Chung et al., 2014. Fructose, high-fructose corn syrup, sucrose, and non-alcoholic fatty liver disease or indexes of liver health: a systematic review and meta-analysis. AJCN. doi: 10.3945/114.086314

İLK ŞEKER FABRİKASININ HİKAYESİ

Trenden Ankara İstasyonu'na, sırtında bir heybe, beyaz seyrek sakallı, yetmiş yaşında Uşaklı bir köylü indi. Rastladığı ilk üniformalıya;

- Gazi Paşayı görmek istiyorum! dedi.

Adam demiryolcuydu. Direksiyon binasını gösterdi;

- Şu binaya gelir, herkesle konuşurdu ama şimdi Cumhurbaşkanı oldu. Gelir mi, konuşur mu, konuştururlar mı bilmem?

Zorlukla Özel Kalem Müdürü Hayati Bey'in yanına girdi.

Neden geldiğini kısaca anlattı.

Gazi bugün gelecekti. Hayati Bey bu yaman köylüyü Gazi ile konuşturmaya karar verdi. Bir de kahve ikram etti.

Gazi öğleden sonra geldi. Bekleyen çoktu.

Hayati Bey hepsini atlatıp yaşlı köylüyü içeri soktu. Gazi köylüyü ayakta karşıladı. Oturttu.

- Buyur Nuri Efendi!

- Teşekkür ederim Gazi Paşam.

Ben Uşak'ın Kalfa Köyü'ndenim. Babamdan helva ile haşhaş yağı imalathanesi kaldı.

Askerliğimi İstanbul'da yaptım. Gözümü, kulağımı açtım. İstanbul'da çok şey öğrendim.

Avrupa'dan mektup zarfı içinde pancar tohumu getirttim.

Bu tohumları köyümdeki toprağıma ektim. Pancar elde ettim.

Pancarları rendeleyip kaynattım. Pekmez yaptım. Şeker elde ettim. Onunla köpük helvası imal ettim.

Pancardan şeker yapabileceğimize inandım.

Mehmet Hacim Bey'in önderliğinde elli bir kişi birleştik, "Terakki-yi Ziraat Anonim Şirketi"ni kurduk.

600.000 lira sermayemiz var.

Paşam, bize el ver, şeker fabrikamızı kuralım!

Köylü ister pancar yetiştirir, ister fabrikada çalışır. Karnı doyar, yüzü güler. Biz de, belki, biraz para ve sevap kazanırız. Uşak şenlenir.

El verir misin?

Cumhurbaşkanı yerinden fırladı, Nuri Efendi'yi sevgiyle, saygıyla kucakladı;

- Hepiniz var olun! Türkiyeyi bu azim, bu istek, bu şevk kurtaracak!

Ben seni şimdi bir yaverle Başbakan'a göndereceğim.

O da seni, belki, bir-iki bakan ile konuşturur. Hepsine bana anlattıklarını iyice anlat.

Bir sorun olursa aldırma, bana gel. Kapım her zaman sana açık olacaktır…

Nuri Efendi'yi yanaklarından öptü.

Heybeli köylü, Türkiye'nin ilk şeker fabrikası kurucularından, ünlü Nuri ŞEKER olacaktı…

Bu şeker fabrikalarının alayını sattık,

Şimdi GDO'lu mısır surubuna talim.

Nuri Şeker mezarında rahat mıdır acaba?

Beş yıl uşakta yaşadım bu şeker fabrikasının bahçesinde yemek yedim bu hikayeye ilave olarak Nuri Şeker bu fabrikayı devlete özelleştirme yapılmaz şartı ile bağışlamış eğer satılmak istenirse mirasçılarına iade edilecek bundan dolayı Uşak şeker fabrikası özelleştirilememiş ve hala şeker pancarından şeker üretilmektedir. (alıntı)