RİYAKARLIK PAÇANIZDAN AKIYOR BEYLER!

Çok tuttuğum bir söz vardır, kaynağını bilmem; “Dindarlığını Allah’a göster, bana insanlığın lazım!”

Kişisel ve kamusal anlamda herkesin aman da ne kadar dindar olduğunu gösterme yarışında olduğu bir dönemdeyiz.

Duygu(!) yüklü cuma, kandil, bayram mesajları, dini içerikli paylaşımlar, dindarlığını kıyafete ve davranışa yansıtmalar gırla gidiyor.

İşte bunları gördükçe de yukarıdaki o muhteşem söz aklıma geliyor…

Hepimiz bu davranış şeklinin konjonktürden kaynaklandığını biliyoruz.

Kişisel-kurumsal diye ayırmamın sebebi de o zaten.

Kamusal anlamda konjonktürden beslenme, birilerine yaranma, işini unvanını koltuğunu sağlama alma amaçlı…

Kişisel olarak da muhtemelen ticari beklenti ve övülmek, toplumda yer tutmak çabası…

Kamuda, görevim gereği özellikle eğitim alanında çok şahit oldum bu riyakarlığa.

Bir gün sendika temsilcimizin ‘Başkanım ne olursun bir gel ama illaki Cuma günü gel’ çağrısını yerine getirdim, gittim.

İlin en ücra köşesinde görev yapan okul müdürlerinin alayı, özellikle cuma günü oradalar.

Kiminin elinde konjonktüre uygun bir kitap veya koltuğunda bir gazete yakasında ona uygun bir rozet fink atıyorlar dairede…

Namaza ne kadar kaldı, namazı nerede kılacağız söylemleri, paça sıvamalar, kol kıvırmalar falan…

İğrendim…

Camili Resmi Daireler Kampusu yanına inşa edilen camiyi işaret edip ‘daha büyük tutulmalı ki içine bütün riyakarlar sığsın’ deyişim de bundandı.

Riyakar ve yalakalara aman da ne kadar dindar olduklarını göstermek için bir fırsatta, eğitim müfredatının ‘dini içerikli’ hale getirildiği okulların neredeyse tamamının İmam Hatip’e çevrildiği yıllardı.

Sendikal faaliyet amaçlı Karasu’dayım. İlçe merkezinde hareket halindeyken Vali ve Milli Eğitim Müdürü makam araçlarının ve yalakalarının konvoy halinde geçtiklerini görünce takip ettik. Kıyı kenar mahallede bir okula gelindi. Selamlaştık, hayırdır dedim. Mevcut okulu İmam Hatip’e çevirme planları varmış, hele ki yanındaki arsayı da kapatabilirlerse müthiş olacakmış!

Dediğim gibi İmam Hatip furyasının başladığı dönemler…

İmam hatip okullarına kayıtları cuma hutbelerine konu yapıldığı, cami avlularında ‘Türkiye’nin gözbebeği olacak olan imam hatip liselerine kayıtta geç kalmayın’ broşürleri dağıtıldığı, “Engeller kalktı, hasret bitti! Ümit nesli yetişsin diye imam hatip liseleri ve imam hatip ortaokulları açıldı. Hayırlı olsun. Şimdi sıra bizde! Çocuklarımızı imam hatip okullarımıza kaydedelim” pankartları asıldığı, Face ve twet üzerinden, hem ölüleri hem diri ruhları yıkamam için baba beni imam hatibe gönder mesajlarının verildiği günler…

İdareciler için ‘aman da ne kadar dindar’ dedirtme fırsatı doğmuş yani, kaçar mı?

Kim ne kadar imam hatip açtı yarışı başlar da koskoca vali, koskoca milli eğitim müdürü koşturmaz mı?

