AKP’DEN ÖNCE ELEKTRİK VAR MIYDI?

Soru biraz abes ama ne yapayım, kendilerinden önce olan her şeyi inkar edenlere faydası olmayacaksa da inandırdıklarını ikna etmek bakımından bu soru cevaplandırılmalı.

Konu tarih olunca Sinan Meydan’a sormak lazım, biz de öyle yaptık

Cumhuriyet ilan edilirken Türkiye'de 32.8 MW gücünde ve yıllık 44.5 kwh üretime sahip toplam 38 santral vardı. Osmanlı'dan Cumhuriyete geçilirken sadece İstanbul Avrupa yakası, Adapazarı ve Tarsus'ta elektrik vardı. 40 bin köyün tamamı, Türkiye'nin ise yüzde 94'ü elektriksizdi.

Cumhuriyetin ilanı sonrasında Türkiye hızla elektriklendirildi. Cumhuriyetin ilk 10 yılında (il ve ilçeler) toplam 105 yerleşim merkezi elektriğe kavuşturuldu.

İstanbul Elektrik ve Tramvay Şirketi, 1924-1928 arasında Cumhuriyet döneminin ilk elektrik dergisi “Ameli Elektrik'i yayınladı.

Cumhuriyetin ilk yıllarında elektriğin yaygınlaşmasıyla birlikte Türkiye'de radyo yayınlarına da başlandı. 1927'de İstanbul ve Ankara'da uzun dalga bandında yayın yapan iki verici faaliyete geçti.

Atatürk, 1923'te toplanan İzmir İktisat Kongresi'nde kanunlarımıza uymaları şartıyla yabancı sermayeye açık olduklarını bildirdi.

Cumhuriyetin ilk yıllarında sermaye yokluğu, teknoloji ve teknik altyapı yetersizliği gibi nedenlerle Osmanlı'dan kalan yabancı imtiyazlı şirketlerle çalışılmaya devam edildi.

Ayrıca Alman ve İtalyan kökenli bazı şirketlere elektrik üretimi ve satışı için imtiyazlar verildi.

10 Nisan 1930'da kabul edilen 1580 Sayılı “Belediye Kanunu” ile belediyelere imtiyazlı şirketleri satın alma hakkı tanındı. Ayrıca belediyelere kendi sınırları içinde tesis kurma ve işletme hakkı verildi. 1938-1944 arasında İstanbul, Ankara, Adana, Bursa, Mersin, Balıkesir, Gaziantep Tekirdağ, Edirne, İzmir, Antalya, Trabzon ve Malatya'daki tüm yabancı ve imtiyazlı elektrik işletmeleri satın alındı. Böylece elektrik işleri devletleştirildi.

1930'larda kurulan KİT'lerin çoğu kendi elektriğini kendi santrallerinde kendileri ürettiler.

Bunlardan bazıları (Örneğin Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası) ürettikleri elektriğin bir bölümünü bulundukları kentlere verdiler.

1933'te hazırlanan Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı'nda devletin termik ve hidrolik enerji kaynaklarını araştırıp bulması ve elektrik üretiminde aktif rol alması öngörüldü.

Enerjiyle ilgili üç rapordan biri “Elektrifikasyon Meselesi” adını taşıyordu.

Raporda elektrik ihtiyacının karşılanması amacıyla elektrik santrallerinin kurulması ve akaryakıt ihtiyacının yerli kaynaklardan karşılanması isteniyordu.

Enerji ve elektrik alanında 1933'te Belediyeler Bankası, 1935'te Maden Tetkik Arama, Etibank, Elektrik İşleri Etüt İdaresi kuruldu.

1936'da hazırlanan İkinci Beş Yıllık Sanayi Planı'na göre ülkenin değişik yerlerinde elektrik santrallerinin kurulmasına karar verildi.

Planda, Türkiye'nin elektrifikasyonu görevi Maden Tetkik Arama, Elektrik İşleri Etüt İdaresi ve Etibank'a verildi. Ülkenin doğu bölgelerindeki zengin maden yataklarından çıkarılan bakır, çinko, nikel gibi madenler elektrik enerjisi sektöründe değerlendirildi.

O dönemde elektriğin uzak mesafelere taşınması çok pahalı olduğundan elektrik santralleri enerji kaynaklarının olduğu yerlerde kuruldu.

1924-1927 arasında Ankara'da 3 elektrik santrali kuruldu.

1927'de Silahtar-Yedikule, 1929'da Visera-Trabzon, 1931'de Kayseri-Bünyan, 1940'ta İvriz-Ereğli arasında ilk defa 15 kV'tan büyük enerji nakil hattı işletmeye açıldı.

1940 sonuna kadar ülke genelinde toplam 174 elektrik santrali kuruldu.

Bu arada 1941'de Silahtarağa Elektrik Santrali'nin üretim kapasitesi artırıldı.