İşin ucunda tepeden bir aferin almak ve siciline ‘bizden’ yazılması var neticede…

Konu basit ve yerel, yani bir kaymakam ve bir ilçe milli eğitim müdürünün rahatlıkla çözebileceği bir olay ama işin içinde imam hatip var ve buradan alınacak bir ‘takdir’ astlara bırakılır mı?

Maksat hatıralarımı anlatmak değil elbet. Geçen hafta benzer bir riyakarlık veya yalakalık adı her neyse yaşandı da konuya girmek için bu kadar uzattım.

Olay şu;

Milli Eğitim Müdürlüğü bir toplantı organize etmiş. Toplantı için bir okulun salonu tahsis edilmiş.

Katılması gereken 400 civarı okul müdürü ama o salona sığmaları mümkün değil. Kaldı ki şu salgın ortamında, devasa şirketlerin bile internet ortamında toplanabildikleri şu dönemde, yetersiz bir salonda toplantı yapmanın alemi var mı?

Var çünkü konu önemli…

Konu “Hafız Yetiştirme ve Akademik Başarıyı Destekleme Projesi” ve uygulanması…

Elbette ki sunumu ve tanıtımı konjonktür gereği şaşalı yapılacak!

Ve idare konuya ne kadar önem verdiğini ispatlayacak ya birilerine…

Tamam konu önemli de okul müdürlerine imzalı katılım mecburiyeti getiren toplantının yapılma biçimi?

Sordum birine; Başkanım, gittik, kısa bir konuşma dinledik ve evraklarımızı alıp çıktık, dedi.

Yani mutat bir evrak dağıtımı…

Bunun için okul müdürleri işlerini güçlerini bırakacak, o toplantıya katılacak. Vakit ve nakit israfı aynı zamanda…

Ama ‘itibardan tasarruf olmaz’ değil mi?

Müdürlükte her okula ait evrak gözü vardır oysa. Çok önemli ve günlü evrak ise mesaj sistemiyle uyarı yapılır, ilgili okuldan herhangi biri gider, evrakı alır gelir.

Bu öyle değil…

Çünkü konu önemli ve konu gösterişe uygun, şaşalı olacak illa…

Öyle de oldu.

Tebrikler…

Yukarıda söz konusu olan okul örneğin bir Atatürk Lisesi olsaydı, yerel yönetimlerce yerinde çözülür, bu kadar gürültü kopmazdı.

Bu toplantının içeriği de örneğin bir Atatürk’ü anma olsaydı, kuru gürültü koparılmaz, bir hademe ile ilgili evrak okula gelirdi.

Bilmem anlatabildim mi?

DİNDAR NESİL FİYASKOSU!

O günleri anmışken o günlere ait ve konuyla bağlantılı bir yazımı paylaşarak meramımı pekiştirmek isterim;

İmam hatip okullarına kayıtları cuma hutbelerine konu yaptınız.

Cami avlularında ‘Türkiye’nin gözbebeği olacak olan imam hatip liselerine kayıtta geç kalmayın’ broşürleri dağıttınız.

Engeller kalktı, hasret bitti! Ümit nesli yetişsin diye imam hatip liseleri ve imam hatip ortaokulları açıldı. Hayırlı olsun. Şimdi sıra bizde! Çocuklarımızı imam hatip okullarımıza kaydedelim pankartları astınız.

Face ve twet üzerinden ‘hem ölüleri hem diri ruhları yıkamam için baba beni imam hatibe gönder’ hamasetleri paylaştınız.

“Çocuklarımız, imam hatip ortaokulunu bitirdiğinde; hem yüce kitabımız Kuranıkerim’i öğrenecek, hem de Anadolu veya öğretmen lisesine gidebilecek, hem Hz. Peygamber Efendimizin hayatını öğrenebilecek, hem de fen lisesi veya imam hatip lisesine gidebilecek. Ayrıntılı bir şekilde dinimizi öğrenirken kaliteli bir eğitim için tercihiniz imam hatipten yana olsun” reklamları yaptınız.

Milli Eğitim bürokrasisinin tek başarı kriteri kimin ne kadar İmam Hatip açtığına indirgendi.

Bazıları için kendini ispat etme fırsatı oldu bu durum, imam hatip okulu açmak, açmak için çaba sarf etmek veya öyle görünmekle bir yerlere mesaj gönderme yarışına girdiler.

Ömrü hayatında cami cemaat görmemiş ama bu iktidar döneminde hasbelkader bir yerlere getirilmiş eski tüfek bürokratlar bile birbirlerini çiğnediler, İmam Hatip okullarına bir arsa veya bir bina temin etmek için.

Sonuç?

Organize sınav sonuçlarına göre açtığınız okullarla birlikte zihniyetiniz de tel tel döküldü.

İstatistiklere göre, Altın Nesil, Dindar Nesil yetiştirme iddialarınız çöp oldu.

Eskiden, öğretmenler nezdinde, öğrenci davranışları bakımından en çok tercih edilen okullardı İmam Hatipler…

Disiplinsizlik daha azdı ve bu anlamda rahattı.

İmam Hatipli ile sair okul öğrencileri arasında giyim kuşamdan tutun da davranışlara kadar bariz bir fark vardı.

Şimdi bu fark kıyafet anlamında devam ediyor ama davranış bakımından hiç de öyle değil maalesef…

Değil ki, şimdi öğretmenlerle konuşuyorum da illallah ediyorlar.

Anlattıklarını buradan yazmıyorum ki, hem utancım buna engel oluyor hem de devrim yobazları bunu fırsat bilip din eğitimine düşmanlık etmesinler diye…

Gerçi yansıyor ama basına yansıyanları da aysbergin görünen küçük bir yüzü…

Yine mi birileri aldattı yoksa sizi o kör ve kuru inadınız mı yanılttı bilmiyorum ama yanlış yaptınız.

Bütün okullarda sağlıklı bir din eğitimi verme imkânı varken, o kuru inadınız sebebiyle mukaddes dinimizi, imam hatip okullarının ve jenerasyonunun tekeline bıraktınız.

Din adamı yetiştirmekse maksat, kıtlık yok -ama kalite tartışılır- ve zaten din adamı olacak çocuk bu tercihi çok küçük yaşlarda yapmalı, sistem din adamı olarak ayıracağı çocuğu çok önceden tespit edip üzerine yoğunlaşmalı ve en üst düzey eğitimine kadar verilmeliydi.

Yok, sair vatandaşa dinini diyanetini öğrenmek ve yaşatmaksa maksat, o halde niye adres olarak İmam Hatipleri gösterip, halka dayattınız?

Bakın;

İmam Hatip Okulları zaten rejimsel bir hataydı.

O bir çaresizlik ve ona bağlı ikiyüzlülüktü.

O mevcut yasaları arkadan dolanmaktı.

O biraz da yarım doktor candan, yarım hoca dinden eder mantığının tezahürüydü.

Yani ne din adamı yetiştirmekti gaye ne de dindar insan sayısını arttırmak.

Kaldı ki, Türkiye’de, imam olsun diye imam hatip okuluna gönderdiğiniz bir çocuğun aldığı din eğitimi dersi oranı, Almanya veya Avusturya’da bir çocuğa, normal bir vatandaş olsun diye herhangi bir okulda verilen din eğitimi dersinden daha azdı.

Haliyle bu kafayla toplum önderi ve din adamı yetiştiremeyeceğimiz ortadaydı.

Şimdi bu kafayla da dindar nesil yetiştiremeyeceğiz de artık aşikardır.

Din adamı veya toplum önderi olacaklara da dinini diyanetini öğrenmek ve yaşamak isteyen insanlara da verilecek din eğitimi sistemi bellidir.

İnsanları kavganıza taraf ve danışıklı dövüşünüze kurban etmeyin.

Vazgeçin bu inattan…