1923-1950 arasında Türkiye'de elektrikle aydınlatılan yerleşim yerleri;

Türkiye'de 1937'de elektrik abonesi sayısı 49 ilde, 84 ilçede, 15 bucakta, 5 köyde toplam 206.146 kişiydi. Bu sayı 1950'de 62 il, 198 ilçe, 28 bucak, 12 köyde toplam 517.412 kişiye yükseldi.

Böylece 1937-1950 arasında Türkiye'de elektrik abone sayısında %150,99, aydınlatılan il merkezi sayısında %26,53; aydınlatılan ilçe merkezi sayısında %135,71; aydınlatılan bucak merkezi sayısında %86,66; aydınlatılan köy merkezi sayısında %140 oranında bir artış sağlandı.

Türkiye'de 1923'te santrallere göre toplam elektrik üretim miktarı 44,5 iken bu rakam 1950'de 789.5'e yükseldi. Böylece 1923-1950 arasında Türkiye'de santrallere göre toplam elektrik üretim artış oranı %1.674,15 oldu.

1950'lerde de çeşitli elektrik santralleri kuruldu. Demokrat Parti dönemde faaliyete geçirilen Sarıyar, Seyhan, Hirfanlı, Demirköprü, Kemer baraj ve hidroelektrik santrallerinin toplam üretim kapasitesi 1 milyar 429 milyon kilovat saate ulaştı.

Elektrik üretimi 1950'de 789.5 milyon kilovatsaatten 1960'ta 2 milyar 815 milyon kilovatsaatin üzerine çıktı.

1960'ta Türkiye'de, elektrik üretiminde taşkömürü ve linyitin yanı sıra fueloil ve motorin de kullanılmaya başlandı. 1967'den sonra santral sayısı daha da arttı.

1970'de “Türkiye Elektrik Kurumu” (TEK) kuruldu.

Elektrik işleri bu kurum bünyesinde toplandı. Yaşanan siyasi ve ekonomik krizler nedeniyle 1970'li yılların sonunda elektrik kısıntı ve kesintileri oldu.

1993'te TEK; TEDAŞ ve TEAŞ olarak iki farklı KİT'e dönüştürüldü.

Özel sektörün elektrik yatırımlarına katılması için 1994'te yap-işlet-devret uygulamaya kondu. 20 Şubat 2001 tarihli 4628 sayılı “Elektrik Piyasası Kanunu” ile TEAŞ, üç farklı iktisadi devlet teşekkülüne (TEİAŞ, EÜAŞ ve TETAŞ) ayrıldı.

Sonuç olarak Türkiye'de elektrik, 1924-1984 arasında kamu hizmeti olarak değerlendirilirdi. 1923-1938 arasında elektrik işlerini yürüten imtiyazlı yabancı şirketler, 1938-1944 arasında satın alınıp devletleştirildi. 1980'lerde özelleştirmeler gündeme geldi. 2000'lerde elektrik dağıtımı özelleştirildi. 2013'te TEDAŞ'a bağlı ortaklıklar özel şirketlere devredildi.

Özelleştirilen diğer KİT'ler gibi elektrik özelleştirmesinden de beklenen sonuç alınamadı.

Öyle ki, 2022'de bir ilimiz 3 gün boyunca elektriksiz kaldı.

Elektrik neden bu kadar pahalı?

Biz elektrik değil özelleştirmelerin faturasını ödüyoruz.

Elektrik faturası değil, kamu ihalelerinin vazgeçilmezleri arasında olan 13 elektrik dağıtım firmasının bankalara olan kredi borcunu ödüyoruz.

Sağlıktan eğitime; ulaşımdan elektriğe özelleştirmenin kamuya maliyetini tek tek çıkarmak gerek…

Eski CHP Trabzon Milletvekili Av. Haluk Pekşen'in ifade ettiği rakamlar; bugünkü düzende elektrik faturalarının neden aşağıya inemeyeceğini net olarak ortaya koyuyor:

Elektrik dağıtım şirketlerinin 38 milyar doları banka kredisi olmak üzere leasing de dahil 52 milyar dolar borç yükü var.

Ekonomik olgulardan ilerleyelim; liyakatsizlik, kayırmacılık, plansızlık olaylarına girmiyorum.

Fahiş zamlara mahkumiyetin ikinci en büyük etkeni bankalardan alınan kredilerle ihtiyacın üzerinde ve atıl kapasite yaratan enerji santralı yatırımları…

Elektrik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Olgun Sakarya, “Türkiye'nin elektrik santrallerinde kurulu gücü 100 bin mgw. 4 Ağustos sıcağında elektrik tüketimi 56 bin mgw'a çıkmıştı. Ortalama günlük tüketim 45-47 bin mgw seviyesinde… Güneş, rüzgar, hidrolik santrallarının iklime bağlı üretim kapasitelerindeki değişkenliği dikkate alınarak, yüzde 20 yedek tutulabilir. Sonuç; 25 milyar dolarlık yatırım ülke gerçekleriyle örtüşmüyor” diyor.

Yenilenebilir Enerji Destekleme Mekanizması (YEKDEM) içinde Hazine garantili elektrik alımları için verilen desteğin 2014-2021 döneminde 203 milyar TL'ye ulaştığını ifade eden Sakarya, 1 Temmuz 2021 tarihine kadar yapılan bu santrallere verilen Hazine alım garantilerinin dolar bazında olduğuna da dikkat çekiyor.

Sakarya, 2005-2013 yılları arasında tamamlanan TEDAŞ özelleştirmesinin sonuçlarını paylaşıyor.

Enerji sektöründe payı yüzde 16'ya düşen kamunun sektörde belirleyici olmaktan uzaklaştığına işaret ediyor.

Kamunun fiyat oluşumuna doğrudan müdahalesi “kayıp, kaçakların” tüketiciye maliyetini sübvanse etmekle sınırlı.

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Kararı ile 1 Ocak 2022 tarihinden itibaren, Elektrik Üretim A.Ş (EÜAŞ) tarafından dağıtım şirketlerine uygulanan elektrik enerji toptan satış bedeli, teknik ve teknik olmayan kayıp enerji satışları ile görevli tedarik şirketlerine yapılan satışlarda kilovatsaat (kWh)başına 31.86 kuruşa yükseldi.

Genel aydınlatma kapsamında (sokak aydınlatması gibi) yapılan satışlarda ise kWh başına 1 lira 35 kuruş olması kararlaştırılmıştı.

Elektriğin kWh'sinin sanayide 1.75. TL, işyerinde 2.74 TL ve 210 kWh altı konutlarda 1.37 TL, 210 kWh üstü konutlarda 2 TL olmasının nedeni, elektrik tedarikinin büyük bölümünün Elektrik Piyasası İşletmeleri A.Ş. (EPİAŞ) tarafından sağlanmasıyla ilgili.

EPİAŞ hisselerinin yüzde 30'u Borsa İstanbul (BIST), yüzde 30'u Türkiye Elektrik İletim A.Ş'ye (TEİAŞ) geri kalan hisseler de 100 kadar özel sektör firmasına ait.

EPİAŞ serbest piyasada oluşan takas ve dengeleme fiyatına göre elektrik satışı yapıyor. Bu da ortalama 1.5 TL kWh düzeyinde gerçekleşiyor.

Ortalık yangın yeri; Türkiye Barolar Birliği (TBB) ve TMMOB Elektrik Mühendisler Odası, elektrik faturalarına yapılan zamların geri alınması için yargı yoluna gidiyor.

Elektrik faturamı ödemeyeceğim” diye hem yüzde 18 KDV'nin yüzde 1'e çekilmesi, hem de yapılan zamların geri alınması talebini dile getiren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu yalnız değil.

Dönmez'in toplantı sonrası açıklamalarından elektrik dağıtım şirketlerinin 2022 yılı için cari fiyatlarla öngörülen 75 milyar TL'lik yatırım programının da konuşulduğunu öğreniyoruz.

EPDK elektrik tedarik şirketlerinin 2021-2025 yılları arasında uygulanacak net kâr marj oranını yüzde 2.38 olarak onaylamıştı.

Ne var ki kârlıkları bununla sınırlı kalmıyor. Elektrik dağıtım firmalarının önemli bir bölümü kurdukları alt firmalarla şebeke bakım, onarım ve yapım yatırımları ihalelerini de alıyorlar…

Böylece dağıtım bedelinin içine giren “yatırım taahhütlerinden”; karlarını katlıyorlar.

Elektrik dağıtım firmaları TEDAŞ'ın kiracıları konumunda. O nedenle taşınmazlara yapılan her türlü yatırımın parası TEDAŞ'tan çıkıyor.

Türkiye'nin kalkınma kriterleri içinde küresel sıralarda belki de tek ön sıralarda yer aldığı enerji sektörü. Büyüyor!

Biz vatandaşa çok küçük bir kısmını yansıtıyoruz, diyorlar ya, kısmen doğru.

Mesela, Türkiye Varlık Fonu'na (TVF) alınan boru hatları ile petrol ve doğalgaz taşıma şirketi BOTAŞ'ın vergi borcu silindi, son bir yılda 5.6 milyar lira olan sermayesi 35.3 milyar liraya yükseldi, Hazine'den 51 milyar dolar para aktarıldı…

Eğer bu paralar bizim hazinemizden çıkmıyor, iktidar mensupları cebinden ödüyorsa, doğru…

Evet, elektriğin tarihi de hikayesi de budur.

Gerisi palavradır…

GÜNDEMİN KARİKATÜRÜ